Esas No: 2017/1080
Karar No: 2021/110
Karar Tarihi: 18.02.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1080 Esas 2021/110 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum İşleminin İptali ve Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun 4. İş Mahkemesince verilen asıl davanın reddine birleşen davaların kabulüne ilişkin karar davacı-davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, Kurumun 03.09.2013 tarihli ve 14361001 sayılı işlemi ile sahte hizmet kazandırıldığı belirtilerek yaşlılık aylığının kesildiğini, yersiz ödendiği gerekçesiyle 31.923,19TL aylık ve 6.499,37TL sağlık gideri yönünden borç çıkarılarak iadesinin talep edildiğini, ancak iptal edilen hizmetlerin gerçek ve fiili hizmetler olduğunu ileri sürerek hukuka aykırı Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespitine, yeniden yaşlılık aylılığı bağlanmasına ve ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Birleşen 2014/145 Esas sayılı dosya davacısı ... (SGK/Kurum) vekili dava dilekçesinde; davalı ...’nın çalışmalarının fiili olmadığının tespit edilmesi sebebiyle iptal edildiğini, davalıya toplam 31.923,19TL aylık ödendiğini belirterek, yersiz ödenen aylıkların davalıdan yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
6. Birleşen 2014/243 Esas sayılı dosya davacısı Kurum vekili dava dilekçesinde; davalı ...’ya ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere yapılan toplam 6.499,97TL yersiz sağlık giderinin sarf tarihleri itibariyle işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
7. Birleşen 2014/63 Esas sayılı dosyada davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin çalışmalarının sahte olduğu iddiasıyla yaşlılık aylığının kesildiğini, aleyhine 36.364,87TL borç çıkarıldığını belirterek, davalı Kurumun aylık kesme işleminin iptaline, aylığın kesildiği tarihten itibaren ödenmesine, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
8. Birleşen 2013/269 E. sayılı dosyada davacı ... Teke vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin çalışmalarının sahte olduğu iddiasıyla yaşlılık aylığının kesildiğini, aleyhine 15.004,98TL borç çıkarıldığını belirterek davalı Kurumun aylık kesme işleminin iptaline, aylığın kesildiği tarihten itibaren ödenmesine, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
9. Birleşen 2013/268 E. sayılı dosyada davacı Dursun Torun vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin çalışmalarının sahte olduğu iddiasıyla yaşlılık aylığının kesildiğini, aleyhine 26.556,96TL borç çıkarıldığını belirterek davalı Kurumun aylık kesme işleminin iptaline, aylığın kesildiği tarihten itibaren ödenmesine, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
10. Davalı Kurum vekili asıl davada ve aleyhine açılan birleşen davalar bakımından cevap dilekçelerinde; Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davaların reddinin gerektiğini savunmuştur.
11. Birleşen 2014/145 Esas ve 2014/243 Esas sayılı davalarda davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin hizmetlerinin sahte olmadığını bu hususun tanık beyanları ile de ispatlanacağını belirterek davaların reddinin gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı:
12. Samsun 4. İş Mahkemesince 25.12.2014 tarihli duruşmada; asıl davanın reddine, Kurum tarafından açılan birleşen 2014/145 Esas sayılı dosya ile 2014/243 Esas sayılı davaların kabulüne, davacılar Mustafa Teke, Dursun Torun ve ... tarafından açılan birleşen davaların asıl davadan ayrılarak ayrı esasa kayıtlarına ve reddine karar verilmiştir.
13. Samsun 4. İş Mahkemesinin 25.12.2014 tarihli ve 2013/112 E., 2014/552 K. sayılı kararı ile; davacıların davaları arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, delillerin birlikte toplanmasının usul ekonomisi ve çalışmaların gerçek olup olmadığının değerlendirilmesi için gerekli olduğu, bu nedenle davaların birleştirilmesine karar verildiği ancak yargılama sonunda Yargıtay"ın her bir sigortalı hakkındaki davanın ayrı ayrı karara bağlanmasına ilişkin içtihadı dikkate alınarak davacılar Mustafa Teke, ... ve Dursun Torun hakkındaki davaların ayrılarak ayrı esas sırasına kaydedildiği, görülmekte olan davalar yönünden ise davacı-davalı ...’nın ... ve Ça-Ta-Sam isimli işverenler yanında çalışmadığının ispatlandığı, bu nedenle yersiz ödemelerin iadesi gerektiği gerekçesiyle davalı- davacı SGK tarafından açılan davaların kabulüne, davacı-davalı ... tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
14. Samsun 4. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
15. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 15.02.2016 tarihli ve 2015/3461 E., 2016/1904 K. sayılı kararı ile; “1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacı ..."nın davalı Kurumun bir kısım çalışmalarının fiili çalışmaya dayanmadığından bahisle iptal ettiği yaşlılık aylığının yasal faizi ile ödenmesi ve Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Birleşen 2014/145Esas sayılı dosyada davacı Kurum, davalı ..."ya ödenen yersiz ödenen 31.923,19 Liranın iadesini; 2014/243 Esas sayılı dosyada davalı ..."ya yersiz ödenen 6.499,97 Lira sağlık giderinin yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, “a) davacı ... tarafından Mahkememiz"in 2013/112 Esas Sayılı dosyası ile açılan davanın reddine;
b) Mahkememiz"in 2014/145 Esas Sayılı dosyasıyla açılan davanın KABULÜ ile, 31.923,19 TL"nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacı ..."ten alınıp davacı-davalı SGK"ya verilmesine, yine 7 TL"nin davalı-davacı ..."ten alınıp davacı-davalı SGK"ya verilmesine, (Davadan sonra yapılan tahsilat varsa infaz aşamasında dikkate alınmasına, )
c)Mahkememiz"in 2014/243 Esas Sayılı dosyasıyla açılan davanın KABULÜ ile, 6.499,97 TL"nin sarf tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacı ..."ten alınıp davacı-davalı SGK"ya verilmesine, (Davadan sonra yapılan tahsilat varsa infaz aşamasında dikkate alınmasına)” karar verilmiştir.
Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar esas karar olup sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa, son oturumda tefhim edilen kısa kararın gerekçeli karara aykırı olduğu yukarıda belirtildiği gibi zaptın ve kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan, konuyla ilgili 10.04.1992 günlü ve 991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.
Somut olayda, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
16. Samsun 4. İş Mahkemesinin 14.04.2016 tarihli ve 2016/229 E., 2016/332 K. sayılı kararı ile; ilk verilen kısa kararda davacılar Mustafa Teke, Dursun Torun ve ... tarafından açılan davaların bu davadan ayrılarak ayrı bir esasa kaydedilmesine ve reddine karar verildiği, her bir davacı için ayrılan davaların ayrı bir esasa kaydedildiği, ilk gerekçeli kararda da bu hususun belirtildiği, ayrılan davalar için gerekçeli kararların yeni esas numarası üzerinden yazıldığı, bu sebeple kısa kararla gerekçeli karar arasında bir çelişki bulunmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
17. Direnme kararı süresi içinde davacı-davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
18. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
19. Uyuşmazlığın çözümü için konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
20. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır" hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
21. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK/6100 sayılı Kanun)’nun 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
22. Aynı Kanun’un 298. maddesinin ikinci fıkrasında ise, “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmü mevcuttur.
23. Bu düzenlemeler uyarınca bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
24. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.
25. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez.
26. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması, bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi hâlde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde "zahiri gerekçe (görünürde gerekçe)" olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır.
27. Yukarıda da belirtildiği üzere hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, B./ Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, s. 472).
28. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 19.06.1991 tarihli ve 1991/2-323 E., 1991/391 K.; 05.12.2007 tarihli ve 2007/3-981 E., 2007/936 K.; 29.02.2012 tarihli ve 2011/9-754 E., 2012/102 K.; 31.05.2017 tarihli ve 2015/22-1236 E., 2017/1044 K.; 06.11.2018 tarihli ve 2017/12-2826 E., 2018/1619 K.; 06.12.2018 tarihli ve 2017/11-101 E., 2018/1869 K. ile 18.02.2020 tarihli ve 2016/22-2639 E., 2020/165 K. sayılı kararlarında aynı ilkeler benimsenmiştir.
29. Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
30. Mahkemelerce verilen kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması hâlinde ise yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
31. Ayrıca 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 E. 1992/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Yargılamanın sonunda mahkemece verilen karar da açıkça belirtilecektir, sonradan yazılan gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Bu hukuki esasın doğal sonucu gerekçeli karar kısa karara uygun değilse kararın bozulması icabedecektir.” şeklindeki açıklamalar ile de kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının mutlak bozma nedeni olduğuna vurgu yapılmıştır.
32. Çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın sadece bu nedenle bozulması gerekmektedir.
33. Somut olayda; mahkemece 25.12.2014 tarihli kısa kararda, “Davacı ... vekili tarafından Mahkememizin 2013/112 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın reddine, Mahkememizin 2014/145 Esas sayılı dosyasıyla açılan davanın kabulü ile, 31.923,19 TL"nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacı ..."ten alınıp davacı-davalı SGK"ya verilmesine, yine 7 TL"nin davalı-davacı ..."ten alınıp davacı-davalı SGK"ya verilmesine, (Davadan sonra yapılan tahsilat varsa infaz aşamasında dikkate alınmasına) Mahkememizin 2014/243 Esas sayılı dosyasıyla açılan davanın kabulü ile, 6.499,97 TL"nin sarf tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacı ..."ten alınıp davacı-davalı SGK"ya verilmesine, (Davadan sonra yapılan tahsilat varsa infaz aşamasında dikkate alınmasına ) Davacı ... Teke vekili tarafından Mahkememizin 2013/269 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın bu davadan ayrılarak ayrı bir esasa kaydedilmesine, reddine, davacı Dursun Torun vekili tarafından Mahkememizin 2013/268 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın bu davadan ayrılarak ayrı bir esasa kaydedilmesine, reddine, davacı ... vekili tarafından Mahkememizin 2014/63 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın bu davadan ayrılarak ayrı bir esasa kaydedilmesine, reddine,” şeklinde karar verilmiştir. Gerekçeli kararda ise; Yargıtay"ın her bir sigortalı hakkındaki davanın ayrı ayrı karara bağlanmasına ilişkin içtihadı dikkate alınarak ayrılmasına karar verildiği belirtilerek ayrılan davalar hakkındaki davaların reddine ilişkin gerekçeli kararlar yeni esas numarası üzerinden yazılmış, hüküm fıkrasında kısa karardan farklı olarak yalnızca asıl dava ve Kurum tarafından açılan birleşen davalar hakkında hüküm fıkraları oluşturulmuştur.
34. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; kısa karar ile gerekçeli kararın birbiri ile uyumlu olduğu söylenemez.
35. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
37. Öte yandan Özel Dairenin 15.02.2016 tarihli bozma kararında “davacının sair temyiz itirazları incelenmeksizin” yazılması gerekirken “davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine” yazılması maddi hata olarak değerlendirilerek esasa etkili görülmemiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı–davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 18.02.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.