20. Hukuk Dairesi 2013/11103 E. , 2014/2702 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1973 yılında yapılıp, 06/11/1974 ilâ 06/12/1974 tarihleri arasında ilan edilen kadastro sırasında ... Köyü 88 parsel sayılı 4500,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı ... adına tesbit ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir.
Davacı Hazine vekili, 21/02/2011 havale tarihli dilekçesiyle; yörede 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi niteliğiyle Hazine adına tespit edilen ... Köyü, 215 ada 4 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksik ölçüldüğü, eksik ölçülen bölümün 88 parsel sayılı taşınmazda kaldığı iddiasıyla 88 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptal edilerek Hazine adına tescil edilmesi istemiyle Kadastro Mahkemesinde dava açmıştır.
Kadastro Mahkemesince, dava edilen yer hakkında 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek - 4. madde uyarınca kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenmediği ve Ek - 4. madde uyarınca yapılan kadastronun askı ilân süresi içinde de dava açılmadığı gerekçeleriyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; görevsizlik temyiz edilmeksizin kesinleştikten sonra davacı Hazine tarafından 12/10/2012 havale tarihli dilekçeyle yapılan başvuru üzerine dosya, ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalıp nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 22.06.1948 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1744 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp sonuçları 25.06.1979 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır.
Mahkemece, 6292 sayılı Kanunun 7. maddesinde, 2/A veya 2/B niteliğindeki taşınmazlar hakkında dava açılamayacağı ve açılan davalardan vazgeçileceğinin hüküm altına alındığı gerekçe gösterilerek, Hazinenin davasının reddine karar verilmiştir.
Gerçekten 6292 sayılı Kanunun “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde “Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir…” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; Hazine, tapuda gerçek kişiler adına kayıtlı olan taşınmazın 2/B madde kapsamında kaldığı iddiasıyla tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğuna göre, 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesindeki düzenlemenin mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Zira, sözü edilen kanun maddesinde, “açılan davalardan vazgeçilir” şeklinde âmir hüküm mevcuttur. Yani, söz konusu düzenlenme ile Hazineye takdir hakkı tanınmamış, bu tür davalardan vazgeçileceği yönünde emredici hüküm ihdas edilmiştir.
Ancak, anılan hükümde yer alan vazgeçme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 307. maddesinde düzenlenen ve “davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” olarak tanımlanan "davadan feragat" niteliğindeki bir vazgeçme değildir. Burada, kanundan kaynaklanan ve davalının rıza ve muvafakatının da aranmadığı, kendine özgü (davanın geri alınması niteliğinde) bir vazgeçme söz konusudur.
O halde mahkemenin, somut uyuşmazlığa 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesinde düzenlenen emredici hükmün uygulanması gerektiği yönündeki gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki; gerekçe doğru olmakla birlikte, mahkemece hükme dayanak yapılan kanunî düzenlemeyle bağdaşmayacak şekilde “davanın reddine” şeklinde karar ittihazı isabetli değildir. Zira, yukarıda açıklandığı üzere, 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesindeki emredici hüküm “açılan davalardan vazgeçileceği” yönündedir.
Bu itibarla, mahkemece hükme dayanak yapılan kanunî düzenlemede ifade edilen şekliyle, “davacı Hazinenin, davadan kanun gereği vazgeçmiş sayılmasına" karar verilmesi gerekirken, bu hükme aykırılık oluşturacak ve taşınmazın 2/A veya 2/B madde kapsamında kalan yerlerden olmadığı sonucunu doğuracak şekilde “davanın reddine” denilerek hüküm kurulması doğru değildir. Ancak, belirtilen bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasının 1. bendinde yer alan “davanın reddine” ibaresi hükümden çıkartılarak yerine, “6292 sayılı Kanun gereğince, davacı Hazinenin davadan vazgeçmiş sayılmasına” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA 03/03/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.