20. Hukuk Dairesi 2013/8770 E. , 2014/2679 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayılı hükmün; Dairemizin 01/07/2013 gün ve 2013/1146 E. 2013/7422 K. sayılı ilamıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içindeki tüm belgeler incelenerek gereği düşünüldü.
K A R A R
Yörede 2008 yılında yapılan kadastro sırasında ... Köyü 102 ada 237 parsel sayılı 458,13 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile davalı adına vergi kaydı ile tesbit ve tescil edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, kayalık ve çalılık yerlerden olduğunu, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerine göre zilyetlik koşullarının davalı yararına oluşmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek taşlık ve çalılık niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, 594,10.-TL nisbî karar harcının davalıdan alınmasına karar verilmiş, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Dairenin 01/07/2013 tarihli ve 2013/1146 E. - 2013/7422 K. sayılı kararıyla ["İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesine göre yapılan orman tahdidi, eski ve yeni tarihli memleket haritaları, amenajman planı ve hava fotoğraflarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla, çekişmeli parselin orman kadastrosu sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiş ise de, öncesinin makilik yerlerden olduğu, 1990 yılı memleket haritasında, çalılık göründüğü belirlenerek Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesinde ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; arsa niteliğinde olan taşınmazın vasfının taşlık ve çalılık olarak belirlenmesi, yine 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğinden, karar harcının davalıya yükletilmesi doğru değil ise de, bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu nedenle; hükmün 1 ve 2. bentlerinin çıkartılarak yerine; ""1-Davanın kabulü ile ...İlçesi, ... Köyü 102 ada 237 sayılı parselin tapu kaydının iptaliyle arsa niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, 2- 3402 sayılı Kanunun 6099 sayılı Kanun ile değişik 36/ A maddesi ile geçici 11. maddesi gereğince davalıdan karar harcı alınmasına yer olmadığına"" ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K’nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına,] karar verilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Davalı vekili karar düzeltme dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 2008 yılında yapılan kadastro sonucunda oluşturulan vergi kaydı ile adına tescil edildiğini, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden olduğunu ve üzerine ev yaptığını ve halen oturduğunu ve 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılan sınırlamada orman kadastro sınırları dışında kaldığını ve 2/B madde kapsamına girmediğini ve 6292 sayılı Kanun kapsamında işlem yapılmadığını, taşınmazın Mayıs 1951 tarih ve 22 numaralı eski tapu kaydı olduğunu ve fotokopisini dosyaya ibraz ettkleri halde, mahkemece getirtilerek uygulanmadığını, 11.06.1958 tarik ve 8/7 sayılı İ.B.B.G.K kararına göre yabani zeytinliklerin para ve emek sarfı ile imar ve ihya kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek, Daire kararının düzeltilerek kaldırılmasını ve yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Davalı vekilinin karar düzeltme istemli dilekçesinin incelenmesinde; Çekişmeli ... Köyü 102 ada 237 parsel sayılı 458,13 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile vergi kaydıyla davalı adına tesbit ve tescil edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, kayalık ve çalılık yerlerden olduğunu, zilyetlik koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek taşlık ve çalılık niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; kararın dayandığı gerekçede çekişmeli taşınmazın, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesine göre yapılan orman tahdidi ile eski ve yeni tarihli memleket haritaları, amenajman planı ve hava fotoğraflarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporunda, çekişmeli parselin orman kadastrosu sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiş ve öncesinin makilik yerlerden olduğu, 1990 yılı memleket haritasında çalılık göründüğü, 2004 yılı uydu fotoğraflarında dahi imar ve ihya edilmemiş çalılık niteliğinde görüldüğü, bilirkişi raporlarına göre imar - ihyası tamamlanmadığı belirlenerek Hazinenin davasının kabulüne karar verilerek yazılı biçimde hüküm kurulmuştur.
Ne var ki; davalı vekili, mahkemece yapılan yargılamada tapu kaydına, vergi kaydına ve emlak beyanına dayanmış ve fotokopilerini mahkemeye delil listesi olarak sunmuştur. Mahkemece, davalının dayandığı tapu kaydı ilk olumundan itibaren tüm gittileri getirtilerek ve revizyonları sorularak getirtilmek suretiyle yapılan keşifte uygulanmamıştır. Eksik araştırma ve uygulama ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; davalı tarafın dayandığı geldisi Şubat 1289 tarih 191 nolu Mayıs 1951 tarih 22 numaralı tapu kaydının ilk tesisi olan ..."dan sağlıklı bir tercümesi yaptırıldıktan sonra, tüm tedavüllerinin ve varsa kadastro sırasında revizyonlarının tapu müdürlüğünden ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden sorulması, bu şekilde ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri getirtildikten sonra, fen ve ziraat bilirkişi aracılığı ile yeniden yapılacak keşifte seçilecek yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişi aracılığı ile dayanılan tapu kaydı mevkii ve hudutları itibariyle uygulanması, bilinemeyen hudutların ayrıca, tanıklardan sorulması, tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğunun kabulü halinde 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesine göre tapu kaydı değişir sınırları içerdiğinden miktarına itibar edilmesi, tapu kaydının en son malikleri ile davalı arasındaki ırsi veya akdi illiyet bağının kurulması, dayanılan emlak ve vergi kaydının mevkii ve hudutları itibariyle uygulanması, komşu parsel tutanak örnekleri ile varsa dayanak kayıtlarının getirtilmesi ve uygulanması dava konusu taşınmaz yönünün bu kayıtlarda ne olarak okunduğunun saptanması, tapu kaydının uymadığının veya yüzölçümünden fazla olarak başka kadastro parsellerine revizyonu olduğunun ve tutanakların kesinleştiğinin saptanması halinde ise keşifte dinlenen ziraat ve orman bilirkişi raporunda taşınmazın haritasında yüksek oranda taşlık, kayalık ve çalılık nitelikte olduğu bildirildiğinden taşınmazın öncesi itibariyle varsa kısmen veya tamamen tarım yapılan ve yapılamayan bölümlerinin yüzölçüm olarak saptanması, bundan sonra oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
Kabule görede; çekişmeli taşınmazın tarla niteliği ile kadastro sırasında davalı gerçek kişi adına tesbit ve tescili yapılmıştır. Hazine çekişmeli taşınmazda zilyetlik koşullarının gerçek kişi yararına oluşmadığını ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescşilini talep etmiştir. Davacı Hazinenin taşınmazın niteliğinin değiştirilmesine ilşikin bir talebi yoktur. HMK"nun 26. maddesine göre hâkim tarafların talebiyle bağlıdır kuralı gereğince talebi aşacak biçimde taşınmaz niteliği değiştirerek karar verilemez. Kaldı ki, bu hususta nitelik değitirecek şekilde karar verebilmek için Hazinenin bu konudaki keşiften sonraki talebi ıslah ve tavzih yolu ile kendisinden sorulmalı bundan sonra istem doğrultusunda bir karar verilmelidir.
Ayrıca; karardan önce 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden, yargılama giderleri cümlesinde olan 594,10.- TL nisbî karar harcının davalıya yükletilmesi de doğru değildir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı gerçek kişinin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairenin 01/07/2013 tarihli ve 2013/1146 E. 2013/7422 K. sayılı düzeltilerek onama kararının ortadan kaldırılmasına ve yerel mahkemenin 03.06.2011 gün ve 2010/657 E.- 2011/398 K. sayılı hükmünün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.