8. Hukuk Dairesi 2011/5124 E. , 2012/6358 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair...1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.12.2009 gün ve 282/588 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar ... ve ... vekilleri taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili, dava konusu 101 ada 32, 39, 41, 76, 84, 95, 96, 97, 179, 193, 351, 364, 365, 489, 534 ile 119 ada 45 ve 122 ada 56, 62 parsel sayılı taşınmazların tarafların kök miras bırakanı ..."dan miras yoluyla intikal ettiğini, mirasçılar arasında taksim yapılmadığı halde kadastro sırasında davalılar adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, vekil edenlerinin miras payları oranında uyuşmazlık konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar Rasim, Nuri ve ..., davanın reddini savunmuşlardır. Öteki davalılar dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun olarak tebliğ edilmesine karşın, yargılama oturumlarına katılmamış ve davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, tarafların kök miras bırakanın davacıların annesi ... ile ....,,, ve ...adında dört çocuğunun bulunduğu, dava konusu taşınmazların tarafların kök miras bırakanına ait olduğu, kök murisin 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmeleriyle, ova mevkisinde bulunan üç parça arazinin 1/3 kısmı ile fındıklık tarlasının tamamını davalı oğlu ...e, evin altı bostan mevkisinde bulunan elma bahçesinin tamamı ile ova mevkisindeki üç parça tarlanın 1/3 payını bir kısım davalıların yakın miras bırakanı oğlu ..."ya, ova mevkisinde bulunan üç parça tarlanın 1/3 kısmı ile sokak altındaki aşağı bostanın tamamını davalı ..."ya satarak devrettiği, anılan sözleşmelerde ova mevkii olarak geçen taşınmazların dava konusu 101 ada 84, 179 ve 364,fındıklık tarlası olarak belirtilen taşınmazın 122 ada 56, evin altı bostan mevkisi olarak gösterilen yerin dava dışı 122 ada 65 sokak altındaki aşağı bostan olarak belirtilen kısmın ise dava konusu 101 ada 95, 96, 97 parsel sayılı taşınmazlar olduğu, yine dava dışı ..."ın 04.05.1984 tarihli harici sözleşme ile göl ve ova mevkisinde bulunan 101 ada 32, 39, 41 sayılı parselleri kök miras bırakanın çocukları ..., ..., ..."ya satış yoluyla temlik ettiği, ayrıca 14.11.1984 tarihli vasiyet şeklinde miras taksimi senedi ile kök murisin 101 ada 32, 39, 41 ve 95, 96, 97 sayılı parselleri ...,... ve ..."ya verdiği, 23.10.1984 tarihli senetin dava dışı 101 ada 46 parseli kapsadığı, anılan harici satış sözleşmeleri ve miras taksim senedi ile dava konusu 101 ada 32, 39, 41, 84, 95, 96, 97, 179, 364 ve 122 ada 56 parsel sayılı taşınmazların kök muris Salih Kaya"dan çocukları olan ...,...ve ..."e intikal ettiği gerekçesiyle, 122 ada 56, 101 ada 32, 39, 41, 84, 95, 96, 97, 179, 364 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddine; uyuşmazlık konusu 101 ada 76, 193, 351, 365, 489, 534 ile 119 ada 45 ve 122 ada 62 parsel sayılı taşınmazların kendilerine ne şekilde intikal ettiği davalılar tarafından ispat edilemediğinden anılan parseller bakımından davanın kabulüne, 101 ada 76, 193, 351, 365, 489 ile 119 ada 45, 122 ada 62 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile kök muris Salih Kaya"nın mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılar ve davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hükmün kabule yönelik kısmı, davalılar Nuri ve ..., redde yönelik bölümü ise davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi hukuki nitelendirmede de yanılgıya düşülmüştür. Şöyle ki, kadastro sırasında uyuşmazlık konusu tüm taşınmazlar belgesizden tespitlerinin yapılarak, tutanakların itirazsız olarak kesinleşmesiyle; 101 ada 32 ve 97 parsellerin 22.12.1994, 119 ada 45 ve 122 ada 62 parsellerin 29.01.2002 tarihlerinde davalı ...; 101 ada 39, 96 ve 365 parsel sayılı taşınmazların 22.12.1994 tarihinde bir kısım davalılar yakın miras bırakanı Salih Kaya; 101 ada 41, 76 ve 95 sayılı parsellerin 22.12.1994, 122 ada 56 parselin 29.01.2002 tarihlerinde ...; 101 ada 84, 179, 193, 351, 364 ve 489 sayılı parsellerin elbirliği mülkiyete, 101 ada 534 parsel ise paylı mülkiyete tabi olarak 22.12.1994 tarihlerinde Nuri ve ... ile bir kısım davalılar yakın miras bırakanı Salih Kaya adına tapu kayıtları oluşmuştur.
Öncelikle, Türk Medeni Kanunu üç ayrı vasiyet şekli öngörmüştür. Vasiyet, resmi şekilde veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir ( TMK.nun 531.-MK 478. maddesi). Resmi vasiyetname TMK.nun 532 ila 537. (MK 479 ila 484.), el yazılı vasiyetname TMK.nun 538. (MK 485.) ve sözlü vasiyetname ise TMK.nun 539 ila 541. (MK 486 ila 488.) maddelerinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda,el yazılı vasiyetnamenin başından sonuna kadar miras bırakanın kendi el yazısı ile düzenlenmiş olması geçerlilik şartıdır (TMK"nun 538/1-MK.nun 485/c.1). Miras bırakanın talebi üzerine dahi olsa, üçüncü şahısların yazacakları vasiyetnameler geçersiz sayılır. Açıklanan bu ilkeler ışığında mahkemece geçerlilik tanınan ve hükme esas alınan 14.11.1984 tarih ve "vasiyet şeklinde miras taksimi " başlıklı belgenin değerlendirilmesi gerekirse; anılan belge tarafların kök miras bırakanı Salih Kaya tarafından, bir kimseye daktilo ile yazdırılmış ve iki şahit huzurunda imzalanmıştır. Bu kapsamda, anılan belge, yukarıda belirtilen maddeler gereğince el yazısı ile düzenlenmiş vasiyetname olarak kabul edilemez. Bundan ayrı, koşulları oluşmadığından uyarlanarak sözlü vasiyetname olarak kabulü de mümkün değildir. Bu nedenle, mahkemece "vasiyet şeklinde miras taksimi" başlıklı harici senete hukuki kıymet verilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, birleşen 2004/284 Esas sayılı dosyada yapılan 16.11.2005 tarihli keşfe katılan yerel bilirkişi 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmesinin dava konusu 101 ada 39, 96 ve 365 sayılı parselleri kapsamadığını bildirilmiştir. Davacı tanıkları ise anılan sözlemenin hangi taşınmazları kapsadığı konusunda beyanda bulunmadıkları halde, teknik bilirkişi ... dosyaya sunduğu 21.11.2005 tarihli raporunda gerekçe göstermeksizin 22.08.1972 tarihli anılan sözleşmenin 101 ada 95, 96 ve 97 parselleri kapsadığını bildirmiştir. Ayrıca keşifte 04.05.1984 tarihli satıcısı ... olan harici sözleşme uygulanmadığı halde teknik bilirkişi belirtilen raporunda bu sözleşmeye ilişkin saptamalarda bulunmuştur. Birleşen 2004/286 Esas sayılı dosyada yapılan keşfe katılan yerel bilirkişi ve tanıkların birbirini tamamlar beyanlarında 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmenin 122 ada 62 ve 119 ada 45 parsel sayılı taşınmazları kapsadığını açıklamıştır. Mahkeme ise hüküm gerekçesinde, bu hususu tartışmamıştır. Yine keşfe katılan teknik bilirkişi 21.11.2005 tarihli raporunda açıklamada bulunmaksızın 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmesinin 101 ada 95, 96 ve 97 sayılı parselleri kapsadığını bildirmiş ise de; yerel bilirikişi ve tanıkların bu açıklamayı doğrular herhangi bir beyanları bulunmamaktadır. Birleşen 2004/283 Esas sayılı dosyada 17.11.2005 tarihli keşifte davalı tanığı Hüseyin Akmeşe ve İsmail Ünlütürk 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmesinin dava dışı parselleri kapsadığını açıklamış, yerel bilirkişi anılan sözleşme hakkında beyanda bulunmamış, öteki tanıklar ise bilgilerinin olmadığını açıklamışlardır. Teknik bilirkişi 21.11.2005 tarihli raporunda 22.08.1972 tarihli sözleşmenin dava konusu taşınmazlarla ( 101 ada 83, 179, 193, 351, 364, 489 ve 534 sayılı parseller) ilgisinin bulunmadığını bildirmiştir. Asıl dosyada, 17.11.2005 tarihli keşifte davalı tanığı ... ve... 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmesinin dava dışı parselleri kapsadığını açıklamış, yerel bilirkişi anılan sözleşme hakkında beyanda bulunmamış, öteki tanıklar ise bilgilerinin olmadığını açıklamışlardır. Teknik bilirkişi 21.11.2005 tarihli raporunda gerekçe göstermeden 22.08.1972 tarihli sözleşmenin dava konusu 101 ada 95, 96 ve 97 sayılı parselleri kapsadığını açıklamıştır.16.10.2009 tarihli yapılan keşfe katılan yerel bilirkişi ise 22.08.1972 tarihli harici satış sözleşmesinin 122 ada 56, 101 ada 84, 179 ve 364 parsel sayılı taşınmazları kapsadığını açıklamıştır. Bu belirlemeler karşısında,yerel bilirkişi ve tanık beyanları birbirleri ile çelişir niteliktedir. Teknik bilirkişinin raporları ise gerekçeli ve denetime olanak verecek şekilde düzenlenmemiştir. Mahkemece, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları arasındaki çelişki giderilmeden, teknik bilirkişinin hüküm kurmaya elverişsiz raporu esas alınarak karar verilmiştir. Bu durum, usul ve yasaya aykırıdır.
Bu durumda mahkemece, yeniden keşif yapılarak yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243 ve 244. maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, davalıların dayandıkları harici sözleşmelerin dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadıkları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak denetime olanak verecek şekilde belirlenmesi, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1. maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, ondan sonra toplanacak tüm deliller, iddia ve savunma kapsamında, birlikte değerlendirerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yukarıda açıklandığı üzere eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru olmamıştır.
Kabule göre de, HUMK.nun 74. ( HMK. nun 26.) maddesi uyarınca hâkim tarafların isteği ile bağlı olup ondan fazlasına ve başka bir şeye karar veremez. Davacılar vekili, dava dilekçelerinde, vekil edenlerinin miras payları oranında uyuşmazlık konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istediği ve dava mirasçılar arasında görüldüğü halde, sadece davacıların miras payı oranında iptal ve tescil kararı verilebileceği düşünülmeden, talep aşılarak tamamı bir davalı (mirasçı) adına tespit ve tescil edilen taşınmazların tapu kayıtlarının tamamının iptal edilerek kök miras bırakanın davacı sıfatı bulunmayan mirasçılarını da kapsayacak şekilde tüm mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesi HUMK.nun 74.( HMK. nun 26.) maddesine uygun düşmemektedir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar ve davalı ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün, 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve istekleri halinde 18,40 TL peşin harcın temyiz eden davacılara, 965,00 TL peşin harcın da temyiz eden davalılara iadesine 26.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.