21. Hukuk Dairesi 2019/1431 E. , 2019/2948 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
A)Davacı istemi;
Davacı vekili; davacının ilk işe başlama tarihinin 25/01/1991 olarak tesciline, 25/01/1991-31/12/1992 tarihleri arasındaki çalışmalarının sigortalı çalışma olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalının duruşmada alınan beyanında; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil vekili cevap dilekçesinde özetle; ..."nun açılacak davalarda, davalı olarak taraf gösterilmesi ortadan kaldırıldığını, müvekkil kurum aleyhine davalı gösterilmek suretiyle açılan davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddi ile 5521 sayılı iş mahkemeleri kanunu"nun 7. maddesine eklenen yasa maddesi gereği müvekkil kurumun HMK 67. md uyarınca yargılamaya davalı yanında fer"i müdahil davaya devam etmek istediğini, davacının sigortalı olarak çalıştığını iddia ettiği tarih (25/01/1991-31/02/1993) göz önünde bulundurulduğunda 5510 sayılı yasanın 86/9 maddesi uyarınca talebi, 5 yıllık hak düşürücü süreye uğramış olup, davanın öncelikle bu yönüyle reddi gerektiğini savunmuştur.
C)İlk derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı;
İlk Derece Mahkemesince,“davacının çalıştığına ilişkin davalı tarafından kuruma verilmiş işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerden birinin verilmesi olmadığı gibi kurumca da bir tespit-inceleme yapılmadığı anlaşıldığından, davacının hizmet süresi olarak tespitini talep ettiği dönemin sonu olan 31.12.1992 tarihiden itibaren 5 yıllık süre içerisinde eldeki davayı açması gerektiği ancak davacının 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davacı istinaf sebepleri:İddia ettiği tarihlerde çalıştığının sabit olduğunu bu nedenle hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmesinin mağdur ettiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı;
Bölge Adliye Mahkemesince "…bu duruma göre davanın en geç 31.12.1997 tarihinden önce açılması gerekirdi. Somut olayda dava tarihi 2017 yılı olmakla mahkemece varılan sonuç doğru olmuştur.Diğer yandan davacının iddiasının sgk kayıtlarıyla desteklendiğinin kabulü halinde dahi emsal Yargıtay 10. H.D"nin 24/09/2018 gün ve 2018/3951 Esas, 2018/6975 Karar sayılı kararında değinildiği gibi sigortalının kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların bildirgelerin verildiği tarihide kapsar şekilde kesintisiz devam etmesi halinde kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında bildirim dışı tutulan süresinin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç olması gerekir. Bu duruma göre dahi hak düşürücü süre geçmiştir.” Gerekçesiyle Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,karar verilmiştir.
E)Temyiz;
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; zamanaşımı nedeniyle davasının reddedilmesini Kabul etmediğini,çıkak ya da stajyer olarak çalışmadığını, 1475 sayılı yasaya tabi olarak işçi olarak çalıştığını belirterek verilen kararın bozulmasını talep etmiştir.
F)Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dosyadaki kayıt ve belgelerden,davacının 25/01/1991 tarihli fotoğraflı sigorta giriş kartının bulunduğu, hizmet döküm cetvelinde sigortalılık başlangıç tarihinin 25/01/1991 tarihi olarak gösterildiği, davalının 01/01/1979- 31/12/1991 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, Mahkemece davanın 03/02/2017 tarihinde açılması sebebiyle hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun"un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği"nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun"un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemez.
Somut olayda; davacıya ait fotoğraflı sigorta sicil kartının bulunduğu gözardı edilerek , davacı adına davalı işyerinden işe giriş bildirgesi olup olmadığı araştırılmadan sonuca gidilmesi isabetsizdir.
Yapılacak iş; ...’ndan davalı işyerinden davacıya ait işe giriş bildirgesinin olup olmadığını , davacının sigorta sicil numarasının hangi belgeye istinaden verildiğini sormak ve davacının sigorta sicil numarasının hangi yıl serilerinden olduğunu belirlemek, davalı işyerinden davacı adına işe giriş bildirgesi verildiğinin anlaşılması halinde hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı dikkate alınarak işin esası hakkında karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı KALDIRILMASINA,ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA,dosyanın ilk derece mahkemesine ,kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 15/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.