4. Hukuk Dairesi 2018/5245 E. , 2019/1195 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 31/12/2014 gününde adli yardım talepli olarak verilen dilekçe ile haksız gözaltı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine adli yardım talebi kabul edilerek mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalılar ..., ... yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar ... ve ... yönünden görev yönünden usulden reddine dair verilen 04/03/2015 günlü karar ile davacının temyiz talebinin süreden reddine dair verilen 16/11/2018 günlü ek kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davacının ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya kapsamından, mahkemece, davacının temyiz talebinin, kararın kesinleştiği gerekçesi ile 08/10/2018 tarihli ek karar ile reddedildiği, ek kararın 30/10/2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve ek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmediğini belirterek ek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Tebligat Kanun’un 21. maddesinde muhatabın adresinde bulunmaması halinde yapılacak işlemleri, 21/1 maddesinde muhatabın adresten geçici olarak ayrılmış olması halinde ki tebligat usulünü, 21/2 maddesinde ise mernis adresine tebligat usulünü düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemeler kapsamında tebligatın öncelikle bilinen en son adrese çıkartılması, bu adreste tebliğ edilemeyerek iade edilmesi halinde ise mernis adresine çıkartılması gerekmektedir. Tebligat Kanunu"na aykırı şekilde davacının doğrudan mernis adresine, Kanun"un 21/1. madde hükümlerine göre tebliğ yapılmasının usulüne uygun olmadığı şu halde davacının kararı temyiz hakkı olduğunun kabulü gerekmektedir. Açıklanan nedenle, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına ilişkin 08/10/2018 günlü ek kararın kaldırılmasına karar verilerek asıl kararın temyiz incelemesine geçilmiştir.
2-Dava, haksız gözaltı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılar ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğundan usulden reddine, davalılar ... ve ... yönünden görev yönünden usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, adliye girişinde bulunan dedektörden geçtiği esnada davalı polis memurlarının kendisine avukat olup olmadığını sorduğunu, cevap vermemesi üzerine çantasını aramak istediklerini, arama tutanağı talep etmesi üzerine davalı polis memurları ile arasında tartışma yaşandığını, yalan beyanda bulunduğu gerekçesiyle nöbetçi savcıya çıkarıldığını, savcının odasından çıktıktan sonra baro odasına geçtiğini, polis ekiplerince yakalanarak polis merkezinde haksız olarak alıkonulduğunu belirterek 25/12/2014 tarihli bu olay nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar ... ve ..., davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Davalılar ... ve Adalet Bakanlığına usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş olmasına rağmen cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davalılar ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğundan usulden reddine, davalılar ... ve ... yönünden ise görev yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 7. bölümünde "Koruma tedbirleri nedeni ile tazminat" konusu düzenlenmiştir. CMK"nun 141/1-a maddesinde, "Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan",141/1-b maddesinde, ‘’Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan’’ 141/1-g maddesinde ise, “Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan” kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceği öngörülmüştür. Aynı yasanın 142/2. maddesinde, "İstem zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka ağır ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır." şeklinde düzenleme yapılmıştır. 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 6. maddesinde ise; Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144. maddeleri hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanacağı belirtilmiştir.
Davacı, yukarıda anılan dönemden sonra gerçekleştirilen soruşturma işlemlerinin kanuna aykırı ve usulsüz yapıldığını, bu nedenle zarara uğradığını belirterek tazminat isteminde bulunmuştur. Şu halde, davanın görüm ve çözüm yeri ağır ceza mahkemesidir. Bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen ek kararın (1) no’lu bentte gösterilen nedenlerle kaldırılmasına, temyiz edilen kararın yukarıda (2) no’lu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 05/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.