
Esas No: 2016/16153
Karar No: 2019/1162
Karar Tarihi: 04.03.2019
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/16153 Esas 2019/1162 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 21/05/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15/12/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ..."de kentsel dönüşüm projesi kapsamında kat karşılığı inşaat sözleşmeleri imzalayarak kentsel dönüşüm projesini gerçekleştirmeyi amaç edindiğini, kamuoyunda tanınan saygın bir kişiliğe sahip olduğunu, davalının “fikirtepehaber.com” adlı internet sitesinde 01/07/2014 tarihinde ve devamında "İş Yapmadan Para Kazanmaya Çalışan Emlakçı Firmalar” başlıklı yazı dizisinde hakkında hiçbir olguya dayanmayan asılsız ithamlarda bulunduğunu belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalı, ... ve çevresinde gerçekleştirilmekte olan kentsel dönüşüm faaliyetleri ile ilgili kişileri bilgilendirmek amacıyla hizmet verdiğini, arsa sahipleri ile yapılan röportajlar ve onların duygu ve düşüncelerini yayınlamış olduğu haberde aktardığını, haberin içeriğinin objektif, güncel ve kamu yararına haiz olduğunu, halkı bilgilendirmek maksadıyla yapmış olduğu haberin gerçek ve doğru olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu yayında davacının itibarına zarar verildiği, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, haberlerin kamuoyunu aydınlatma amacını aşar vaziyette davacıyı hedef aldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yazı dizisi bir bütün olarak değerlendiriliğinde; yayının basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde kamu yararı gözetilerek yapılmış olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunun kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.