13. Hukuk Dairesi 2018/1508 E. , 2019/12867 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının davacı vekilince murafaa talepli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Murafa için belirlenen günde duruşmalı temyiz eden davacı vekili avukat ... ile davalı vekili avukat... geldi. Hazır olan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra kararın açıklanması başka bir güne bırakıldı. Yapılan incelemede temyiz dilekçesinin süresinde verildiğinin anlaşılması üzerine gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı tarafında şirketleri aleyhine borç sebebi olarak 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşme gösterilerek icra takibi başlatıldığını ve usulsüz tebligat ile takibin kesinleştiğini, ancak davalıdan herhangi bir mal ya da hizmet almadıklarını ve davalıya borçlu olmadıklarını ileri sürerek icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ... mühendisi olduğunu, bitkisel destek ürünleri üretimi yapan davacıya ürünlerin ham maddelerinin özütlerinin formüllerini verdiğini, buna ilişkin sözleşme yapıldığını, ancak davalının formüllerin bedelini ödemediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Yerel Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince, HMK m.353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı eldeki dava ile davalı tarafından hakkında 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşmeye dayanılarak başlatılan ... 3. İcra Müdürlüğünün 2014/5271 sayılı icra takip dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı, davacıya bitkisel ürünlerin özütlerinin formüllerini verdiğini, buna ilişkin sözleşme yapıldığını, icra takibinin vekil aracılığıyla yapılmadığını, o sırada yazılı sözleşme elinde olmadığından icra görevlilerince şifahi sözleşme yazıldığını, oysa ki yazılı sözleşme bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, itirazın iptali davalarında takip dayanağından başka bir belgeye dayanılmasının mümkün olmaması hususu bu davanın niteliğine özgü olup menfi tespit davasında daha geniş bir değerlendirme yapılması gerektiğinden bu kuralın somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle takip talebinde her ne kadar sözleşmenin şifahi olduğu yazılmış ise de, dosyaya ibraz edilen yazılı sözleşmeye değer vermek gerektiği, taraflar arasında yapılan bu sözleşmenin, sözleşmede yazılı tarihten başka bir tarihte yapıldığı iddiasının yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, sözleşmenin düzenlendiği 27.05.2013 tarihinde davacının yetkili kişisi tarafından imzalanan yazılı sözleşmenin, icra takip tarihinde var olduğu, davalının iddiasını ispat eder belge niteliğinde olduğu, icra takibinde şifahi sözleşmeye dayanılmasına rağmen, sonradan yazılı delil niteliğindeki sözleşmenin delil olarak sunulmasına yasal engel bulunmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; davacının eldeki davada talebi, hakkında 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşmeye dayalı olarak olarak başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup, iddiasını icra takip dosyasındaki bilgi ve belgelere dayandırmıştır. Davalı ise yargılama sırasında icra takibinde dayandığı şifahi sözleşmeden başka davacı ile aralarında yazılı sözleşme olduğunu savunarak ve borcun nedenini değiştirirek yazılı sözleşme sunmuştur. Ne var ki; davacının icra takip dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespitini talep etmesi karşısında, davanın takip talebinde gösterilen borç ve borç sebebi ile bağlı olarak ele alınması gerekmekte olup, takip dayanağı belgeden başka bir belgeye dayanılmasının mümkün olmadığının kabulü gerekir. Menfi tespit davasında ispat yükü üzerinde olan davalı, yargılamada sunmuş olduğu 27.05.2013 tarihli belge ile yeniden takip yapıp dava açabilecekse de, eldeki davada ispat aracı olarak kullanamaz. O halde mahkemece, takip talebinde borç sebebi olarak 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşmenin gösterilmesi, takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılığın asıl olması ve takip dayanağı yapılabilecek güçte olup da takipte dayanılmayan belgenin yargılamada ispat aracı olarak kullanılmasının mümkün olmadığı ve menfi tespit davasında ispat yükünün davalı üzerinde olduğu gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açılanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/1442 E.-2016/1030 K. sayılı ve 26/12/2016 tarihli kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 31,40 TL harcın davacıya iadesine, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 19.12.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.