11. Hukuk Dairesi 2020/6223 E. , 2020/5328 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 13.11.2018 tarih ve 2018/757 E- 2018/1010 K. sayılı kararın davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 03/07/2020 tarih ve 2019/331-2020/660 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasında Federal Almanya Cumhuriyeti Hamm Yüksek Eyalet Mahkemesince 13.05.2009 tarihli 8 U 150/08 sayılı karar ile davanın kabulüne, 101438 ve 087582 seri nolu hisse senetlerinin eşzamanlı iadesi karşılığında davalıdan 25.05.2007’den başlamak üzere iletemel faiz oranları bazı üzerinde %5 faiziyle birlikte 5.499,96 Euro’nun tahsiline karar verildiğini, ayrıca yargılama giderlerine yönelik ilk derece mahkemesi olan Hagen Asliye Hukuk Mahkemesince 11.09.2009 tarih, 9 O 258/06 numaralı masraf tespit kararı da verildiğini söz konusu kararların kesinleştiğini ileri sürerek anılan kararların tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu kararın Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olan uyuşmazlığa ilişkin olduğunu, tenfiz koşullarının oluşmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; MÖHUK"nın 54. maddesinde düzenlenen tenfiz şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Federal Almanya Cumhuriyeti Hamm Yüksek Eyalet Mahkemesinin 8 U 150/08 numaralı dosyasında verilen 13.05.2009 tarihli kararın MÖHUK 54. vd. maddelerince tenfizine, Hagen Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 11.09.2009 tarih, 9 O 258/06 numaralı masraf tespit kararının MÖHUK 54. vd. maddelerince tenfizine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; kurulan hükümde kamu düzenine açıkça aykırılığın söz konusu olmadığı, kararın usulüne uygun olarak kesinleştirildiği ve tenfizi şartlarının oluştuğu, öte yandan istinaf aşamasında yürürlüğe giren 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 7194 sayılı Kanuna eklenen geçici 4. maddesi ile Sermaye Piyasası Kanunu"nun 16. maddesinin eldeki tenfiz davasına etkisi değerlendirildiğinde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında Kanunun 54/c maddesinde, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasının tenfiz şartları içinde sayıldığı, eş anlatımla, tenfizi istenen kararda yasada öngörülen diğer koşullar gerçekleşse dahi hükmün kamu düzenine aykırı olması halinde tenfiz edilemeyeceği, bu bağlamda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 10.02.2012 tarih ve 2010/1 ve 2012/1 tarihli kararında kabul edildiği üzere; kamu düzeninin çerçevesinin Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebileceği, mezkur kararda ayrıca iç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerektiğinin de belirtildiği, şu halde kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan emredici hükümlerin Türk kamu düzenini ihlal edebileceği akla gelmekte ise de her emredici kuralı ihlal eden yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenini ihlal edeceğinden bahsedilemeyeceği, ölçütün İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri nitelikte bir kuralın varlığı olduğu, böyle bir kuralın varlığını ihlal eden yabancı mahkeme ilamının tenfizi sonucu itibarı ile Türk kamu düzeninin ihlaline yol açacağından kabul edilmeyeceği, Türk kamu ve özel hukukunda emredici bir kanun hükmünün, Türk kamu düzenine ilişkin bir kural olup olmadığının tespitinde; o kanunun düzenlenme amacının, konusunun ve koruduğu menfaatlerin gözetilmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta, yukarıda anılan 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 7194 sayılı Kanuna eklenen geçici 4. maddesi ile Sermaye Piyasası Kanunu"nun 16. maddesi pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklara ilişkin emredici hükümler getirmekte ise de söz konusu hükümlerin yukarıda tanımlanan ilkeler ve ölçüt çerçevesinde Türk kamu düzeninin ihlaline yol açacak, dolayısıyla yabancı mahkeme ilamının tenfizine engel olacak hükümler olarak kabul edilmemesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL"yi (HMK"nın Ek 1. maddesi uyarınca, 2020 yılı için 72.080 TL) geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Keza, HMK"nın 362/2. fıkrası 2. cümlesi uyarınca "Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 40.000 (2020 yılı için 72.080 TL) Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur." Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın anılan madde hükmüne göre karar tarihindeki temyiz sınırı olan 72.080 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davalı vekilinin kesin olan karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükme yönelik temyiz isteminin REDDİNE, işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 24.11.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.