10. Hukuk Dairesi 2014/6082 E. , 2015/177 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemi, karşı dava ise işlemiş faiz alacağının tahsili istemidir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere asıl davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olay incelendiğinde; yurt dışından kesin dönüş yapmadığı halde, 2147 ve 3201 sayılı Kanunlar uyarınca yurt dışı hizmetlerini borçlanarak 1.10.1994 tarihinden yaşlılık aylığı bağlanan davalının aylıkları, yurda kesin dönüş yapmadığından bahisle, başlangıç tarihi itibariyle iptal edilmiş olup, asıl dava; 1.10.1994 ile 17.4.2006 tarihleri arasında yersiz ödenen aylıkların tahsili içn yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalıya ...."nden yaşlılık aylığı bağlandığı 1.2.2004 tarihini takip eden 1.3.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin İş Mahkemesi"nin 21.12.2010 tarih ve 2010/293 Esas ve 2010/204 Karar sayılı kararı Dairemizce onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, davalıya 1.3.2004 tarihinden önce ödenen aylıkların yersiz olduğuna ilişkin Mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik yoksa da, 5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesi uyarınca irdeleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesini içermektedir.
5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun "Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans" başlığını taşıyan 97"nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanununun 66"ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132"nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133"üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; dava açmaya yetkili kişi ya da organının yöntemince belirlendikten sonra öğrenme günü açıklığa kavuşturularak uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında değerlendirme yapılarak, İstirdatı gereken aylık dönemi belirlenmeli ve her bir aylığın ödendiği tarihten itibaren icra takip tarihine kadar olan dönem bakımandan yasal faiz oranlarına göre işlemiş faize ilişkin rapor alınmalıdır.
Öte yandan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67’nci maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse, alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata
karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüş olup, itirazın iptali davalarında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise, gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi, ya da, bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için, borçlu tarafından tutarın, araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir. Bu yasal çerçevede, eldeki davada; hak etmemesine karşın, her ay kendisine ödenen aylık tutarını davalının bilebilecek durumda olduğu, dolayısıyla alacağın likit nitelikte bulunduğu, yani, belirgin olduğu, başka bir anlatımla, hak etmediği yaşlılık aylıklarını her ay alan davalının herhangi bir hesaplamaya gerek olmaksızın, yalnız başına asıl borç miktarını bilecek durumda olması karşısında; davalının asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde icra inkar tazminatına yönelik istemin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde ..."a iadesine, 13.1.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.