
Esas No: 2017/1496
Karar No: 2021/58
Karar Tarihi: 09.02.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1496 Esas 2021/58 Karar Sayılı İlamı
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davalının, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin 17-18.07.2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan kurultayı öncesinde, 15.07.2012 tarihinde Milliyet Gazetesi’ne yapmış olduğu basın ziyareti sırasında, gazeteci ve muhabirlere demeç vererek çeşitli konularda açıklamalarda bulunduğunu, konuşmasının seyri esnasında; “Dış politikada çuvalladılar. Güçlü devlet söylemi yerle bir oldu. Üzerine oyun kurulan devlet konumuna geldik. Derinliğin ne anlama geldiğini samimi söylüyorum bilmiyor. Mutlaka bir İngilizce metinden tercüme etmiştir. Nasıl bir akademisyendir bu? Dünya dengelerini bilmeden Rusya’yı izole etmekten söz ediyorsunuz. Herhâlde O’nu dinleyen pek çok ülke affedersiniz kıçıyla gülmüştür…” şeklinde sözler söylediğini, bu sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını ileri sürerek 50.000,00TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili; somut kanıta dayanmayan iddiaları hiçbir şekilde kabul etmediklerini, davaya konu konuşmanın yapıldığı bir an için kabul edilse dahi belirtilen sözlerin hakaret kapsamında olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.07.2013 tarihli ve 2012/640 E., 2013/457 K. sayılı kararı ile; davacının iddia edilen sözleri söylemiş olduğunun kabulü ile “kıçıyla gülmüştür” sözlerinin eleştiri sınırını aştığı, bu durumun da kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi nedeniyle davacının tazminat istemekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 5.000,00TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.09.2014 tarihli ve 2013/18174 E., 2014/12617 K. sayılı kararı ile;
“…1-Davacının temyiz itirazları yönünden;
Karar, taraflarca temyiz edilmiştir. Bunlardan davacı HUMK’nun 432/1. maddesinde yazılı on beş günlük ve 427/4 ve 433/2. maddelerinde belirlenen on günlük süreleri geçirdikten sonra kararı temyiz ettiğine göre temyiz istemi reddedilmelidir.
2-Davalının temyiz itirazları yönünden;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin 17-18/07/2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan kurultayı öncesinde, 15/07/2012 tarihinde Milliyet Gazetesi’ne yapmış olduğu basın ziyareti sırasında, gazeteci ve muhabirlere demeç vererek; çeşitli konularda açıklamalarda bulunduğunu, konuşmasının seyri esnasında; “Dış politikada çuvalladılar. Güçlü devlet söylemi yerle bir oldu. Üzerine oyun kurulan devlet konumuza geldik. Derinliğin ne anlama geldiğini samimi söylüyorum bilmiyor. Mutlaka bir İngilizce metinden tercüme etmiştir. Nasıl bir akademisyendir bu? Dünya dengelerini bilmeden Rusya’yı izole etmekten söz ediyorsunuz. Herhalde onu dinleyen pek çok ülke affedersiniz kıçıyla gülmüştür…” şeklindeki sözleri sarf ettiğini, bu sözlerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını belirterek manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı, somut kanıta dayanmayan iddiaları hiçbir şekilde kabul etmediklerini, davaya konu konuşmanın yapıldığı bir an için kabul edilse dahi sözlerin hakaret kapsamında olmadığını belirterek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, davalının Milliyet gazetesine yapmış olduğu basın ziyareti esnasında, hükümetin icraatlarına yönelik çeşitli eleştirilerde bulunduğu konuşmasında “kıçıyla gülmüştür” sözlerini sarf ederek, eleştiri sınırını aştığı gerekçesi ile istemi kısmen kabul etmiştir.
Davacı, davaya konu edilen ve mahkemece de saldırı teşkil ettiği kabul edilen sözlerin, davalı tarafından ziyaret esnasında söylendiğini iddia etmiş, söylenen bu sözlerin Milliyet Gazetesi köşe yazarı olan Semih İdiz tarafından ertesi gün yayınlanan köşe yazısında kamuoyu ile paylaşıldığını belirtmiştir. Davalı ise; kendisi tarafından bu sözlerin söylendiğini kabul etmemiştir.
Davaya konu edilen haksız eylemin, davalı tarafından gerçekleştirildiğini ispat yükü, davacıya düşer. Her ne kadar davacı, sözlerin söylendiğini kanıtlamak üzere, tanık olarak köşe yazarı Semih İdiz’i dinletmek istemiş ve mahkemece bu tanığın beyanı alınmaksızın hüküm kurulmuş ise de; tanığın, kullanıldığı iddia edilen sözleri köşe yazısında yazdığı ve ifadesine başvurulsa dahi, yazının aksini beyan etmesinin, tanığın cezai ve hukuki sorumluluğunu doğuracağı dikkate alındığında; adı geçenin tanıklığının hükme esas alınması da söz konusu olmayacaktır. Davacı tarafından iddianın ispatı için ses ya da görüntü kaydı vb somut bir delil de ibraz edilmemiştir.
Mahkemece bu yönler gözetilerek, iddianın kanıtlanamamış olması nedeniyle, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.10.2015 tarihli ve 2015/274 E., 2015/420 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından Semih İdiz’in cezai ve hukuki sorumluluğu gözetilerek tanık olarak dinlenilmemesine karşın davalı tarafından söylendiği iddia edilen sözlerin köşe yazısında yer alması, yayımlanan sözlerin söylenmediğine ilişkin davalı tarafça tekzip hakkının kullanılmaması ve yargılama sırasında verilen dilekçelerde de bu sözlerin kullanılmadığının açıkça ifade edilmemesi nedeniyle davalı tarafından söylendiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalının, davacı hakkında iddia edilen sözleri söylediğinin ispatlanıp ispatlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalının manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için kanunlar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
14. Bunlar; kişilik değerlerinin zedelenmesi Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24, isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2), bedensel zarar ve ölüme neden olma 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56 durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi TBK m. 58 olarak sıralanabilir.
15. TMK’nın 24. maddesi ile TBK’nın 58. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
16. TMK’nın 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.
17. Dava konusu yayının ve basın toplantısının yapıldığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 58. maddesinde ise;
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükümleri yer almaktadır.
18. TMK’nın 24 ve TBK’nın 58. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
19. Görüldüğü üzere TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
20. Manevi tazminattan sorumluluğa dair genel ilkeler bu şekilde açıklanmakla birlikte, eldeki davadaki uyuşmazlığın çözümünde ispat hususu önem arz etmektedir.
21. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 187/1. maddesi).
22. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; “kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar” şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.
23. Hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
24. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin 17-18.07.2012 tarihlerinde gerçekleşen kurultayının öncesinde, 16.07.2012 tarihinde, Milliyet Gazetesi yazarlarından Semih İdiz’in köşe yazısında, davalının davacı hakkında davaya konu sözleri söylediğinin yazıldığı, bu köşe yazısına dayanılarak akabinde başka haberlerin de yapıldığı anlaşılmaktadır.
25. Davalı tarafından davaya konu sözlerin söylendiğine ilişkin ispat yükünün davacıda olduğu hususu kuşkusuzdur. Davacı, iddia etmiş olduğu sözlerin söylendiğini kanıtlamak üzere tanık deliline dayanmış ve tanık olarak davaya konu sözlerin söylendiğini köşe yazısında yazan yazarı dinletmek istemiş ancak mahkemece bu tanığın beyanı alınmaksızın hüküm kurulmuştur. Her ne kadar haksız fiile dayanan bu tür davaların ispatında tanık önemli rol oynamakta ise de, dinletilmek istenilen tanığın ifadesine başvurulsa dahi, kendi yazısının aksini beyan etmesinin, tanığın cezai ve hukuki sorumluluğunu doğuracağı dikkate alındığında, ifadesinin hükme esas alınması mümkün olmayacaktır. O hâlde, bu tanığın dinlenmemiş olması yargılama açısından eksiklik olarak değerlendirilemez. Bununla birlikte davacı taraf iddiasını ses veya görüntü kaydı vb. delillerle de ispatlayabilecekken, başkaca delil sunmamıştır.
26. Bu durumda davacının, davalının söylediğini iddia ettiği sözlerin söylendiğini ispat edemediği açıktır. Çeşitli gazetelerde çıkan köşe yazılarına davalının itiraz etmemesi ise, davalı aleyhine yorumlanamaz.
27. Hâl böyle olunca; Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.02.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.