14. Hukuk Dairesi 2014/5143 E. , 2014/9205 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/02/2013
NUMARASI : 2011/517-2013/42
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.02.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, dava konusu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında harman yeri olarak davalı belediye adına tespit edildiği ancak harman yeri olarak kullanılmaması nedeniyle Medeni Kanun hükümleri gereğince çıplak mülkiyetin sahibi olan Hazineye devredilmesi gerektiğini ileri sürerek tapu iptali ve Hazine adına tescilini talep etmiştir.
Davalı Belediye, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra dava açıldığını, ayrıca taşınmazın mevzuat hükümlerine uygun olarak adlarına tescil edildiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı Hazinenin temyizi üzerine karar Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmayacağı gerekçesi ile Dairemizce bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın harman yeri vasfını yitirdiği ve 3194 sayılı imar kanunun 11. maddesinde belirtilen "imar gören yerlerin imar planının onayı ile vasıflarını kendiliğinden kaybederek kullanım amacına konu ve tabi olurlar" hükmü nedeni ile dava konusu parsellerin kanun gereği arsa vasfına dönüştüğü gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanununun “Belediye tasarrufundaki yerler” başlıklı 79. maddesi hükmüne göre “Diğer kanunlarla getirilen hükümler saklı kalmak üzere, mezarlıklar ile belediye sınırları içinde
bulunan ve sahipsiz arazi niteliğinde olan seyrangâh, harman yeri, koruluk, dinlenme yerleri, meydanlar, bataklık, çöp döküm sahaları, yıkılmış kale ve kulelerin arsaları ve enkazı ve benzeri yerler belediyenin tasarrufundadır.
Belediye tarafından deniz, akarsu ve gölden doldurma suretiyle kazanılan alanlar, Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuata uygun olarak kullanılmak şartıyla Maliye Bakanlığı tarafından belediyelerin, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerinin tasarrufuna bırakılır.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; davacı Hazine, dava konusu taşınmazın harman yeri olduğunu 1580 sayılı Belediyeler Kanununun 159. maddesi uyarınca davalı adına tescil edilmiş ise de anılan kanun maddesinin taşınmazların davalı adına tesciline imkan vermediği sadece kullanım hakkını belediyeye verdiği iddiası ile tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuş ise de dosya içerisindeki 28.09.2010 tarihli fen bilirkişi raporunda toprak komisyonunun 02.02.1953 tarihli ve 1 no’lu mera norm kararı ekindeki mera tutanağında Kındam Mahallesi pafta 1 ada 1’deki meranın dava konusu taşınmazları hudutları itibariyle kapsamakta olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda mahkemece; öncelikle dosya içerisindeki mera norm kararı ve varsa dayanağı haritalar getirtilerek kadastro tespiti sırasında ""metruk mezarlık "" vasfı ile davalı adına tespit ve tescil edilen 117 ada 50 parsellerin ifrazı ile oluşan dava konusu 1509 ada 2 sayılı parsel sayılı taşınmazların öncesinin mera mı yoksa kadastro tespitinde olduğu gibi metruk mezarlık mı olduğu keşif yapılarak belirlendikten sonra taşınmazın niteliğinin mera olduğunun tespiti halinde 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi gereğince değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu durum gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; dosya içerisindeki tapu kayıtlarının incelenmesinden; tarla niteliğinde tapuda kayıtlı taşınmazın üzerinde çok sayıda haciz şerhleri bulunduğu, bu şerhlerin lehtarlarının davada taraf olmadan haciz şerhlerinin kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür. Üzerinde haciz şerhi bulunan dava konusu taşınmazın haciz lehtarları usulünce davaya dahil edilmeksizin haciz şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmesi de yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Belediye vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 09.07.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.