11. Hukuk Dairesi 2020/991 E. , 2020/5327 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 14.12.2017 tarih ve 2017/158 E. - 2017/299 K. sayılı kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 20.11.2019 tarih ve 2018/1744 E. - 2019/1435 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle 6100 sayılı Kanunun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasında Federal Almanya Cumhuriyeti Bochum Eyalet (Asliye Hukuk) Mahkemesince 12.07.2007 tarihinde verilip 16.01.2008 tarihinde kesinleşen 3 O 41/05 sayılı karar ile davanın kabulüne, 14.03.2001 tarihli ortaklık sözleşmesinin iadesi karşılığında davalılardan 12.01.2006’dan başlamak üzere %5 faiziyle birlikte 6.135 Euro’nun tahsiline karar verildiğini, söz konusu kararın kesinleştiğini ileri sürerek anılan kararın tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, dava konusu kararın Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olan uyuşmazlığa ilişkin olduğunu, tenfiz koşullarının oluşmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; tanınması ve tenfizi istenen yabancı mahkeme ilamının Türk kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği, dava konusu yabancı mahkeme kararı her ne kadar gıyapta verilmiş ve bu hususta aşamalarda itiraz da bulunulmuş ise de somut olayda dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği ve davalı tarafın ilgili mahkemede kendisini vekille temsil ettirdiği, davalının savunma yapma, delillerini gösterme imkanından yoksun bırakılmadığı o ülkenin usul Yasasına göre gıyabi karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, Yargıtay"ın istikrar kazanan ve benimsenen kararlarında (Y.11.HD 09.03.2012 tarih 2010/3163 E. 2010/3588 K., Y.11.HD. 08.06.2012 tarih 2011/9837 E. 2010/10080 K.) belirtildiği üzere her mahkeme kendi usul kurallarını uygulayacağı, uygulanan usulün Türk usul hukukundan farklı olması Türk kamu düzeninin müdahalesi için yeterli sebep teşkil etmeyeceği, kanuna karşı hile olgusunun da ispat olunamadığı durumlarda verilen kararın kamu düzenine aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceği, somut olayda tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Almanya Federal Cumhuriyeti Bochum Asliye Hukuk Mahkemesi 3 O 41/05 numaralı dosyasının 16.01.2008 kesinleşme tarihli kararın MÖHUK 50. ve devamı maddeleri gereğince tanınmasına ve tenfizine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; kurulan hükümde kamu düzenine açıkça aykırılığın söz konusu olmadığı, kararın usulüne uygun olarak kesinleştirildiği ve tenfizi şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL"yi (HMK"nın Ek 1. maddesi uyarınca, 2019 yılı için 58.800 TL) geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Keza, HMK"nın 362/2. fıkrası 2. cümlesi uyarınca "Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 40.000 (2019 yılı için 58.800 TL) Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur." Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan madde hükmüne göre Euronun dava tarihindeki efektif satış kuru esas alınarak hesaplanan dava değerinin karar tarihindeki temyiz sınırı olan 58.800 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davalılar vekilinin kesin olan karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükme yönelik temyiz isteminin REDDİNE, işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.