14. Hukuk Dairesi 2014/2790 E. , 2014/9190 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çorum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/09/2013
NUMARASI : 2012/358-2013/360
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.05.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asli müdahiller vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, 4342 sayılı mera Kanunu ve 442 sayılı Köy Kanunu gereği tapuya yolsuz olarak davalılar adına yapılan tescilin iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, asli müdahiller vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Somut olaya gelince; Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, ancak hangi taşınmazların tapu kaydınının iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği hüküm kısmında belirtilmemiştir. Bu durum hükmün infazında tereddüte yol açaçağından, iptaline karar verilen taşınmazların parsel numaraları tek tek hüküm kısmında belirtilmesi gerekirken sadece dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Diğer taraftan; dava konusu taşınmazların bulunduğu köyde oturan bir kısım şahıslar harcını vermek suretiyle davaya katılarak dava konusu yerin köylerine ait kadim mera olduğunu tapunun iptali ile mera olarak sınırlandırılmasını istemişlerdir. Mahkemece asli müdahil olarak davaya kabul edilmişler ve davaları reddedilmiştir. Ancak istemlerinin hangi gerekçe ile red edildiği gerekçeli karada açıklanmamıştır.
Hukuki nitelikleri itibariyle devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan meralar özel mülkiyete konu olamazlar. Bu nedenle de mülkiyeti devlete ait olan yerlere ilişkin davayı Hazine açabileceği gibi meraların sınırları içinde bulunduğu ve yararlanma hakkı olan köy tüzel kişilikleri ve belediyelerin de dava açma hakları vardır. Ancak, somut olayda olduğu gibi, köy muhtarının dava açmaması ya da taşınmazın arsa niteliğinde kalmasında menfaati bulunması halinde köy halkından bir ya da birkaç kişinin dava açma hakkı olup olmadığı sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Somut olayda; köy halkından olan gerçek kişiler dava konusu yerin mera olarak sınırlandırılmasını istemiştir. Köy adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi ile köy aleyhine açılan davalarda köyü temsil yetkisi 442 sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesi uyarınca köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.
Bu açıklamalardan sonra kısaca belirtmek gerekirse, o köyden bazı kişilerin köyün menfaatini ileri sürerek şartlar oluşmadan köy adına veya köyü temsilen dava açma yetkileri bulunmamaktadır.
Mahkemece, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekir iken yazılı gerekçelerle reddi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.