8. Hukuk Dairesi 2018/8390 E. , 2019/5997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kayyımlık-Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, İstanbul Defterdarlığı Kayyım Bürosu Başkanlığı tarafından düzenlenen 17.11.2015 tarihli, 6529 sayılı ecrimisil ihbarnamesinin iptalini talep ve dava etmiş, davalı vekili davanın reddini savunmuş, mahkemece ecrimisil ihbarnamesinin idare tarafından düzenlenen idari işlem niteliğinde olduğundan idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
27/05/1989 tarihli ve 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun"un 1. maddesinde; "Bu Kanun"un amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir." denilmek suretiyle gaip kişilerin malvarlığında Hazine menfaatinin korunması amacı ile mahallin en büyük mülki amirinin kayyım atanacağı düzenlenmiştir.
27/05/1989 tarihli ve 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun"un 2. maddesinde; "22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu"nun 427. maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder." denilmek sureti ile mal memurunun kayyım tayin edilmesinde izlenecek usul belirlenmiş ve 4721 sayılı TMK’ye atıf yapılmıştır.
16/05/2009 tarihli ve 27230 Sayılı Mal Memurlarının Kayyımlığı Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinin 1. fıkrasında; "Taşınır ve taşınmazlarla haklar, öncelikle kiraya verilmek suretiyle yönetilir. Kira sözleşmelerinin süresi, kayyımlıkla yönetim süresi dikkate alınarak belirlenir. Ancak, bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması vesayet makamının iznine tabidir. Kiralama işlemleri, işgale uğrayan taşınmazların tahliyesi ve işgal nedeniyle talep edilecek kullanım bedellerinin takip ve tahsili ile diğer konulara ilişkin işlemler, kendisine kayyım atanan kişinin hak ve menfaatleri gözetilerek kayyımca yürütülür." denilmek sureti ile tayin edilen mal memurunun kayyım sıfatı ile yapacağı kira sözleşmelerinde vesayet makamından izin alması gerektiği düzenlenmiştir.
Aynı Yönetmeliğin 10. maddesinin 1. fıkrasındaki; "Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı ile olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işlerinin yapılması vesayet makamının iznine tabidir." şeklindeki düzenleme ile malvarlığı üzerinde kayyım atanan mal memurunun yapacağı tasarrufi nitelikte işlemlerin de vesayet makamının iznine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Yine Yönetmeliğin 14. maddesinin 2. fıkrasında; "Her takvim yılı sonu itibarıyla, kişi hesapları ile ilgili yapılan işlemler, elde edilen gelirler, yapılan harcamalar ve malvarlığı değerleri hakkında düzenlenen faaliyet raporunun birer örneği, izleyen yılın mart ayı sonuna kadar 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre vesayet makamına ve Bakanlığa gönderilir." denilmek sureti ile mal memurunca izin alınmaksızın yapılan işlemlerin de faaliyet raporu haline getirilerek vesayet makamının denetimine sunulacağı düzenlenmiştir.
Son olarak adı geçen Yönetmeliğin 24. maddesindeki; "Kayyımlık işlemleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu gereğince vesayet dairelerinin denetimine tabidir. Ayrıca, kayyımlık işlem ve hesapları Bakanlıkça gerektiğinde denetletilebilir." şeklindeki düzenleme ile mal memurunun işlemlerinin denetiminin vesayet makamının denetimine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 397. maddesinde; "Kamu vesayeti, vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür. Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir." denilmek sureti ile adli yargı mahkemelerini vesayet ve denetim makamı olarak belirlemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesindeki; "Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır. Bu Kanunun vasi hakkındaki hükümleri, aksi belirtilmiş olmadıkça kayyım hakkında da uygulanır." şeklindeki düzenleme ile vasi hakkındaki hükümlerin kanunda aksine hüküm bulunmadığı durumlarda kayyımlar için de geçerli olacağının düzenlendiği görülmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 461. maddesinde ise; "Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi ve her ilgili, vasinin eylem ve işlemlerine karşı vesayet makamına şikayette bulunabilir. Vesayet makamının kararlarına karşı tebliğ gününden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edilebilir.” denilmek sureti ile vasinin (403. maddedeki atıf nedeni ile aynı zamanda kayyımın) işlem ve eylemlerine karşı vesayet makamı olarak sulh hukuk mahkemesine şikayet ya da itiraz yolu ile başvurulabileceği düzenlenmiştir. Vesayet makamının kararına karşı da denetim makamı olarak asliye hukuk mahkemesine başvurulabileceği düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; davalı ... Defterdarının, Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.05.2014 tarihli ve 2014/83-375 sayılı kararı ile 3561 Sayılı Kanun gereğince dava konusu ... Mahallesi, ... Mevkii, 155 ada, 46 parsel sayılı taşınmazda pay sahibi olan bir kısım paydaşların paylarının yönetimi için kayyım olarak tayin edildiği, davacının taşınmazın bulunduğu mahalde rüzgar enerjisi üretmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığından 07.06.2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 46 yıl süreli olarak orman izni aldığı, davacının alınan izin gereğince Orman Genel Müdürlüğüne periyodik olarak ödemeler yaptığı, kayyım atanılan taşınmazda davacının faaliyet gösterdiği gerekçesiyle İstanbul Defterdarlığı Kayyım Bürosu Başkanlığınca ecrimisil ihbarnamesi hazırlanarak davacıya gönderildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre; İstanbul Defterdarlığı Kayyım Bürosu Başkanlığı tarafından düzenlenen söz konusu işlem (17.11.2015 tarihli, 6529 sayılı sayılı ecrimisil ihbarnamesinin) 3561 sayılı Kanun ve 27230 Sayılı Yönetmelikte yapılan atıflar gereğince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine tabi olup, bu niteliği itibariyle kayyımın ihbarname çıkarmasının idari işlem niteliğinde olmadığının kabulü gerekir.
Dava bu haliyle davacının ecrimisil ihbarnamesine konu edilen ecrimisil alacağından dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğundan adli yargı yerince çözüme kavuşturulması gerekir (Uyuşmazlık Mahkemesi, Hukuk Bölümü, 11.11.2013 tarihli ve 2013/1340 Esas, 2013/1572 K. sayılı kararı).
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi