3. Ceza Dairesi 2018/11229 E. , 2019/4714 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1) Anayasa"nın 141/3, CMK"nin 34. ve 230. maddelerine göre, Yargıtay"ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm delillerin, bu deliller sonucunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile katılan ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak kurulacak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi eylemlerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra, kabul edilen bu eylemlerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması gerektiği gözetilmeyerek, gerekçeden yoksun olarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2) Sanığa isnat edilen 5237 sayılı TCK"nin 86/1, 86/3-e, 87/1-c-son maddelerinde öngörülen cezanın alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması nedeniyle, savunmasının ve bu maddeler gereğince ek savunmasının yargılamayı yapan mahkemece bizzat alınması gerektiği gözetilmeyerek, talimatla aldırılması suretiyle 5271 sayılı CMK"nin 196/2. maddesine muhalefet edilmesi,
3) Katılan ... hakkında Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Plastik cerrahi uzmanı tarafından "çene altında sol ve sağ tarafta yaklaşık 2 cm."lik matür yara izi mevcut olup, sabit eser niteliği taşımaktadır." şeklinde rapor düzenlenmiş ise de; söz konusu izin sözel diyalog mesafesinden, belirgin bir dikkat sarf etmeden, ilk bakışta fark edilip edilmediği gibi hususlarda rapor içeriği yetersiz olup, Adli Tıp kriterlerine uygun olmadığı anlaşıldığından, katılanın, tedavi evrakları, geçici ve kesin raporlarıyla birlikte en yakın Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek yaralanmasının yüzde sabit ize neden olup olmadığı hususunda rapor aldırılması gerektiği gözetilmeden, yetersiz rapora dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
4) Sanığın aşamalarda alınan istikrarlı beyanlarında, olay günü aynı servis aracındayken katılanın alkollü şekilde yüksek sesle telefonla konuşmasından rahatsız olup uyardığını ancak; katılanın eylemine devam ettiğini, kendisine küfür edip aşağıda görüşeceğiz dediğini iddia ettiği, katılanın da kısmen bu anlatımları doğruladığı, servis aracı garaja geldiğinde, sanık ve katılanın kesici cisimlerle karşılıklı olarak birbirlerini yaraladıkları anlaşılmakla, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinde, şüpheli kalan bu halin sanık lehine 5237 sayılı TCK"nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari seviyede (1/4) oranında uygulanmasını gerektirdiğinin gözetilmemesi,
5) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun"un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 06.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.