21. Hukuk Dairesi 2018/5511 E. , 2019/2877 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının 1990 yılı Haziran ayından 13.10.2003 tarihine kadar davalı işverene ait iş yerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davacının davalı işyerinde 13.10.2003-23.07.2006 tarihleri arasında geçen çalışmalarının davalı Kuruma bildirildiği, davacının, ... ile davalı işyeri arasında görülen Gebze 3.İş Mahkemesi’nin 2012/391E, 2013/281K sayılı, 19.06.2013 karar tarihli dosyada tanık olarak 20.03.2013 tarihinde verdiği ifadesinde, davalı işyerinde 1996 yılına kadar hat sorumlusu olarak çalıştığını, 1996 yılında minibüste şoför olarak çalışmaya geçtiğini ve ...’ın kendisinin yerine hat sorumlusu olarak 1996 yılında çalışmaya başladığını beyan ettiği, Gebze Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2003/194E, 2007/419K sayılı 27.12.2007 karar tarihli dosyasında sanık olarak verdiği beyanında da 1988 yılından 1996 yılına kadar davalı oda nezdinde kahyalık yaptığını ancak ücretlerin yetersiz olması sebebi ile 1996 yılında kahyalığı bırakarak şoförlüğe başladığını, 2003 yılı başlarına kadar da şoförlüğe devam ettiğini ifade ettiği anlaşılmaktadır. Davacı her ne kadar 01.06.2017 tarihli celsede 1996-2003 yılları arasında hem şoför hem kahya olarak çalıştığını iddia etmişse de daha önce tanık olarak verdiği yeminli ifadesi ve sanık olarak yargılandığı dosyadaki ifadeleri karşısında, 01.06.2017 tarihli celsedeki beyanına itibar edilemeyeceği açık olduğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."na iadesine,
15/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.