3. Hukuk Dairesi 2016/4802 E. , 2017/15026 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kardeşi ..."ın davalı şirketin %100 kusuru nedeniyle meydana gelen olayda elektrik çarpması sonucu vefat ettiğini ve bu olay nedeni ile davalı şirket personelinin yargılanıp ceza aldığını, olayda müteveffaya atfedilecek bir kusur bulunmadığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, süresinde verdiği cevap dilekçesi ile; öncelikle zamanaşımı def"ini ileri sürmüş, esas yönünden de davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; olayda tazminatın kaynağı elektrik çarpma olayının 30.11.2003 tarihinde meydana geldiği eldeki davanın ise 01.12.2014 tarihinde açılmış olduğu ve bu şekilde zamanaşımı süresi geçirildikten sonra davanın açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; davalının kusuru neticesinde vefat ettiği iddia edilen müteveffanın kardeşi olan davacı tarafından uğradığı manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, dava konusu olay nedeniyle ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/43E-42K sayılı dosyasında davalı çalışanları olan sanıklar hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verme suçundan yapılan yargılama sonunda bir kısım sanıklar hakkında beraat kararı verildiği, bir kısım sanıklar hakkında ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, iş bu kararın 31.03.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.
Haksız eylemlerden doğan davalarda uygulanacak zamanaşımı olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60. maddesinde ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; haksız eylemden doğan tazminat davaları BK"nun 60/1 maddesi gereğince 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabidir. Bu bir yıllık zamanaşımı süresi; zarara uğrayanın, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Aynı Yasa"nın 60/2. maddesi gereğince zarara yol açan eylemin aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir. Buna göre tazminata konu eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk hakimi tarafından uygulanacaktır. (HGK."nun 22/02/2012 tarih ve 2011/4 E.- 2011/640 K; 2012/89 sayılı ve HGK."nun 06/05/2009 tarih 2009/4-152 Esas ve 2009/155 Karar sayılı kararları)
Davalı tüzel kişilik hakkında uzamış ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı noktasında Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.09.2012 Tarih 2012/4-319 Esas 2012/619 karar sayılı ilamı açıklık getirmektedir. Sözkonusu ilam uyarnca ;"tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmiştir."
Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli olup; ceza davası açılmış olması gerekmediği gibi mahkumiyet kararı verilmiş olması da şart değildir. Bu bağlamda haksız eylem suç niteliği taşıyorsa uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekir.
Hal böyle iken, mahkemece, dava konusu olay hakkında, yukarıda anılan uzamış ceza zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu gerek olay tarihindeki gerek yürürlükteki BK hükümlerindeki haksız fiil zamanaşımı hükmleri uyarınca zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle davanın reddi yönünde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı taraf yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.