(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2012/909 E. , 2012/1610 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Önalım
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar, davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık önalım hakkına konu edilen payların iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin dava konusu payın ilişkin bulunduğu ... No’lu parselin 1 / 2 pay maliki olup, davalıların 20.11.2009 tarihli ihtarnameleri ile taşınmazın 1 / 2 payını 11.11.2009 tarihinde iktisap ettiklerini bildirdiklerini, davacının da 22.12.2009 tarihli cevabi ihtarnamesi ile önalım hakkını kullanacağını, davaya gerek kalmadan payların kendisine devrini beyan ve talep ettiğini, ancak bu talebin davalılarca kabul görmediğini, davacının yasal önalım hakkını kullanmak istediğini, satış bedelini depo edeceğini belirterek, davalılar adına kayıtlı payların iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir. Davalılar vekili, her ne kadar davacı tarafından önalım davası açılmış ise de, ... 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan davada zikrettiği ve sunduğu belgelere göre taşınmazın fiilen taksim edildiğini, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, davacının dava konusu yeri fiili taksim üzerine kullanmasına rağmen kötü niyetle dava açtığını, payların öncelikle satıcı paydaş tarafından davacıya teklif edildiğini, ancak davacının almaya yanaşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış sebebiyle önalım hakkını kullanması T.M.K’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.Kötü niyet iddiası 14.2.1951 gün ve 17 /1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi hallerde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Olayımıza gelince; ... No’lu parselde bulunan ve dava konusu edilen 1 / 2 pay taşınmazın paydaşlarından Türkiye Halk Bankası tarafından 11.11.2009 tarihinde 2.070.000 TL bedelle davalılara satılmıştır. Pay satışının ihtarname ile bildirilmesi üzerine davacının yasal süresinde açtığı davada davalılar taşınmazın paydaşları arasında taksim edilerek kullanıldığını savunmaktadır. Yerinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 13.4.2011 tarihli bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde 2 bodrum kat + zemin kat + 5 normal kat ve çekme katlı bina bulunduğu, 2. bodrum katın sığınak ve kalorifer dairesi olduğu, 1. bodrum katta 8 adet dükkanın, zemin katta 10 adet dükkanın, normal katlarda 10’ar adet dükkanın, çekme katta 3 adet dükkanın olduğu, yapının 71 adet büro ve dükkandan oluştuğu, bir kısmının boş olup, bir kısmının değişik firmalar tarafından kullanıldığı belirtilmiştir. Dosyaya sunulan kira sözleşmelerine göre davacının 2006-2007 yıllarında taşınmazda 17 adet yeri kiraya verdiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları gereğince de, taşınmazın ilk maliki Saydan soyadlı paydaşların paylarını 8.12.1983 tarihinde ...’na satmalarından sonra adı geçen malik de taşınmazı 1 / 2’şer pay olarak 20.6.1990 tarihinde ... ve ...’na satmıştır. Tapu paydaşı ...’nun ölümü ile 1 / 2 pay mirasçıları ...-... ve ... ile davacı ...’na intikal etmiş, bu şekilde davacı 27.7.1998 tarihinde taşınmazda 1 / 4 pay maliki haline gelmiştir. Daha sonra diğer mirasçıların paylarını cebri satış sonucu 2.5.2004 tarihinde alan Türkiye İş Bankası’ndan da kalan 3 / 8 payı 29.12.2008 tarihinde satın alarak taşınmazda 1/2 pay maliki olmuştur. Taşınmazın diğer 1 / 2 payı ise 17.12.2004 tarihinde satıcı paydaş Türkiye Halk Bankası tarafından hükmen edinildikten sonra 11.11.2009 tarihinde davalılara satılmıştır. Görüldüğü üzere süreç içinde davacı, ... soyadlı paydaşlar ve adı geçen bankalarla paylı mülkiyet ilişkisi içinde olmuştur. Yine bu süreçte davacının katılmadığı alacaklı sıfatı ile Türkiye Halk Bankası ile borçlular ... Halı Paz. Tic. A.Ş., ... Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti., ..., ..., ... ve ... arasında düzenlenen borç tasfiye protokolünün 5. maddesinde, taşınmazın 1 / 2 hissesinin zilyetliğinin ... ve onun bildireceği üçüncü şahsa bırakılacağı, zilyetliğin devrinin ayrıca yazılı olarak yapılacağı, protokol süresince taşınmazın gelir ve kullanım hakkının, tüm sigorta vergi ve giderlerinin, bakım ve onarım masraflarının ...’na ait olmak şartıyla ... ya da onun bildireceği üçüncü şahısta kalacağı, tüm borçların ödenmesinden ve bankanın masraflarının karşılanmasından sonra ... ya da göstereceği kişiye devredileceği kararlaştırılmıştır. Ancak protokol hükümlerinin yerine getirilmediğini iddia eden Türkiye Halk Bankası, 3.2.2010 tarihinde İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010 / 70 esas sayılı dosyasında paydaşı olduğu taşınmazda ...’nun elde ettiği kira gelirlerine yönelik ecrimisil talepli icra takibine yapılan itirazın iptali için dava açmıştır. Bu davaya cevap veren ..., diğer paydaşın hissesini kullanmasına ve payına düşen kira paralarını tahsil etmesine engel olmadığını, zaten böyle bir gücü ve yetkisinin bulunmadığını savunmuştur. Anılan dava halen derdesttir. Mahkeme davalıların fiili taksim savunması üzerine tarafların tanıklarını dinleyip yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapmış ise de, yapılan inceleme savunmanın değerlendirilmesi konusunda yetersizdir. Öncelikle iş hanı nitelikli taşınmazda bir kısım büro ve dükkanların davacı tarafından kiraya verildiğine ilişkin kira sözleşmeleri sunulmuş ise de taşınmazın kalan bölümlerinin kim tarafından, ne şekilde tasarruf edildiği üzerinde durulmamıştır. Diğer yandan taşınmazın mevcut maliklerinden önce davacının miras bırakanı ... ve diğer paydaş ...’nun tasarruf biçimleri, payların Türkiye İş Bankası ve Türkiye Halk Bankası’na geçtikten sonraki kullanım şekli araştırılmamıştır. Taşınmazda
davacının kısmen de olsa bir tasarrufunun ve hakimiyetinin bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davalıların kira paralarından paylarına düşenin ödenmesine ve taşınmazın taksim edilmesine ilişkin 20.11.2009 tarihinde keşide ettikleri ihtarname, taşınmazın fiilen taksim edilmediğini göstermeye yeterli değildir. Bu itibarla mahkemece önceki paydaşların kira geliri elde edip etmediği yönünden beyanname verip vermedikleri vergi dairesi müdürlüğünden sorulup, yerinde yeniden keşif yapılarak ve tarafların tanıklarının belirtilen hususlarda yeniden beyanları alınarak, taşınmaz üzerinde bulunan binadaki iş yerlerinin kimler tarafından nasıl tasarruf edildiği saptanıp, satıcı paydaş Türkiye Halk Bankası ile davacı arasında görülmekte olan ... 45.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011 / 177 ( eski ... 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010 / 70 ) esas sayılı dosyasının neticesi beklendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına takdir olunan 825 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 07.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.