14. Hukuk Dairesi 2014/7294 E. , 2014/8988 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2013/119-2013/321
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 23.11.2001 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, davalı ile Karapınar Noterliğinde 06.01.1993 günü düzenledikleri satış vaadi sözleşmesi uyarınca 1638, 1634, 1650, 892, 894, 673, 630, 889, 1573, 1570 ve 1611 parsel sayılı taşınmazların satışının vaat edildiğini ileri sürerek, taşınmazların adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, annesinden intikal eden payı sattığını, babasından kalan payları satmadığını savunmuştur.
Mahkemece, davacı Raziye’nin isteminin reddine, diğer davacıların isteminin kabulüne karar verilmiş, hükmün davacı R.. K.. vekilinin temyizi üzerine Dairemizce “davacılar 06.01.1993 günlü satış vaadi sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Anılan sözleşmede davalı Fehri, murisi Fadime’den intikal eden çekişme konusu taşınmazlardaki payın satışını vaat etmiştir. Sözleşmeye konu 1638, 1634, 1650, 892, 894, 673, 630, 889 ve 1611 parsel sayılı taşınmazların 6/48 payı; 1573 ve 1570 parsel taşınmazlar ise verasetten iştirak halinde davalının murisi F. K. adına kayıtlıdır. Elbirliği mülkiyetine konu taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarının birbirleriyle yaptıkları satış vaadi sözleşmelerinin ifa olanağı bulunmaktadır. Ancak, ortaklardan birinin ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Somut uyuşmazlıkta, taşınmaz malikinin eşi D. K. ait veraset ilamında davacı mirasçı olarak yer aldığı halde, davacının murisi olan eşi malikten sonra vefat etmesine rağmen malik veraset ilamında mirasçı olarak yer
almamaktadır. Bu çelişkinin giderilmesi amacıyla davalının murisi malik Fadime Küçükdurmuş’a ait yeni tarihli bir veraset ilamının sunulması veya veraset ilamının iptali için davacıya süre verilmelidir. Bundan ayrı, dava konusu taşınmazlardaki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi amacıyla Karapınar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/401 Esas, 2009/34 Karar sayılı davanın kesinleşip kesinleşmediği; kesinleşmiş ise infazının yapılıp yapılmadığı araştırılmamıştır. Yapılacak bu araştırmalar sonucunda davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığı saptanacaktır. Sözleşmenin ifa olanağının bulunduğunun anlaşılması halinde davanın kabulü; ifa olanağının doğmadığının saptanması halinde ise şimdiki gibi davanın reddi gerekir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı R.. K.."un isteminin reddine, diğer davacılar açısından daha önce verilmiş olan kararın kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, diğer davacılar açısından daha önce verilmiş olan kararın kesinleşmiş olduğundan bahisle “yeniden karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 03.07.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.