
Esas No: 2016/9590
Karar No: 2016/15696
Karar Tarihi: 29.12.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/9590 Esas 2016/15696 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hak sahibi sıfatıyla davalıya ödenen ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi sonucu yapılan yersiz ödemelerin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali, takibin devamı ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne, icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen hak sahibi kız çocuğu konumundaki davalıya yersiz ödenen ölüm aylıklarının yasal faiziyle birlikte kendisinden geri alınması için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine açılan davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun icra takip tarihi itibarıyla yürürlükte olan 67. maddesinin 2. fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın %20’sindan aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür.
İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, yersiz ödenen aylıklar toplamı olan asıl alacağın, icra takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit, dolayısıyla likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, takibe haksız itiraz eden borçlunun, alacaklı kurum yararına kabul edilerek hüküm altına alınan meblağın %20’si oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, anılan istemin reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hükmün 1. bendinde yer alan, “Davacının icra inkar tazminat talebinin reddine,” kelimelerinin silinerek, yerine, “takip tarihi nazara alınarak hükmolunan meblağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine,” cümlesinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.