Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/843
Karar No: 2021/1169
Karar Tarihi: 05.10.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/843 Esas 2021/1169 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/843 E.  ,  2021/1169 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Vakfına (Vakıf) ait Özel Bilkent Erzurum Laboratuvar Lisesi’nde 01.08.2008-01.09.2011 tarihleri arasında İngilizce öğretmeni, 01.09.2011 tarihinden 24.01.2012 tarihli ihtarname ile iş sözleşmesini alacaklarının ödenmemesi sebebiyle haklı nedenle feshettiği tarihe kadar ise okul müdürü olarak çalıştığını, sosyal yardım kapsamındaki ödemelerin, seminer ve yaz okulu ek ders ücreti alacaklarının, öğretim yılına hazırlık tazminatının ve egzersiz görev ücretinin ödenmediğini, ocak ve temmuz aylarında ücret artışlarının yapılmadığını, ayrıca ücretlerin geç ödenmesinden kaynaklanan %1 fazlası alacaklarının da bulunduğunu ileri sürerek, belirtilen alacakların yanı sıra kıdem tazminatı, bakiye süre ücreti alacağı ve sözleşmede belirtilen tazminat alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; belirli süreli iş sözleşmelerinde bakiye süre ücreti talep edilemeyeceğini, davacı istifa ettiğinden sözleşmede belirlenen tazminata hak kazanamadığını, hak ettiği tüm ücretlerin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 8. İş Mahkemesinin 21.02.2014 tarihli ve 2012/35 E., 2014/243 K. sayılı kararı ile; davacı haklı nedenle iş sözleşmesini feshettiğinden kıdem tazminatına hak kazandığı, sözleşmenin kalan süresine ilişkin ücretin hesaplandığı, davacı vekilinin dosya ibraz ettiği 02.02.2014 tarihli dilekçe içeriğinden davacının sözleşme süresinin bitmesinden önce 01.08.2012-01.09.2012 tarihleri arasında İzmir İleri Teknoloji Enstitüsünde okutman olarak çalıştığı ve 2012 yılı Ağustos ayında 2.139,20TL ücret aldığının anlaşıldığı, bu miktarın bilirkişi raporunda hesaplanan miktardan mahsup edildikten sonra %30 indirim yapılarak bakiye süre ücretinin belirlendiği, iş sözleşmesinin davacı tarafından feshedilmiş olması karşısında tazminata hak kazanmanın koşulu olarak öngörülen "işçinin süresi dolmadan işverence işten çıkarılması" koşulunun gerçekleşmediği, davacının sözleşmeden doğan tazminat alacağına hak kazanamadığı, eğitim işlerini yürütme ve planlama görevinin kurucu temsilciye ait olduğu, davacının da bu nitelikte bir görevlendirmesi bulunmadığından öğretime hazırlık tazminatı talebinin de reddinin gerektiği, 625 sayılı Özel Öğretim Kanunu’nda öğretmenin ücretinin ödenmesi geciktiği takdirde, gecikilen her gün için %1 fazlası ile ödeneceği öngörülmüş olup, 14.02.2007 tarihi itibari ile bu Kanun yürürlükten kaldırarak aynı tarih itibari ile yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda bu yönde bir hüküm bulunmadığı, ek ders ücretinin de geniş anlamda bir ücret olması sebebi ile 625 sayılı Kanun’un yürürlükten kalktığı tarihe kadar ödenmeyen ek ders ücretine günlük %1 gecikme fazlası ödenmesi gerektiği, diğer yandan yeni yasanın yürürlüğünden sonra taraflar arasında yapılan sözleşmede de günlük %1 gecikme fazlası ödenmesi öngörüldüğünden hak edilen ücretlere günlük %1 gecikme fazlası hesaplanması gerektiği, davacının müdür olarak görev yaptığı döneme ilişkin ek ders ücreti talep ettiği, ilgili Bakanlar Kurulu Kararının 6. maddesinde müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarına haftada 6 saate kadar alanlarında ek ders görevi verilebileceğinin belirtildiği, anılan düzenlemenin müdürün belirlenen maaşına ilaveten 20 saat ek ders ücreti ödenmesini öngören bir düzenleme olduğu, haftada 20 saat derse girmiş gibi sayılacağı, davacının müdürlük döneminde 6 saat derse girmesi gerekirken 10 saat girmek sureti ile haftada 4 saat fazladan ek ders yapmış bulunduğundan, bu dönem için haftalık 4 saat ek ders ücreti ile 1 günlük gecikme fazlası hesaplandığı, davacının ücret artış farkı talep ettiği, iş sözleşmesinde 1 yıl terfi süresi gözetilerek her yeni dönemde %4 zam yapılacağı öngörüldüğü, davacının almakta olduğu ücret ek ödemeler dahil kamuda çalışan öğretmelerin almakta olduğu ücretten daha fazla olduğu tespit edildiğinden ve sözleşmeden ayrıca sosyal yardım ücreti ödeneceği hükme bağlanmadığından ayrıca eş yardımı hesabı yapılmadığı, dosyada davacının her yıl sömestr tatilinde seminer çalışmalarına katıldığı yönünde belge ve bilgi bulunmadığından bu talebin reddinin gerektiği, davacı tarafın 2011 yılı yaz okulu ek ders ücreti talebinde bulunduğu, dosyadaki belgelerden 2011 yılı yaz okulunda davacının toplam 148 saat derse girdiğinin belirlendiği, bununla birlikte 2011 yılı Temmuz ve 2011 yılı Ağustos aylarına ait bordrolarda ücret dışında 3.260,00’şar TL ek ödeme yapıldığı, bordrolarda davacının ihtirazı kaydının bulunulmadığı, buna göre davacının girmiş olduğu dersler karşılığında müstahak olduğu ders ücretleri hesaplandıktan sonra davacıya ödenen miktarın mahsup edilerek hesaplama yapıldığı, 26.06.2013 ve 05.12.2013 tarihli bilirkişi raporlarının benimsendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Ankara 8. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 23.12.2015 tarihli ve 2015/27848 E., 2015/35587 K. sayılı kararı ile; taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Davacının egzersiz ve ek ders ücretlerine, kamu görevlilerine önceleri Bakanlar Kurulu kararıyla, sonraları ise toplu sözleşme kapsamında verilen zamlara hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Davacı 5580 sayılı Kanun gereğince özel okullarda çalışan öğretmenlere Milli Eğitim Bakanlığı"na bağlı olarak çalışan öğretmenlerden daha az ücret ödenemeyeceğini ileri sürerek ilgili Bakanlar Kurulu kararları uyarınca ek ders ve egzersiz ücretleri talebinde bulunmuştur.
    5580 sayılı Kanun"un dava tarihinde yürürlükte bulunan 9. maddesinin 2. fıkrasına göre; “Okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmî okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez.” denilmiştir.
    Diğer taraftan aynı maddenin 5. fıkrasına göre kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere; Sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu"na; Yetki, sorumluluk, ödül ve cezalar ile bunların uygulanması bakımından ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"na tabi tutulmuşlardır.
    Öncelikle davacı 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında çalışan işçi sıfatına sahip bir kişidir. 5580 sayılı Kanun"un dava tarihinde yürürlükte bulunan 9. maddesinin 2. fıkrasında bu kanun kapsamında olan kişilere ödenecek ücretin dengi okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım toplamından az olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hükümden davacının Milli Eğitim Bakanlığı"na bağlı olarak çalışan kamu görevlisi statüsündeki öğretmen ve müdürlere kanuni mevzuat ve başta yönetmelik ile Bakanlar Kurulu kararı gibi idari işlemlerle verilen tüm hakları talep edebileceği sonucuna ulaşılamaz. Nitekim aynı maddenin 5. fıkrasında özlük hakları yönünden 5580 sayılı Kanun"da hüküm bulunmayan hallerde 4857 sayılı İş Kanunu"nun uygulanacaği belirtilerek bu sonuç desteklenmiştir.
    Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde; davacının aldığı ücretin miktarının yüksekliği ve davacının kendisine 9. maddenin 2. fıkrası uyarınca resmi kurumlarda çalışan dengi kamu görevlisine ödenen aylık ve sosyal yardıma nazaran eksik ücret ödendiğini ileri sürmediği de dikkate alınarak davacının kamu görevlilerine verilen zam talebinin reddine, Bakanlar Kurulu kararına dayalı müdürlük görevi sırasındaki ek ders ücret talebinin reddine karar verilmesi ve eğitime hazırlık ödeneği, kıdem tazminatı ile bakiye süre ücreti dışındaki diğer taleplerinin de yukarıda yapılan açıklamaya göre 5580 sayılı Kanun ile 4857 sayılı İş Kanunu ve bu kanunlara göre çıkarılan yönetmelikler ile iş sözleşmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
    3-Davacının %1 fazlası alacaklara hak kazanıp kazanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulumaktadır.
    Öncelikle ücretin ödenmesinde gecikilmesi halinde söz konusu olan ücretin %1 fazlası alacağa 625 sayılı Kanun"da yer verilirken, 5580 sayılı Kanun"da yer verilmemiştir. Bununla beraber sözleşme özgürlüğü gereğince emredici kurallara aykırı olmamak üzere bu tarz edimlerin taraflarca kararlaştırılması mümkün ve geçerlidir.
    Davacı ile davalı arasındaki sözleşmelerin 6. maddesinde aylık ücretin bordro ile ay sonunda ödeneceği, aylık ücretlerin zamanında ödenmemesi durumunda ise bu ücret için her geçen gün için %1 fazlasıyla ödenmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 2. maddesinde ise davacıya yapılacak ödemeler aylık ücret, ders saati ücreti, iş güçlüğü zammı ve sosyal yardım olarak ayrı ayrı belirlenmiştir.
    Görüldüğü gibi ücretin %1 fazlası alacak sadece aylık ücretin geç ödenmesi durumunda söz konusu olan bir alacaktır. Bu sebeple aylık ücret dışındaki talepler yönünden %1 fazlası alacağa hükmedilmesi isabetsizdir.
    4-Diğer taraftan davacı ile davalı arasında 5580 sayılı Kanun"un 9. maddesi uyarınca yapılan belirli süreli iş sözleşmeleri geçerlidir. Belirli süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle feshi halinde dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 344. ve 345. maddesinin uygulanmasında ise bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak davacının bakiye süre ücreti şeklindeki tazminatı hesaplanırken yapılacak indirime esas olmak üzere gerekli araştırmanın yapılmadığı görülmektedir. Bu noktada davacının güncel hizmet döküm cetveli getirtilerek sözleşme sona ermeseydi devam edeceği süre içinde davacının gelir elde edip etmediği araştırılarak sonucuna göre bakiye süre ücreti talebi hakkında hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır.
    5-Davacının öğretim yılına hazırlık ödeneğine hak kazanıp kazanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    5580 sayılı Kanun"un 9. maddesinin 3. fıkrasında; “Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler, bütçe kanunlarıyla resmî okul öğretmen ve personeline sağlanan haklara denk olarak okul öğretmenlerine ve personeline de ödenir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemelerden gelir vergisi kesilmez.” denilmiştir.
    Eğitime hazırlık ödeneği de bu kapsamda resmi kurumlarda görev yapan kamu görevlisi öğretmenlere yapılan sosyal yardım niteliğindeki bir ek ödeme olduğundan davacıya da bu ödemenin yapılması gerekmektedir. Davacının eğitime hazırlık ödeneği talebinin kabulü gerekirken reddi doğru değildir…” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 8. İş Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli ve 2016/240 E., 2017/302 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten, bozma kararı ile çelişen aynı Dairenin emsal kararlarının dosyaya sunulduğu, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9. maddesinin 4. fıkrasına göre kurumlardaki ek ders ücreti ve miktarının resmî okullar için tespit edilenlerden az olamayacağı, buna göre kamuda çalışan öğretmenlerin ek ders ücretlerini ve ek ders ücretlerinden sayılan çalışmalarını düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararında tespit edilen ek ders ücretlerinin davacıya ödenmesi gerektiği, davacı ile aynı sürelerde çalışan Yasemin Demir isimli işçinin davalı işverene karşı açtığı davada davacının istemlerinin tümünün hüküm altına alındığı ve kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2014/15646 E., 2015/26565 K. sayılı kararı ile ek ders ücreti, ek ücretinin %1 fazlası, hazırlık planlama ücreti, hazırlık planlama ücretinin %1 fazlası, seminer ücreti, seminer ücretinin %1 fazlası, görevlendirme ücreti, görevlendirme ücretinin %1 fazlası yönünden onandığı, yalnızca fark ücret yönünden eksik inceleme nedeniyle bozulduğu, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan kamu görevlisi statüsündeki öğretmen ve müdürlere mevzuat ve Bakanlar Kurulu kararı gibi idari işlemlerle verilen tüm hakların talep edileceği, söz konusu hakların insan hakları ve İLO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmelerine göre istenebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda,
    1-Davacının kamu görevlilerine verilen ücret artışı ile müdürlük görevi sırasındaki ek ders ücretine hak kazanıp kazanmadığı,
    2-Eğitime hazırlık ödeneği, kıdem tazminatı ve bakiye süre ücreti dışındaki taleplerin 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu ve bu kanunlara göre çıkartılan yönetmelikler ile iş sözleşmesi çerçevesinde değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği,
    3-Taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca ücretin %1 fazlası alacak istemine aylık ücret dışındaki talepler yönünden hükmedilmesinin isabetli olup olmadığı,
    4-Mahkemece bakiye süre ücreti tazminatı hesaplanırken davacının güncel hizmet döküm cetveli getirtilerek sözleşme sona ermeseydi devam edeceği süre içinde davacının gelir elde edip etmediği yönünde araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    (1) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    12. Öncelikle uyuşmazlığın davacının kamu görevlilerine verilen ücret artışına hak kazanıp kazanmayacağına ilişkin kısmı değerlendirilmelidir.
    13. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun (5580 sayılı Kanun/Özel Öğretim Kurumları Kanunu) 2. maddesinde, Kanun kapsamında yer alan özel öğretim kurumları tanımlanmıştır. Buna göre; kurum; okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okulları ile çeşitli kursları, özel öğretim kurslarını, uzaktan öğretim yapan kuruluşları, motorlu taşıt sürücüleri kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, sosyal etkinlik merkezleri, mesleki eğitim merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumlarını ifade etmektedir.
    14. Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 8. maddesinde ise kurumlarda çalıştırılacak personelin özellikleri sıralanmış olup, kurumların eğitim-öğretim ve yönetim hizmetlerinin, asıl görevinin bu kurumlarda olan yönetici ve eğitim-öğretim elemanları ile yürütülmesinin esas olduğu, kurumların müdürlerinin, kurucu/kurucu temsilcisi tarafından; diğer yönetici ve öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin ise müdürlerince seçileceği ve çalışma izinlerinin valiliğin iznine sunulacağı, valiliğin izni alınmadan müdür ile diğer yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin işe başlatılamayacağı, gerekli şartları taşıyan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler için valilikçe çalışma izni düzenleneceği, çalışma izninin iptalinin yine valilikçe yapılacağı düzenlenmiştir.
    15. Somut olayda davacı, 5580 sayılı Kanun kapsamında davalı işverene ait özel öğretim kurumunda 01.08.2008-01.09.2011 tarihleri arasında İngilizce öğretmeni, 01.09.2011-24.01.2012 tarihleri arasında okul müdürü olarak çalışmıştır.
    16. Davacı vekili, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan öğretmenlerin ücretlerine her yılın ocak ve temmuz aylarında zam yapıldığını, müvekkilinin ücretine söz konusu zamların uygulanmadığını belirterek, kamu görevlilerine verilen ücret artış alacakları ile bunun günlük % 1 fazlasının faizleri ile birlikte hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
    17. Dosya içeriğinde bulunan iş sözleşmelerinde zam oranının % 4 olarak belirlendiği, ücret artış farkı alacağına ilişkin hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi raporunda da iş sözleşmelerinde yer alan % 4 zam oranı değerlendirilerek bir sonraki dönemde alınması gereken ücrete göre ücret artış farkı alacağının hesaplandığı görülmüştür.
    18. Bu anlamda olmak üzere, mahkemece Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan öğretmenlerin ücretlerine uygulanan zam oranları yerine iş sözleşmelerinde yer alan zam oranına göre ücret artış farkı alacağının hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.
    19. Şu hâlde Özel Dairece kamu görevlilerine verilen zam talebinin reddine karar verilmesi gerektiğine dair bozma kararının bu yönüyle dosya içeriğine uygun olmayıp maddi hataya dayalı olarak belirtilen şekilde yazıldığı kabul edilmiş ve bu hususa işaret etmekle yetinilmiştir.
    20. Bu aşamada (1) numaralı uyuşmazlığın, davacının müdürlük görevi sırasındaki ek ders ücretine hak kazanıp kazanmadığına ilişkin kısmıyla ilgili açıklama yapmak gerekmektedir.
    21. 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nu yürürlükten kaldıran ve 14.02.2007 tarihli, 26434 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1. maddesi “Bu Kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler tarafından açılacak özel öğretim kurumlarına kurum açma izni verilmesi, kurumun nakli, devri, personel çalıştırılması, kurumlara yapılacak mali destek ve bu kurumların eğitim-öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarının; eğitim-öğretim, yönetim, denetim, gözetim ve personel çalıştırılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
    Bu Kanun, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişilerce açılan özel öğretim kurumları ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarını kapsar.” şeklindedir.
    22. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na tabi olarak çalışan personelin özlük hakları ve sorumluluklarını düzenleyen 9. maddesinin 1. fıkrasında, kurumlarda çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesinin en az bir takvim yılı süreli olmak üzere yönetmelikte belirtilen esaslara göre yazılı olarak yapılacağı; mazeretleri nedeniyle kurumdan ayrılan öğretmen ve öğreticilerin yerine alınacak olanlar ile devredilen kurumların yönetici, öğretmen ve öğreticileri ile bir yıldan daha az bir süre için de iş sözleşmesi yapılabileceği belirtilmiştir.
    23. Aynı maddenin 14.03.2014 tarihli ve 28941 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6528 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılan ancak dava tarihinde yürürlükte bulunan 2. fıkrasında ise “Okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmî okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez” hükmü mevcuttur.
    24. Bununla birlikte, 5580 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 5. fıkrasında;
    “Kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere;
    a) Sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile  4857 sayılı İş Kanunu,
    b) Yetki, sorumluluk, ödül ve cezalar ile bunların uygulanması bakımından; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1702 sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimaî Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun ile 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun,
    hükümlerine tâbidir” düzenlemesine yer verilmiştir.
    25. Ayrıca, 5580 sayılı Kanun’un 14. maddesinin son fıkrasına göre “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, resmî öğretim kurumlarında uygulanan mevzuat hükümleri uygulanır”.
    26. Diğer taraftan, dosya kapsamında bulunan Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin 01.12.2006 tarihli ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının (Bakanlar Kurulu Kararı) “Ek ders görevi” başlıklı 6. maddesinde kapsama dahil örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görevli olup, aylık karşılığı ders görevini tamamlayan müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarına haftada 6 saate kadar alanlarında, alanlarında ek ders görevi verilemeyen veya kısmen verilebilenlere, ihtiyaç hâlinde ve istekleri üzerine alanları dışında da ek ders görevi verilebileceği; “Ders niteliğinde yönetim görevi” başlıklı 10. maddesinde ise diğer örgün ve yaygın eğitim kurumları ile azınlık okullarının müdür ve müdür başyardımcılarının haftada 20 saati ders niteliğinde yönetim görevi sayılacağı ve fiilen görev yapma karşılığında ek ders ödeneceği düzenlenmiştir.
    27. Dava dilekçesi ekinde sunulan ve davacının müdürlük yaptığı döneme ait olduğu anlaşılan 01.09.2011 başlangıç, 31.08.2012 bitiş tarihli iş sözleşmesinde “Asıl görevli aylık ücretli ise” kısmında davacının aylık ücret miktarının brüt 6.983,24TL olarak belirtildiği, ders saati ücreti ile yöneticilik aylık ücreti kısımlarının boş bırakıldığı; “Özel şartlar” başlıklı 7. maddenin “c” bendinde ise; “Öğretmen haftalık toplam 30 ders saatlik görevi dışında rehberlik, eğitsel çalışmalar ve okulun öngöreceği ders dışı faaliyetlerle birlikte haftada 45 saat çalışmakla yükümlüdür” hükmüne yer verildiği görülmüştür.
    28. Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin Bakanlar Kurulu Kararının 6. maddesine göre müdürlük yaptığı dönemde aldığı ücretin karşılığı çalışmasının 6 saat olduğunu, bu dönemde haftada 10 saat derse girdiğini, müdürlük görevine özgü olarak haftada 20 saat ek ders ücreti ile 6 saati aşan 4 saatlik ek ders ücretinin ödenmediğini belirterek toplam 24 saat üzerinden ek ders ücreti talebinde bulunmuştur.
    29. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, davanın açıldığı 03.02.2012 tarihinde yürürlükte olan 5580 sayılı Kanunun 9/2. fıkrasında yer alan okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre dengi resmî okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemeyeceğine dair hükümden, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan öğretmen ve müdürlere mevzuat ile Bakanlar Kurulu kararı gibi idari işlemlerle verilen tüm hakları talep edebileceği sonucuna ulaşılmamaktadır.
    30. 5580 sayılı Kanunun 9. maddesinin 5. fıkrasına göre kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere; sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu) uygulanacağına dair hükmü ile de bu sonucun desteklendiği anlaşılmaktadır.
    31. Bundan başka, davacının müdürlük yaptığı döneme ait iş sözleşmesinde ücretinin aylık olarak brüt 6.983,24TL olarak belirlenmesi, haftalık çalışma saatlerine ilişkin düzenleme ve davacının talep ettiği müdürlük görevi sırasındaki ek ders ücretinin sosyal yardım mahiyetli bir ödeme olmaması ile dengi resmî okullarda ödenen aylığa nazaran eksik ücret ödendiğinin ileri sürülmemesine göre müdürlük görevi sırasındaki ek ders ücreti talebinin reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
    32. Hâl böyle olunca (1) numaralı uyuşmazlık bakımından Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
    (2) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    33. Özel Dairenin eğitime hazırlık ödeneği, kıdem tazminatı ve bakiye süre ücreti dışındaki taleplerin 5580 sayılı Kanun, İş Kanunu ve bu Kanunlara göre çıkartılan yönetmelikler ile iş sözleşmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine yönelik bozma kararı da yukarıda yapılan genel açıklamalara göre neticelendirilmelidir.
    34. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, 5580 sayılı Kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasında Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, resmî öğretim kurumlarında uygulanan mevzuat hükümlerinin uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiş ise de, 5580 sayılı Kanunun 9. maddesinde özlük hakları düzenlenmiş, maddenin 5. fıkrasında da Kanun hükümleri saklı kalmak üzere özlük hakları yönünden İş Kanunu hükümlerine tabi olunacağı belirtilmiştir.
    35. Diğer taraftan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 5580 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrası hükmü, dengi resmî okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemeyeceğine ilişkin olup, ödenen aylıkların dengi resmî okullarda ödenenden az olması hâlinde uygulanabilecektir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemelere ilişkin olarak ise aynı maddenin 3. fıkrasında ayrıca düzenleme bulunmaktadır.
    36. Bu itibarla, Özel Dairece eğitime hazırlık ödeneği, kıdem tazminatı ve bakiye süre ücreti dışındaki talepler yönünden ayrıca değerlendirme yapılmadığından, bu aşamada mahkemece ilgili mevzuat hükümleri ayrıntılı şekilde incelenerek, 5580 sayılı Kanun, İş Kanunu ve anılan Kanunlar uyarınca çıkarılan yönetmelikler ve taraflar arasında imzalanan iş sözleşmeleri doğrultusunda talep konusu alacaklarının yukarıda açıklanan esaslara göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
    37. Buna göre, (2) numaralı uyuşmazlık bakımından Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi hatalıdır.
    (3) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    38. Bilindiği üzere, 14.02.2007 tarihli ve 26434 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 14. maddesi ile 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
    39. Mülga 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 35. maddesinde “Yazılı sözleşmede kararlaştırılan ücret, bordro ile her ay sonunda verilir.  Yönetici ve öğretmenlere ücretlerini zamanında ödemeyen kurumlar, bu ücretleri  gün başına aylık ücretin % 1 fazlasıyla ödemek zorundadırlar. Yönetici ve öğretmenlerin aylık ücretleri, yönetmeliklere göre yükümlü bulundukları görevleri    yapmaları şartıyla, ders yılı içindeki tatil günlerinde imtihan ve tatil aylarında da ödenir” hükmü bulunmakta iken, benzer düzenlemeye 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda yer verilmemiştir.
    40. Bununla birlikte, sözleşme özgürlüğü çevresinde taraflar, işverence ücretin zamanında ödenmemesi durumunda ödenmeyen gün için işçinin aylık ücretinin % 1 fazlası ile ödenmesini sözleşmede kararlaştırabilirler.
    41. Nitekim somut olayda, dosya içerisinde bulunan sözleşmelerde aylık ücretin bordro ile her ay sonunda olmak üzere ve aylık ücretler zamanında ödenmediği takdirde bu ücretlerin geçen her gün için % 1 fazlası ile ödeneceği hükmü mevcuttur.
    42. Diğer taraftan, sözleşmelerin bir kısmında aylık ücret, ders saati ücreti, iş güçlüğü zammı, sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler ayrı ayrı belirlenmiş olup, diğer ödemelerin aylık ücretten farklı değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, % 1 fazlası alacağın yalnızca aylık ücretin geç ödenmesi hâlinde talep edilebileceği, diğer alacaklar yönünden %1 fazlası alacağa hükmedilmesi isabetsizdir.
    43. O hâlde, (3) numaralı uyuşmazlık yönünden Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    (4) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    44. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesine göre belirli süreli iş sözleşmesi, “belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi” olarak tanımlanmıştır.
    45. Söz konusu tanım dikkate alındığında, İş Kanunu’nun 11. maddesinin muhatabının işçi ve işveren olduğu, işçi ve işverenin belirli süreli iş sözleşmesi yapma serbestîsinin Kanun ile sınırlandırıldığı ve bu tür sözleşmelerin kurulabilmesi için ancak anılan objektif koşulların bulunması gerektiği açıktır. Dolayısıyla tarafların (işçi-işveren) salt belirli bir süre belirterek yaptıkları iş sözleşmesini, belirli süreli olarak nitelendirmeleri sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğunun kabulüne yeterli değildir. Maddede belirtilen işin belirli süreli olması veya belli bir işin tamamlanmasına yönelik olması ya da belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullar bulunmaması hâlinde, bu sözleşme belirsiz süreli iş sözleşmesi sayılır.
    46. Diğer taraftan, mevzuatta belirli süreli iş sözleşmelerinin kurulmasını zorunlu kılan veya buna olanak tanıyan bir düzenleme yer alıyorsa, belirli süreli sözleşmenin kurulabilmesi için ayrıca objektif nedenlerin bulunması gerekli değildir. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “Kurumlarda çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesi, en az bir takvim yılı süreli olmak üzere yönetmelikle belirtilen esaslara göre yazılı olarak yapılır” düzenlemesi de bu açıklamaya örnek teşkil edilmektedir.
    47. Belirtmek gerekir ki, bu hüküm uyarınca söz konusu kişilerle akdedilen sözleşmeler, eğitimin ve öğretimin aksamadan yürütülmesi ve en az bir öğretim yılı devam etmesi amacıyla belirli süreli yapılacak ve bir yıldan az veya belirsiz süreli olamayacaktır. Bunun gibi, yine anılan fıkraya göre, mazeretleri nedeniyle kurumdan ayrılan öğretmen ve öğreticilerin yerine alınacak olanlar ile devredilen kurumların yönetici, öğretmen ve öğreticileri ile bir yıldan daha az bir süre için de iş sözleşmesi yapılabilir (Süzek, Sarper: İş Hukuku, 19. Baskı, İstanbul 2020, s. 244).
    48. Bilindiği üzere İş Kanunu’nun 26. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hüküm uyarınca, iş sözleşmesinin işçi veya işveren tarafından ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hâllere dayanılarak feshedilmesi durumunda, sözleşmeyi fesheden tarafın karşı taraftan tazminat talep edebilecektir.
    49. Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 344. maddesinde “Muhik sebeplerden dolayı gerek işçi gerek iş sahibi, bir ihbara lüzum olmaksızın her vakit akdi feshedebilir. Ezcümle ahlaka müteallik sebeplerden dolayı yahut hüsnü niyet kaideleri noktasından iki taraftan birini artık akdi icra etmemekte haklı gösteren her hal, muhik bir sebep teşkil eder.
    Bu gibi hallerin mevcudiyetini hakim takdir eder. Fakat işçinin kendi kusuru olmaksızın düçar olduğu nispeten kısa bir hastalığı yahut kısa müddetli bir askeri mükellefiyeti ifa etmesi, muhik sebep olarak kabul edilemez” hükmüne; 345. maddesinde ise “Muhik sebepler bir tarafın akte riayet etmemesinden ibaret olduğu takdirde bu taraf diğer tarafa, onun akit ile müstahak iken mahrum kaldığı fer"i menfaatlerde nazara alınmak üzere tam bir tazminat itasiyle mükellef olur.
    Bundan başka hakim vaktinden evvel feshin mali neticelerini, hali ve mahalli adeti göz önünde tutarak takdir eder” düzenlemesine yer verilmiştir.
    50. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 344. maddesindeki düzenleme uyarınca, belirli süreli iş sözleşmesini haklı nedenle fesheden işçi, bakiye süreye ait ücreti tazminat olarak talep edebilecektir. Bu hükmün altında yatan, işçi ya da işverenin kusurlu davranışı ile belirli süreli sözleşmenin süresinden önce sona ermesine neden olarak, sözleşmenin öngörülen süreyle sınırlı olarak işçi açısından iş (ücret) güvencesi ve işveren bakımından da işçinin hizmetini temin etme işlevlerini ortadan kaldırmasıdır (Kabakcı, Mahmut:“Belirli Süreli İş Sözleşmesi Haklı Nedenle Fesheden İşçinin Bakiye Süre Ücreti Talebi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı:21, Mart 2011, s.136).
    51. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 408. maddesine göre ise “İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez”.
    52. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 408. maddesinin gerekçesinde ise;
    “Maddeye göre, hizmet sözleşmesinde işverenin temerrüdü, alacaklının temerrüdünün özel bir hâlidir. İşverenin, işçinin işgörme ediminin ifasının engellendiği şu iki durumda da ücret ödemekle yükümlü olduğu kabul edilmiştir:
    1. İşverenin, işçisinin gereği gibi önerdiği işgörme edimini kabulde temerrüde düşmesi,
    2. İşverenin, işçinin işgörme edimini ifasını kusuruyla engellemesi. İşverenin işin görülmesini kusuruyla engellemesi, o işin yapılmasından vazgeçmesi, işçinin yerine başkasını çalıştırması gibi sebeplere dayanabilir.
    Yukarıdaki iki durumdan biri gerçekleştiği takdirde işveren, kabulden kaçındığı ya da ifasını kusuruyla engellediği iş görülmediği hâlde, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olacak ve daha sonra, aynı işin görülmesini ondan isteyemeyecektir.” hususları belirtilmiştir.
    53. Belirtmek gerekir ki, haklı nedenle sözleşmeyi fesheden işçinin zararı, hiç kuşkusuz sözleşmenin süre sonuna kadar devam etmemesinden kaynaklanan ücret kaybıdır. Borçlar Kanunu’nun 345/2. fıkrası uyarınca hâkim, tazminatın belirlenmesinde takdir yetkisini kullanırken Borçlar Kanunu’nun 325. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Şu kadar ki, işi yapmadığından dolayı tasarruf ettiği yahut diğer bir iş ile kazandığı ve kazanmaktan kasten feragat eylediği şeyi mahsup ettirmeğe mecburdur” hükmünü indirim ölçütü olarak nazara alabilecektir (Kabakcı, s. 137).
    54. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 325. maddesinin 2. fıkrasında yer alan mahsuba ilişkin bu hükmün getiriliş amacı, işçinin sözleşmenin feshi sebebiyle kaybettiği kazancın giderilmesi amaçlanırken işçinin haksız bir kazanç sağlamasının önlenmesidir. Bir başka ifade ile işçinin sözleşmenin kalan süresinde çalışmaması sebebiyle söz konusu olan zararı tazmin edilirken, işçinin bu çalışmama sebebiyle tasarruf ettiği değerlerin tazminat miktarından düşülmesiyle, işçinin çalışsaydı elde edeceğinden daha yüksek bir gelire sahip olmasının önlenmesidir. Bir başka ifade ile işçinin sözleşmenin kalan süresinde çalışmaması sebebiyle söz konusu olan zararı tazmin edilirken, işçinin bu çalışmama sebebiyle tasarruf ettiği değerlerin düşülmesiyle, işçinin çalışsaydı elde edeceğinden daha yüksek bir gelire sahip olmasının önlenmesidir (Bozkurt Gümrükçüoğlu, Yeliz: Türk İş Hukukunda Belirli Süreli İş Sözleşmesi, İstanbul 2012, s.350-351).
    55. Somut olayda, 5580 sayılı Kanun gereği taraflar arasında belirli süreli iş sözleşmeleri imzalanmış olup, davacı iş sözleşmesini 24.01.2012 tarihinde haklı nedenle feshettiğini, son sözleşmenin sona erme tarihinin 31.08.2012 tarihi olmasına göre bakiye süre ücretinin hüküm altına alınmasını talep emiştir.
    56. Mahkemece davacı vekili tarafından dosyaya sunulan davacının 01.08.2012 tarihinde dava dışı İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde işe başladığı ve ücretinin aylık net 2.139,20TL olduğuna dair belge örneklerine itibarla, bilirkişi raporunda hesaplanan bakiye süre ücreti alacağından 2.139,20TL’nin mahsubu sonrası % 30 oranında indirim yapılarak anılan alacak hüküm altına alınmış ise de, bakiye süre ücreti alacağından yapılacak indirime esas olmak üzere gerekli araştırma yapılmayıp davacı vekilinin beyanı ve sunduğu belgeler ile yetinilerek sonuca gidilmiştir.
    57. Bu itibarla mahkemece, davacının güncel hizmet döküm cetveli dosya kapsamına alınarak, sözleşme sona ermeseydi çalışmaya devam edeceği süre içerisinde gelir elde edip etmediği araştırılmalı ve oluşacak sonuca göre bakiye süre ücreti alacağı hakkında hüküm kurulmalıdır.
    58. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    59. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi