Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/486
Karar No: 2020/276

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/486 Esas 2020/276 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/486 E.  ,  2020/276 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 246-419

    Sanık ... hakkında tehdit suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Bandırma (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2014 tarihli ve 232-453 sayılı görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Bandırma Ağır Ceza Mahkemesince 12.12.2014 tarih ve 246-419 sayı ile sanığın, nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-h, 150/2, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin hükmün, sanık ile müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 30.05.2018 tarih ve 8686-4211 sayı ile zorunlu müdafiye ödenen avukatlık ücretinin yargılama gideri olarak sanığa yükletilmesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.10.2018 tarih ve 58606 sayı ile;
    "...Sanığın, mağdur babası Hamit"ten tehditle gece zaman diliminde 20.00 TL istediği savı özellikle mağdurun annesi tanık ..."ün anlatımıyla sabit olmamıştır. Hafif bir tehlikeyle tehdit, yani şahsen ve malen büyük bir tehlike oluşturmayan tehditler yağma cürümünün oluşması bakımından yeterli değildir. Sanık mağduru "malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle" TCK"nın 106/1 madde ve fıkrası bağlamında tehdit etmiştir. Mağdur kovuşturma evresinde, soruşturma evresinde kolluk görevlilerine yaptığı açıklamaların doğruluğu hakkında ısrarcı olmamıştır. Mağdur kovuşturma evresinde kolluk ifadesinden rücu etmiştir. Mağdur, sanık oğlu hakkındaki şikâyetinden de vazgeçmiştir. Mağdur ve sanık oğlu arasında sağlıklı bir baba oğul ilişkisinin de olmadığı anlaşılmaktadır. Mağdurun sanık oğlunu küçükken döverek burnunu kırdığı iddiası savunma tarafından sürekli olarak gündemde tutulmuş, mağdur aksini iddia etmemiş, susarak olayı kabullenmiştir. Süreçte toplanmış yazılı ve sözlü kanıtların bütünsel olarak incelenip, irdelenmesinde sanığın üzerine atılı gece zaman diliminde nitelikli yağma suçu kanıtlanamamıştır. Taraflar arasında bir husumet olduğu da gerçektir. Sanığın hukuksal durumunun TCK"nın 106/1. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, nitelikli yağma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi mevcut kanıt durumuna aykırı düşmektedir." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.10.2018 tarih ve 3261-6241 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; Sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu mu yoksa tehdit suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup eylemin tehdit suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Mağdurun oğlu olan sanık ...’in, 05.02.2014 tarihinde annesi tanık ..."den farklı zamanlarda 5 TL ve 10 TL istediği, annesinin parayı verdiği, ertesi gün saat 01.30 sıralarında da alkollü bir vaziyette eve gelerek bu sefer mağdurdan para isteyip "Bana 20 TL vereceksin yoksa camları kapıları kırarım, silah alıp hepinizi vuracağım." dediği iddiası ile kamu davası açıldığı,
    05.02.2014 tarihli tutanaktan; aynı tarihte saat 02.00 sıralarında yapılan bir anons üzerine olay yerine gidildiği, kendilerini karşılayan mağdur ..."in, öz oğlu sanık ..."in eve alkollü gelerek para istediğini, vermediği taktirde evin kapı ve pencerelerini kıracağını söyleyerek tehdit ettiğini, ardından da ikametin önünden ayrıldığını, herhangi bir darp olayı yaşanmadığı için doktor raporu aldırmak istemediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan etmesi üzerine çevreden araştırılan sanığa ulaşılamadığı,
    06.02.2014 tarihli tutanaktan; mağdurun eşi ..."in, meydana gelen tehdit olayı ile ilgili tanık olarak ifade vermek istemediğini bildirdiği,
    11.04.2014 tarihli tutanaktan; sanığın, üniversite öğrencisi olduğu, anne ve babasıyla birlikte yaşadığı, geçimini anne ve babasının sağladığı,
    Tanık ..."in Bandırma (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesine sunduğu 03.06.2014 tarihli dilekçe ile; tarafların eşi ve oğlu olması nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkını kullanmak istediğini bildirdiği,
    Tanık ...’in Ceza Genel Kuruluna gönderdiği 19.11.2018 tarihli dilekçe ile; davanın ilk görüldüğü Bandırma (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin bulunduğu Adliyede zâbıt katibi olarak çalıştığını, bu nedenle aile içinde yaşanan tartışmayı mesai arkadaşlarının ve amirlerinin huzurunda anlatmaktan utandığı için tanıklıktan çekindiğini, Bandırma (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının eve tebliğ edilmesi üzerine söz konusu tartışmanın farklı bir boyutta değerlendirildiğini öğrendiğini, olay günü sanığın kendisinden birkaç kez para istediğini, kendisinin de verdiğini, uyuduktan sonra sanığın geç saatlerde alkollü bir vaziyette eve gelerek kendilerini uyandırıp mağdur ile geçmişin muhasebesini yapmak istediği, sanığın bir türlü susmaması üzerine mağdurun sinirlenerek polisi aradığını bildirdiği,
    Mağdur ...’in Ceza Genel Kuruluna gönderdiği 19.11.2018 tarihli dilekçe ile; şikâyet nedeninin sanığın eve geç saatlerde alkollü bir şekilde gelerek kendilerini uyandırıp geçmişte yaşanan sorunlarla ilgili tartışma yaratması olduğunu, o anki sinirle polisi aramaktan başka çare bulamadığını, polisler tarafından uzatılan tutanağı okumadan imzaladığını, sanığın kendisinden zorla para istemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade ettiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdur ... Kollukta; öz oğlu olan sanığın herhangi bir yerde çalışmadığını, 04.02.2014 tarihinde saat 18.00 sıralarında sanığın eve gelerek kendisinden istediği 5 TL"yi verdiğini, aynı gün saat 22.00 sıralarında eve tekrar gelip bu sefer de 10 TL istediğini, bu parayı da verdiğini, ertesi gün saat 01.30 sıralarında sanığın yine eve alkollü vaziyette gelerek "Bana 20 TL vereceksin, yoksa camları kapıları kırarım, silah alıp hepinizi vuracağım." deyip kendisini tehdit ettiğini, sanığa bu seferde 10 TL verdiğini, ayrıldıktan 5 dakika kadar sonra tekrar gelen sanığın yine para istediğini, kendisinin de yeter artık diyerek polisi aradığını, bu sırada sanığın "İn lan aşağı" dediğini, aşağı indiği sırada polislerin geldiğini, sanığın kendisini tehdit ettiği sırada evde eşi tanık ..."ün de bulunduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
    Mahkemede farklı olarak; sanığın kendisinden para istemediğini, olay günü alkollü olan sanığın, sürekli camdan bağırmak suretiyle eşinden para istediğini, istediği paraların büyük miktarlı paralar olmadığını, 5-10 TL istediğini, sanığa kızdığını, eşinin banka kartını vererek ATM"den para çekmesini söylediğini, ATM bozuk olduğu için eşinin bir arkadaşından borç alarak sanığa para verdiğini, aldığı borç paranın hatırladığı kadarıyla 10 TL olduğunu, sanığın gece gelerek saçma sapan konuşmaya başladığını, hiç olmamış şeyleri olmuş gibi anlattığını, küçükken burnunu kırdığını beyan ettiğini ve "Bundan sonra bende size çektireceğim." gibi sözler söylediğini, sanığın sadece alkol değil başka bir şey de almış gibi gözüktüğünü, sinirlenerek içip içip kendilerini rahatsız ediyor diye şikâyette bulunduğunu, sanığın kendisinden para istemediğini zaten hep annesinden istediğini, sanıktan şikâyetçi olmadığını, çelişki nedeniyle sorulduğunda; sanığın vururum, kırarım gibi tehditlerde bulunmadığını, kendilerini rahatsız edeceğini rahat vermeyeceğini söylediğini, sanığın hiçbir zaman kendisinden para istemediğini, olay günü de istemediğini, hep annesinden istediğini, olay akşamı sinirlendiği için sanık evden uzaklaştırma cezası alsın dediğini, ancak kollukta bu şekilde ifade verdiğini hatırlamadığını, ifadedeki imzanın kendisine ait olduğunu,
    Tanık ... Mahkemede: tutanaklara bakmadan önce Sulh Ceza Mahkemesinde tanıklıktan çekinme hakkını kullandığını, daha sonra görevsizlik kararını gördüğünde tanıklık yapmaya karar verdiğini, sanığın hiçbir zaman mağdurdan para istemediğini, sanık ile mağdurun aralarının iyi olmadığını, öğrenci olan sanığın geçimini kendilerinin sağladığını, olay günü de akşam saatlerinde sanığın kendisinden para istediğini, hatırladığı kadarı ile camdan 10 TL verdiğini, sanığın istediği paraların zaten 10 TL civarında küçük miktarlı paralar olduğunu, sanığın bir süre sonra tekrar gelerek para istemesi üzerine yine 10 TL verdiğini, sanığın üçüncü kez geldiğinde alkollü olduğunu, içmeye devam edeceği için üçüncü kez para vermek istemediğini, sanık alkollü iken onu ikna etmenin mümkün olmadığını, hiçbir şey anlamadığını, olay günü paraları olmadığı için mağdura ATM"den para çekmesini söylediğini, ATM bozuk olduğu için mağdurun arkadaşından para aldığını, sanık üçüncü kez geldiğinde saat 23.00 civarlarında olduğunu ve kendilerini uyandırdığı için sinirlerinin gerildiğini, sanığa yatmasını söylemelerine rağmen lambayı yakıp oturduğunu ve saçma sapan eski konulardan bahsettiğini, sonra da mağdura çok eskiden geçen olayları anlatmaya başladığını, mağdura "Sen küçükken şöyle yapmıştın, böyle yapmıştın, şimdi ben büyüdüm." gibi sözler söylediğini, sanığa öncesinde para verdiklerini, tartışmanın para ile ilgisinin bulunmadığını, sanığın konuşma sırasında mağdura "Küçükken benim burnumu kırmıştın, şimdi büyüdüm ben de senin mi burnunu kırayım?" şeklinde cümleler kurarak babasının yaptığının doğru olmadığını anlattığını, sinirlerini çok gerdiği için mağdurun polisi aradığını, polisler gelecek deyince de sanığın evden çıkıp gittiğini, zorla para isteme olayının olmadığını, böyle bir şey olsa mağdurun ATM"ye giderken polisi arayabileceğini, tartışmanın para isteme ile ilgisinin olmadığını, alkollü olan sanık yatmayıp konuşarak sinirlerini bozduğu için polise haber verdiklerini, sorulması üzerine; anlattıkları dışında sanığın mağdura karşı tehditkâr konuşmada bulunmadığını, para istemeden önce de herhangi bir tartışma ya da tehdit olayı yaşanmadığını, sanığın mağdura yönelik "20 TL vereceksin yoksa camları kırarım, silah alıp vururum." şeklinde sözler söylemediğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... Kollukta; mağdurun babası olduğunu, 04.02.2014 tarihinde saat 18.00 sıralarında annesi olan tanık ..."den 5 TL istediğini, onun da verdiğini, aynı gün saat 23.00 sıralarında annesinden tekrar para istemesi üzerine yine parayı verdiğini, bu sırada mağdurun "Siktir yavşak, seni dağa kaldıracağım, seni yaşatmayacağım." şeklinde tehdit ve hakaret içerikli sözler söylediğini, ertesi gün saat 01.00 sıralarında eve giderek annesinden yine 10 TL istediğini, annesinin mağdura "Git bankamatikten çek ver." dediğini, mağdurun gidip çekmeye çalıştığını ancak çekemediği için arkadaşından aldığını söyleyerek annesine parayı verdiğini, annesinin de parayı kendisine verdiğini, bu sırada mağdura hitaben "Ben küçükken benim burnumu kırdın, bende silahı alıp vurayım mı?" dediğini, bu sırada alkollü olduğunu, amacının mağduru tehdit etmek olmadığını,
    Mahkemede; kollukta vermiş olduğu beyanının doğru olduğunu, ancak eklemek istediği şeyler bulunduğunu, annesinin kendisine haftalık 150 TL harçlık verdiğini, olay günü de annesinden 10 TL isteyerek "Haftalığımdan kesersin." dediğini, onun da yanında olmadığını bankamatikten çekip vereceğini söylediğini, bu sırada mağdurun araya girerek kendisine hakaretlerde bulunup para ile ilgisi olmayan konulardan konuşmaya başladığını, bu konuşma sırasında mağdura "Küçükken sen benim burnumu kırmıştın, bu zamana kadar bende sana böyle bir şey mi yapsaydım?" şeklinde sözler söylediğini, amacının mağduru tehdit etmek olmadığını, mağdurun eve 5 kuruş yardım etmediğini, evi annesinin geçindirdiğini, ayrıca mağdurun kahvehanede konuşurken "Anıl olmasaydı biz rahat geçinirdik." gibi sözler söylediğini duyduğunu, kendisinden kurtulmaya mı çalıştığını anlamadığını, mağdurun ikinci ifadesinde saçma sapan şeyler anlattığını, halbuki ilk ifadesinin geçerli olduğunu, mağdur doğru düzgün bir baba olsaydı zaten böyle şeylerin yaşanmayacağını, sorulduğunda; olay günü mağdurdan para istemediğini, mağdurla para konusunda hiçbir konuşmalarının olmadığını, sadece konuşma sırasında sinirlendiği için "Of şimdi aynayı kıracağım." dediğini, mağdurun başka konularla para mevzusunu karıştırarak ifade verdiğini, olay günü annesinden üç kere para aldığını, önce 5 TL aldığını, ikinci 10 TL"yi hatırlamadığını, en son da nakit para olmadığı için annesinin kredi kartını alan mağdurun para çekerek annesine verdiğini, annesinin de kendisine 10 TL verdiğini, kesinlikle tehdit ederek para istemediğini, olayların hepsinin gece gerçekleştiğini, yaptığının yanlış olduğunu bildiğini, ancak yaptığının yağma ve tehditle ilgisinin olmadığını,
    Savunmuştur.
    1- Sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu mu yoksa tehdit suçunu mu oluşturduğu;
    Yağma suçu TCK"nın 148. maddesinde;
    "1-Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    2- Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
    3-Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Aynı Kanun"un suç tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 149. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun nitelikli hâlleri;
    "a) Silâhla,
    b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
    c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
    e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
    g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
    h) Gece vaktinde,
    İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." biçiminde sayılmıştır.
    Aynı maddenin ikinci fıkrasında da yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
    Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK"nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
    Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
    Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
    Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
    Suç tarihi itibarıyla 149. maddede yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında; suçun gece vakti işlenmesi hâli de sayılmış olup 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile yağma suçunun konut ve iş yerlerinin eklentilerinde işlenmesi hâli de diğer bir nitelikli hâl olarak Kanun maddesine eklenmiştir.
    Tehdit suçu ise TCK’nın 106. maddesinde; "(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
    (2) Tehdidin;
    a) Silahla,
    b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
    c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
    İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü"ne göre, "Gözdağı verme" anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu; söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk, A. Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. Bası, s. 100.).
    Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili "Korkutmak amacıyla" yapmış olmasıdır (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, C. II, s. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873.).
    Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde; "Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir." şeklinde açıklanmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    05.02.2014 tarihinde saat 01.30 sıralarında alkollü bir vaziyette eve gelen sanığın, babası olan mağdura "Bana 20 TL vereceksin yoksa camları kapıları kırarım, silah alıp hepinizi vuracağım." diyerek tehdit edip 10 TL’sini aldığının iddia olunduğu olayda; mağdurun kovuşturma aşamasında sanığın tehdit ederek kendisinden para istediğini beyan etmesine rağmen kovuşturma aşamasında sanığın kendisinden para istemediğini ancak gece hiç olmamış şeyleri olmuş gibi anlatarak küçükken burnunu kırdığını söyleyip "Bundan sonra bende size çektireceğim." dediğini beyan ederek çelişkili ifadelerde bulunmuş olması, olayın tek tanığı olan ...’ün de sanık ile mağdurun aralarının iyi olmadığını, sanığın hiç bir zaman mağdurdan para istemediğini, olay günü de sanığın kendisinden para istediğini, kendisinde para olmadığı için mağdurun, arkadaşından para aldığını ve sanığa bu parayı verdiklerini, ardından sanığın çok eskiden geçen olayları anlatmaya başladığını, mağdura "Küçükken benim burnumu kırmıştın, şimdi büyüdüm ben de senin mi burnunu kırayım?" şeklinde sözler söylediğini, alkollü olan sanık yatmayıp konuşmalarıyla sinirlerini bozduğu için polise haber verdiklerini, zorla para isteme olayının olmadığını ifade etmesi, sanığın da aşamalarda olay günü parayı annesinden istediğini, onun da verdiğini, mağdurdan para istemediğini, mağdura hitaben "Ben küçükken burnumu kırdın, bu zamana kadar bende sana böyle bir şey mi yapsaydım, bende silahı alıp vurayım mı?" dediğini savunması hususları göz önünde bulundurulduğunda; sanığın tehdit etmek suretiyle mağdurdan para istediğine dair tek delilin mağdurun soruşturma aşamasındaki beyanı olduğu, mağdurun da aşamalarda çelişkili ifadelerde bulunduğu, ayrıca sanık ve tanığın beyanlarından anlaşılacağı üzere sanık ile mağdurun aralarının iyi olmadığı, bu hâliyle mağdurun beyanının tek başına mahkûmiyet hükmü için yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği, bunun dışında da sanığın atılı nitelikli yağma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak mahkûmiyete yeterli somut delil bulunmadığı, ancak gerek tanık beyanı gerekse sanığın ikrara yönelik anlatımlarından sanığın üzerine atılı TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu işlediğinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    2- Sanığın eyleminin 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı;
    Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir." hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
    19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
    CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
    suçları.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz." cümlesi eklenmiş,
    Suç ve karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
    4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    5. Hırsızlık (madde 141),
    6. Dolandırıcılık (madde 157),
    7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
    suçları.
    c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklinde kapsamı genişletilmiştir.
    Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
    "(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
    (2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi hâlinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde iken,
    19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 25. maddesi ile;
    "(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması hâlinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
    (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." biçiminde değiştirilmiş,
    02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
    "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırma asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
    Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
    Öte yandan ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
    5237 sayılı TCK"nın “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun"un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine de yer verilmiştir.
    Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın mağdura yönelik eyleminin 5237 sayılı TCK"nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılması ve Yerel Mahkemenin mahkûmiyet hükmünden sonra CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonucu anılan suçun uzlaştırma kapsamına dahil edilmesi karşısında, CMK"nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın eyleminin 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden ve CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu sanığın eylemine uyan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, CMK"nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeninden bozulmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulması nedeniyle, sanık ... hakkındaki cezanın infazına devam ediliyor ise infazın durdurulmasına, sanığın bu suçtan cezaevine alınmış olması ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhal serbest bırakılması için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 8686-4211 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Bandırma Ağır Ceza Mahkemesinin 12.12.2014 tarihli ve 246-419 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden ve CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu sanığın eylemine uyan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, CMK"nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,
    4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulması nedeniyle, sanık ... hakkındaki cezanın infazına devam ediliyor ise İNFAZIN DURDURULMASINA, sanığın bu suçtan cezaevine alınmış olması ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse DERHAL SERBEST BIRAKILMASI için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.06.2020 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oy çokluğuyla, ikinci uyuşmazlık yönünden oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi