14. Hukuk Dairesi 2014/4812 E. , 2014/8897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2013
NUMARASI : 2013/228-2013/203
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.05.2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 07.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalıların sanayi artıklarını, atık sularını ve diğer yağmur su giderlerinin çıkışını yıllardır müvekkilinin tarlasına yönlendirmeleri sonucu tarım arazisi olarak kullanılamaz hale geldiğini, bu durumun tespit sırasında alınan zirai bilirkişi raporu ile belirlendiğini, zarar bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı O.. M.. vekili ve davalı M.... Mermer ve Madencilik San. ve Tic. A.Ş. vekili, işletmelerinin atık sularının tahliyesi için gereken önlemleri aldıklarını, davacının taşınmazına zarar vermediklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı Ç..... . Ltd. Şti, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının taşınmazında meydana gelen zararın davalılar tarafından salınan atıklar nedeniyle değil, yağmur suyunun birikmesi nedeniyle meydana geldiği, arazinin engebeli olup biriken suyun tahliyesi amacıyla herhangi bir kanal açılmadığından davaya konu zararın oluştuğu, meydana gelen zararda davalıların herhangi bir kusuru olmadığı gerkçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle uğranılan zararın tazmini için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali isteğine ilişkindir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Taşınmaz malikinin katlanma yükümlülüğü tamamen mülkiyetin içeriğinden doğmaktadır. Mülkiyet geniş haklar, buna bağlı yetkilerin yanında, söz konusu ödevlerle birlikte bir bütündür. Anayasanın 35. maddesinde de mülkiyet hakkının kamu yararına sınırlandırılabileceği ve mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı kullanılamayacağı öngörülmüştür.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir.
Somut olaya gelince, davacı dava açmadan önce Çorum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/68 değişik iş sayılı dosyasında tespit yaptırmıştır. 03.12.2010 tarihli tespit bilirkişi raporunda, davalıların sanayi atıklarının boru ile dereye bağlandığı, buradan da yolun alt kısmında bulunan davacının taşınmazına aktığı, sanayi atıklarının (kirli su, yağ, kireç, mermer parçaları vb.) bariz bir şekilde toprağın üzerinde kalıntı olarak göründüğü belirtilmiştir. Ayrıca tespit tutanağında mahkemece yapılan gözlemde, davalıların sanayi akıntılarının dava konusu taşınmazın içine aktığı, taşınmaz içinde bu akıntılar nedeniyle ark oluştuğu, tüm atık suların birleşerek tespite konu taşınmaza verildiği, taşınmazın yol tarafının bir kısmının tarım arazisi görünümünden uzaklaştığı saptanmıştır.
Mahkemece yapılan keşifte hazır bulunan ziraat mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 26.11.2012 tarihli asıl ve 04.06.2013 tarihli ek raporlarda ise davalıların atık sularını boru ile kapalı menfeze bağlanmak suretiyle uzaklaştırdıkları, gerekli tedbirlerin alındığı, zararın kot farkından ve dava konusu taşınmazda drenaj bulunmamasından kaynaklandığı, taban suyu seviyesinin yüksek olup yağmur sularının boşaltılamaması nedeniyle taşınmazın zarar gördüğü bildirilmiştir.
Bir davada çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde, mahkemece bilirkişi görüşüne başvurulur. (HMK m.266 v.d.)
Mahkemece, ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 26.11.2012 günlü asıl ve 04.06.2013 günlü ek raporlara itibar edilerek davacının taşınmazında meydana gelen zararın davalılar tarafından salınan atıklar nedeniyle değil, yağmur suyunun birikmesi nedeniyle meydana geldiği, arazinin engebeli olup biriken suyun tahliyesi amacıyla herhangi bir kanal açılmamış olması nedeniyle davaya konu zararın oluştuğu, meydana gelen zararda davalıların herhangi bir kusuru olmadığı ve haksız bir fiilin unsurlarının bütünüyle mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de tespit raporunda açıkça 1. sınıf tarım arazisi olan dava konusu taşınmazın toprak yapısının yaklaşık 13 dekarlık alanının söz konusu atıklar nedeniyle özelliğini yitirdiği, bu nedenle tarımsal faaliyet (sürüm-ekim) yapılamayacağı ve herhangi bir bitkinin yetişmesine imkan vermeyeceği, bu durumun yaklaşık 3 yıldır söz konusu olduğu vurgulanarak 3 yıllık ürün ve gelir kaybı hesabı yapılmıştır.
Tespit raporu ile hükme esas alınan raporlar arasında çelişki mevcut olup bu çelişki giderilmeden davanın karara bağlandığı görülmektedir. Bu itibarla mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak üç kişiden oluşacak uzman bilirkişi kurulundan çelişkileri giderecek ve tarafların itirazlarını karşılayacak şekilde rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.07.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.