20. Hukuk Dairesi 2020/1575 E. , 2020/2307 K.
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .......sayılı taşınmazlar, sırasıyla 5.881,09 m2, 175,60 m2, 363,67 m2, 2.085,13 m2, 243,29 m2, 640,97 m2 yüzölçümü ile tarla ve bahçe niteliğiyle asliye hukuk mahkemesinde kadastrodan önce dava konusu olduğundan söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak ve Dursun Başyurt’un malik sıfatıyla zilyet ve tasarrufunda bulunduğu şerh verilmek suretiyle tesbit edilmiştir.
Asliye hukuk mahkemesinde tespit maliki.......mirasçılarından olan davacılar tarafından 06/10/2004 havale tarihli dava dilekçesiyle Medeni Kanunun 713.maddesi gereğince açılan tescil davasında, yargılama sırasında yörede kadastro çalışmalarının başlaması ve dava konusu taşınmazlar hakkında malik haneleri açık bırakılmak suretiyle kadastro tutanağı düzenlenmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine devredilmiş ve temyize konu eldeki dava dosyasında yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, dava konusu 148 ada 25, 177 ada 3, 171 ada 1, 153 ada 94, 153 ada 153, 151 ada 2 parsel sayılı taşınmazların davacılar ve .... diğer mirasçısı olan davalı....... adına 1er pay hisse ile tapuya tesciline, 101 ada 1 ve 209 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkında davacılar davasından vazgeçtiğinden karar verilmesine yer olmadığına, 148 ada 3 sayılı parselin kadastro tutanağının olağan usulde kesinleştirme işlemlerinin yapılması için kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Yörede 2008 yılında 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastro çalışmaları bulunmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların adlarına tesciline karar verilen kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yörede orman kadastrosu 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış olduğundan taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı en eski tarihli ve adlarına tesciline karar verilen kişiler yararına zilyetlikle kazanım süresinin tespiti bakımından da tespit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki durumu incelenmemiş, asliye hukuk mahkemesince yapılan keşif sonrası hazırlanan ziraatçi raporunda bazı taşınmazların mera vasfında olduğu belirtildiği halde hükme esas alınan ve kadastro mahkemesince yapılan keşif sonrasında hazırlanan ziraatçi raporunda tüm taşınmazların kadimden beri tarımsal amaçlı tarla vasfıyla kullanıldığı belirtildiğinden raporlar arasındaki çelişki giderilmemiş ve adlarına tescil kararı verilen tüm kişiler ile murisleri yönünden aynı yörede senetsizden kazandıkları başkaca taşınmaz olup olmadığı usulünce araştırılmamıştır. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece, en eski ve 1988-1993 yıllarına ait memleket haritası ve hava fotoğrafları ile varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazların niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazların üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının açıklandığı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar ve davalı kişi ile eklemeli zilyetler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden senetsiz belgesiz araştırması yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 01/07/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.