3. Hukuk Dairesi 2016/4702 E. , 2017/14848 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile boşanmadan önce geliri çok yüksek olan kuaför dükkanını ortak kâr payı ile birlikte çalıştırdıklarını, kendisinin hamile kalıp müşterek çocukları olunca davalının kuaför dükkanından elde ettiği kazançtan kendisine pay vermediğini, davalı ile aralarının bozulması sonrasında ilgili kuaför dükkanında çalıştırılmadığını,bu kuaför dükkanından elde edilen net kazancın yarısının kendisine ait olması gerektiğini; nitekim, kuaför dükkanındaki tüm mefruşat ve sanat icrası için gerekli malzemeleri davalı tarafça ortaklaşa aldıklarını,kuaför dükkanının konumu itibariyle de yüksek kazanç sağlayabilecek bir yerde olduğunu,davalının kendisinin payına düşen karı 2 yıldır ödemediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 10.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisinin olduğunu, davacının ortaklığın feshi ve tasfiyesini dava etmesi gerektiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davanın reddine yönelik olarak verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi neticesinde, Dairemizin 26.06.2014 tarih ve 2014/3547 E. 2014/10511 K. sayılı ilamı ile ‘’... taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunun ihtilafsız olduğu, ancak mahkemece bilirkişi raporu alınmadığı, bu nedenle mahkemece, öncelikle dosyanın uzman bilirkişiye verilerek, davacının davalı taraftan isteyebileceği bedelin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddeleri hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği...’’ gerekçesiyle, mahkeme kararı bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, alınan bilirkişi raporuna göre ortaklığın zarar ettiği, zarar eden ortaklıkta kar dağıtımının mümkün olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık; adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.Somut olayda; davacı, mahkemeye sunduğu 17.07.2012 tarihli dava dilekçesinde açıkça; davalının, müşterek çocukları olduktan sonra kendisini birlikte çalıştırdıkları kuaför dükkanına almadığını ve burada kendisinin çalışmasına müsaade etmediğini,yine bu kuaför dükkanından elde ettiği kazançtan da kendi hissesine düşen kar payını ödemediğini ileri sürerek; şimdilik, 10.000 TL’nin davalıdan yasal faizi ile tahsilini istemiş;davalı ise savunmasında, davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisi olduğunu beyan ederek, ortaklığın fesih ve tasfiyesi gerektiğini açıkça kabul etmiştir. Mahkemece tesis edilen ilk hükümde, ortaklığın zarar ettiği gerekçesiyle bilirkişi raporu alınmadan davanın reddine karar verilmiş, bu kararın davacı tarafça temyizi üzerine ise ‘’... dosyanın uzman bilirkişiye verilerek, davacının davalı taraftan isteyebileceği bedelin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddeleri hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği...’’ gerekçesiyle ilk hüküm bozulmuştur. Mahkemece, her ne kadar bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş ise de; bozma ilam gereğinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim, dosya kapsamında yer alan davacı ve davalı tarafın sundukları dilekçeler ve aşamalarda tespit edilen beyanları incelendiğinde görüleceği üzere, tarafların boşandıkları, bu şekilde de birbirlerine olan güven duygusunun tamamı ile ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ise, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin devamına olanak kalmadığından, aralarındaki adi ortaklık ilişkisinin fesih ve tasfiyesinin gerektiği açıktır. Kaldı ki, Dairemizin 26.06.2014 tarih ve 2014/3547 E. 2014/10511 K. sayılı bozma ilamında da ‘’... 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerine göre...’’ denilmek suretiyle ortaklığın tasfiyesinin yapılması gerektiği zımnen açıklanmıştır. Bu durumda ise, bozma ilam gereği yerine getirilmeli, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sona erdiği kabul edilerek, tasfiyenin de mahkemece bizzat yapılması gerekmektedir.Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nın 639. maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.Tasfiye usulünü düzenleyen TBK"nın 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK"nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
O halde mahkemece; eldeki davanın bütün bu açıklamalar ışığında, yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.