8. Hukuk Dairesi 2012/140 E. , 2012/5525 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Tuzla Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Oltu Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 01.11.2011 gün ve 86/318 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... dava dilekçesinde; mevki ve sınırlarını bildirdiği 5 dönümlük yeri emek ve para sarf ederek imar-ihya ettiğini, 20 yıldan beri malik sıfatıyla zilyet olduğunu açıklayarak bu yerin adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, 01.11.2011 tarihli dilekçesi ile; Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazın zilyetlikle edinilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı Köy Temsilcisi Muhlis Taşkın 09.06.2011 tarihli keşifte taşınmazı davacının 1970 yılında Sabit Taşkın"dan satın aldığını ve o tarihten beri kullandığını bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü Ile 10.06.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 3.310,92 m2"lik yüzölçüme sahip taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Oltu Kadastro Müdürlüğünün 22.03.2011 tarih ve 490 sayılı karşılık yazılarında dava konusu taşınmazın 14.01.1958 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmalarında pasif dere yatağı vasfı ile tespit harici bırakıldığı bildirilmiştir. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabilir. Keşif mahallinde dinlenen, yerel bilirkişi ve tanıklar, davacının dava konusu taşınmazı 1970 yılında Sabit Taşkın"dan satın aldığını, çatma vurup toprak taşıyarak imar-ihya ettiğini ve o tarihten beri tarım arazisi olarak kullandığını bildirmiş olmasına rağmen taşınmazın imar- ihya çalışmasının hangi tarihte başlayıp hangi tarihte bittiğini, tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığını açıklamamışlardır. Aynı keşifte dinlenen ziraat mühendisi bilirkişinin 10.06.2011 tarihli raporunda taşınmaz ile Oltu Çayı arasında öncesinde davacı tarafından yapılan set ile taşınmazın dere etkisinden korunurken, halihazırdaki set ile tamamen selden korunduğunu bildirmiş, mahkemece bu seddenin niteliği ve kim tarafından ne zaman inşa edildiği araştırılmamış, uyuşmazlığın çözümünde hava fotoğrafından yararlanılmamıştır.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespitinden sonraki, dava tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 20 – 30 yıl öncesine ait (1980-1990 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılması mümkündür.
Bu halde mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak yerel bilirkişi ve tanıklar HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın kim tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı ve tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK. nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalıdır. Aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir.
Ayrıca DSİ Bölge Müdürlüğünden dava konusu taşınmazın keşif sonucu elde edilen teknik bilirkişi raporuna ek krokisi de gönderilerek, ziraat mühendisi bilirkişinin raporunda bulunduğunu bildirdiği Oltu Çayı ile taşınmaz arasında bulunan ve yol olarak da kullanılan seddenin kurumca inşa edilip edilmediği, kurum tarafından inşa edilmiş ise hangi tarihte inşa edildiği sorulmalı, seddenin yapım tarihi ile dava tarihi arasında kazanmayı sağlayacak 20 yıllık sürenin bulunup bulunmadığı göz önünde bulundurularak toplanan delillere göre bir karar vermek gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3, ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna 07.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.