23. Ceza Dairesi 2015/8256 E. , 2016/5273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK"nın 157/1, 52/1-2-3, 53/1 maddeleri gereğince 4 yıl hapis ve 4000 TL adli para cezası
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın ... ilçesinde bulunan bir daire için satılık ilanı veren emlak bürosunu arayıp kendisini emlakçı olarak tanıttığı ve daireye müşteri bulduğunu söyleyip dairenin anahtarı ile tapu fotokopisini aldığı, daha sonra dairenin bulunduğu bölgede emlakçılık yapan temyiz dışı sanık ..."a giderek teyzesine ait bir daireyi acil satmak istediklerini söylediği, ..."a bir daire almak istediğini söyleyen şikayetçi ..."a daireyi gösterdikleri, sanığın çok uygun fiyata verdiğini söyleyip şikayetçiyi ikna ettiği ve sanık ile şikayetçi arasında emlak satış sözleşmesi düzenlendiği, sanığın şikayetçiden kaparo olarak 4.700 TL ve tapu masrafı olarak da 1.500 TL aldığı, tapu müdürlüğünde buluşmayı kararlaştırdıkları, ancak sanığa bir daha ulaşamadıkları anlaşıldığından dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/06/2013 tarih ve 2012/15-1351 Esas ve 2013/328 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Ancak, hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetli biçimde değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesinde sayılan cezanın bireyselleştirilmesindeki ölçütler somutlaştırılmadan ve bu kriterler esas alınmadan, sanık hakkında hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine uygun bir şekilde hapis cezasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, tayin edilen temel hapis cezasının asgari haddin çok üzerinde tayini,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK"nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının, Anayasa Mahkemesi"nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmekle beraber, TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan" yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gözetilmemiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26/04/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.