20. Hukuk Dairesi 2013/8315 E. , 2014/1826 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve orman kadastrosuna itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Bakanlığa izafeten Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Bakanlığa izafeten Hazine, 29.09.2003 günlü asliye hukuk mahkemesine verdiği dava dilekçesinde; Alanya Tepe Mahallesi, 125 ada 5 sayılı parselin (imar uygulaması sonucu 1745, 1746, 1747, 1731, 1732, 1733, 1739 ve 1740 adaların), eylemli orman olduğu iddiası ile tapu kaydının iptalini ve orman niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiş; asliye hukuk mahkemesince, dava konusu yerde 4999 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosu yapıldığı ve davanın orman tahdidine itiraza dönüştüğü gerekçesiyle görevsizlik kararı verilip, dosya kadastro mahkemesine gönderilmiştir.
Kadastro Mahkemesince; çekişmeli taşınmazın tapusunun 1970 yılında genel arazi kadastrosu sonucu oluştuğu, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinde değişiklik yapan 5841 sayılı Kanun uyarınca davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş; davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21/12/2009 tarih ve 2009/16968 - 19177 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: [İncelenen dosya kapsamına göre, Hazine tarafından temyize konu davanın, 29.09.2003 tarihinde asliye hukuk mahkemesine taşınmazın fiilen eylemli orman olduğundan tapu kaydının iptali istemi ile açıldığı, taşınmazın 1970 yılında genel arazi kadastrosu sonucu tapu kaydının oluşturulduğu, bu davanın devamı sırasında 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi hükmüne göre orman kadastrosu yapıldığı ve bu davanın aynı zamanda orman kadastrosuna itiraza da dönüştüğü tapu iptal ve tescil davasının genel mahkemede 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi gereğince orman kadastrosuna itiraz davasının da kadastro mahkemesinde görüleceği nazara alınarak Asliye Hukuk Mahkemesince tapu iptali davası tutularak orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, her iki dava hakkında görevsizlik kararı verilerek dosyası kadastro mahkemesine aktarıldığı, kadastro mahkemesince, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden araştırma yapılmadan davanın 3402 sayılı Kanunun 12. maddesine göre hak düşürücü süreden reddedildiği anlaşılmaktadır. İncelenen dosya kapsamına göre 6831 sayılı Orman Kanununun 7. maddesindeki “Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırının tayini ve tesbiti orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü gereğince davaya konu taşınmazın bulunduğu yerle 2005 yılında orman kadastrosu yapıldığı görülmektedir. Sözü edilen kanun maddesinde "Her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti orman kadastro komisyonları tarafından yapılır" hükmü karşısında daha önce o yerde arazi kadastrosu yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın tüm taşınmazların ormanlarla müşterek sınırının tayini orman kadastro komisyonlarınca yapılması kanun gereğidir. Somut olayda da; Orman Yönetimi, dava konusu parselin eylemli orman olduğu iddiası ile iptal ve tescil isteğiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açmış ve davanın devamı sırasında orman kadastrosu yapılarak ilâna çıkartılmış olduğundan, asliye hukuk mahkemesindeki tapu iptali ve tescil davası aynı zamanda orman kadastrosunu itiraz davasına da dönüşmüştür. 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi gereğince orman kadastrosuna itiraz
- 2 -
2013/8315 - 2014/1826
davasına bakma görevi kadastro mahkemesine, bu davanın sonucuna göre tapu kaydının iptaline ya da iptal edilmemesine karar verme görevi asliye hukuk mahkemesine aittir. Asliye hukuk hahkemesi, tapu iptali ve tescil davasını elinde tutarak, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizlik kararı vermesi ve kadastro mahkemesinde görülüp sonuçlandırılarak orman kadastrosuna itiraz davasının kesin sonucunu beklemesi, ondan sonra tapu iptali ve tescil davasını esastan karara bağlaması gerekirken, her iki dava yönünden görevsizlik kararı vermiştir. O halde, kadastro mahkemesince yapılacak iş: orman kadastrosuna itiraz davası yönünden davanın esasına girilerek taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığını yöntemine göre araştırmak ve toplanacak delilerin sonucuna göre orman kadastrosu davasını esas yönünden karara bağlamak, tapu iptal ve tescil davası yönünden de davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan görevsizliğe karar vermekten ibarettir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında doğrudan doğruya re"sen gözetilmesi gerekir.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacının orman kadastrosuna itiraz davasının kabulüne ve dava konusu 125 ada 5 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğiyle sınırlandırılmasına, davacının tapu iptali ve tescil davasının görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, ... ve ark. vekili ile ... vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28/09/2011 tarih ve 2011/10555 - 10707 sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazın orman olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş ise de, mahkeme yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle ki; 18/05/2010 tarihli keşifte bilgisine başvurulan orman bilirkişi kurulu 08/06/2010 tarihli raporlarında çekişmeli taşınmazın eğiminin yüzde 10 olduğu, eylemli durum itibariyle çekişmeli taşınmazın güneydoğu – kuzeybatı ekseninde ortadan ikiye ayrıldığı düşünülürse, bu eksenin batısında kalan arazilerin kıraç olup, eskiden beri buğday ekilen arazi olduğu, eksinin doğusunda kalan arazilerin ise sulu tarıma müsait olduğu, davalı taşınmaz içinde 60-70 yaşlarında ekonomik ömrünü tamamlamış badem ağaçları ile aynı yaşta zeytin, incir ve yenidünya ağaçlarının bulunduğu, sahanın bütünü içinde ortalama 80 yaşlarında sadece bir adet kızılçam ağacı mevcut olduğu, batı ve güney kısımlarında son birkaç yıldır tarım yapılmadığı, 1963 tarihli memleket haritasında ekseriyetle açık alanda kalıp güney kısmının kısmen yeşil renkli alanda kaldığı, 1989 tarihli memleket haritasında da kısmen açık alanda gözüktüğü, ilgili haritalar zeminle birlikte incelenip değerlendirildiğinde Alanya İlçe merkezi, Hasbahçe ve Sugözü Mahallelerindeki tarım arazilerinin tamamının yeşil alanda kaldığı, bu görünümün taşınmaz üzerindeki meyve ağaçlarından kaynaklandığı belirtilerek taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı bildirilmiştir. 30/09/2010 tarihli bilgisine başvurulan orman bilirkişi kurulu 08/03/2011 tarihli raporlarında, çekişmeli taşınmazın memleket haritasındaki eşyükselti eğrilerine göre ortalama eğiminin yüzde 26,5 olduğu, taşınmazın kısmen eski tarım alanı ve hali arazi olarak gözlemlendiği, kısmen melengiç, keçi boynuzu, pırnal meşesi, ceviz ahududu, kuşburnu, sandal, mahlep ve benzeri içinde münferit dağılımlı meyve ağaçları da bulunan yer yer yüzde 11-40 yer yer 41-60 kapalılıkta maki türü bitki örtüsü bulunduğu, 1963 tarihli memleket haritasında kısmen orman sayılan alanda kaldığı, 1965 tarihli hava fotoğrafında ise taşınmazın 1963 tarihli memleket haritasındaki gibi olduğu belirtilerek taşınmazın kısmen orman sayılan kısmen orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Bu şekilde orman bilirkişi kurul raporları çelişkili olup, mahkemece bu yön üzerinde durulup çelişki giderilmemiştir. Belirtilen çelişkili durum nedeniyle karara dayanak alınan bilirkişi raporu, çekişmeli taşınmazın öncesinin orman olup olmadığını ve hukuki durumunu belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmayıp, birbiri ile çelişen bilirkişi kurul raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz. Mahkemece, 1963 tarihli memleket haritasının üretildiği hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ... (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, eğim ölçer aletler (klizimetre) kullanılıp, münhanili kadastro paftasından, memleket haritası, halihazır harita ve topoğrafik haritalardan da yararlanılmak suretiyle taşınmazın gerçek eğimi belirlenmeli, eski tarihli memleket haritası,
- 3 -
2013/8315 - 2014/1826
dayanağı hava fotoğrafı ve amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, sayısı, dağılımı ve kapalılık oranı belirlenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişileri eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro ve imar paftası ölçeğine, yine kadastro ve imar paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her üç harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.] denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı Bakanlığa izafeten Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemi ile orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılarak 08.06.1990 tarihinde ilân edilip kesinleşen ilk orman kadastrosu ile daha sonra 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi hükmü uyarınca evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar hakkında yapılan ve 31.08.2005 tarihinde ilân edilen, ancak temyize konu dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak taşınmazın eski tarihli belgelerde orman sayılmayan yer olduğu, aynı zamanda çekişmeli taşınmazın 1970 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında tarla niteliğiyle gerçek kişiler adına tesbitinin yapılarak kesinleştiği, 1990 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakıldığı, 2005 yılında yılında yapılan 4999 sayılı Kanun uygulamalarında da orman sınırları dışında bırakıldığı gibi üzerinde yaşları yirmi ilâ yüzon arasında değişen çok sayıda zeytin, badem, ceviz gibi meyve ağaçları bulunduğu belirlenerek ve mahkemece bozma öncesi tapu iptali ve tescil talebi yönünden verilen görevsizlik kararının bozmaya konu edilmeyerek kesinleştiği, eldeki davanın orman kadastrosuna itiraz niteliğinde bulunduğu gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 13/02/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.