Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/10091
Karar No: 2014/1822
Karar Tarihi: 13.02.2014

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/10091 Esas 2014/1822 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2013/10091 E.  ,  2014/1822 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi ile davacı- karşı davalılar ... mirasçılarından ..., ... ve ... ile ... mirasçılarından ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Davacı ....... ve ... ile ...., 14.12.1955 günlü Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesine verdikleri dava dilekçeleri ile; murisler.... adına tapuda Mart 1309 tarih ve 28 numarada kayıtlı taşınmaza..... ve ...’ün el atmalarının önlenmesini; ... ve ... ise, adı geçen davacılar yanında .... Orman Yönetimi ve Çenger Köyüne husumet yöneltmek suretiyle dayanılan tapu kaydının iptalini istemişler; 1955/132 E. iken 1963/358 E. Numarasını alan el atmanın önlenmesi davası ile 1964/55 E. numaralı tapu iptali ve tescil davası ayrı ayrı görüldükleri aşamada tapulamanın başlaması sebebiyle Manavgat Tapulama Mahkemesine gönderilmişlerdir. Öte yandan, Mart 1309 tarihli tapunun kapsamında olduğu taraflarca ileri sürülen ve tapu iptali davasında dört sınırı da yol ile çevrili olarak 70 dönüm büyüklüğünde olduğu belirtilen taşınmaz 1965’de başlayan tapulama sırasında 19/10/1965 günlü tutanak ile Mart 1309 tarih ve 28 numaralı tapu kapsamında ve.... Ağa mirasçılarından..... ve Hasan elinde ise de 1963/358 E. sayılı dosyada davalı bulunması sebebiyle malik hanesi açık bırakılarak 42.000 m² miktar ve 258 parsel numarası ile tesbit edilmiştir. Eldeki davanın konusunu oluşturan 407, 408, 409, 2, 255, 259, 850, 391 parsel sayılı taşınmazların tesbitleri daha sonra 1968 yılında yapılmış parsellere 20 yılı aşkın süredir ... ve mirasçılarının zilyet bulunduğu muristen gelen taşınmazı bölüştükleri açıklanarak bunlardan 407, 408 ve 409 sayılı ....... adına; 255 ve 259 sayılı parseller .....a; 2 ve 350 sayılı parseller Hasan...., Gülsüm, .....ve ... adlarına; 391 sayılı parsel de dava konusu olmayan 392 ve 393 parsel sayılı taşınmazlar ile birlikte ... adına tesbit edilmiş; bu tesbitlerin tümüne karşı..... ve ... tarafından ayrıca, 408 ve 409 sayılı parsellerin tesbitine karşı .....ve Ümmügülsüm tarafından süresinde itirazda bulunulmuş ve komisyonca itirazların reddi üzerine eldeki davalar açılmış; ........ tarafından 407 sayılı parselin tesbiti aleyhinde açılan davaya katılmıştır. Tüm bu davalar, malik hanesi açık bırakılarak tapulama mahkemesine gönderilen ve 966/19 E. kaydedilen 258 sayılı parsel ile ilgili eldeki dava ile birleştirilmiştir.
    Mahkemece; dava konusu tüm taşınmazların kök muris....’den intikal ile paylaşıldığı ve bu suretle kullanıldığı belirtilerek, el atmanın önlenmesi, tapu kaydının iptali ve kadastro tesbitine itiraz davalarının reddi ile paylaştırma uyarınca, 258 sayılı parselin..... ve ...; 407, 408 ve 409 sayılı parsellerin .....

    - 2 -
    2013/10091 - 2014/1822
    .....tarafından da 258 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak temyiz edilmekle Dairece bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.10.1993 günlü ve 1992/13337 - 1993/8326 sayılı bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yazılı şekilde hüküm kurulmasına elverişli ve yeterli değildir.
    258 parsel sayılı taşınmaz, tapulama tesbitinden önce ve davalı bulunması sebebiyle, malik hanesi boş bırakılarak tapulama mahkemesine gönderilmiştir. Tutanakta sadece 1963/358 sayılı dosyadan söz ediliyor ise de, bu davada dayanılan tapu kaydının iptaline ilişkin bulunan ve tapulamanın başlaması sebebiyle tapulama mahkemesine aktarılan 1964/55 sayılı dosyada Hazine ve Orman Yönetiminin taraf bulunması sebebiyle tesbit ve dava aşamasında yapılarak 09.07.1973 günü ilân edilerek orman sınırlaması kesinleşmez ve eldeki dava 258 sayılı parsel bakımından kadastro tesbitine itiraz ile birlikte orman sınırlamasına itiraza da dönüşür. Bu itibarla, dava konusu parselin orman tahdidi sırasında orman sınırı dışında bırakılmış olması taşınmazın öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden bulunup bulunmadığının incelenmesini engellemez. Bunun yanında, el atmanın önlenmesi davasında dayanılan ve iptali diğer gerçek kişilerce istenen Mart 1309 tarih ve 28 numaralı kayıt, tedavül görmemiş yoklama kaydından ibaret bulunduğuna göre, sadece zilyetliği ispata yarar bir belge niteliğinde bulunduğundan, dava konusu 258 sayılı parselin orman olmadığının saptanması halinde, Hazine yönünden gerek süre gerekse taşınmazın niteliği ve diğer koşullar itibariyle zilyetlikle edinilmesi mümkün yerlerden bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekir.
    Dosya içeriğinden, yargılamanın devamı sırasında çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede orman sınırlandırmasına başlanıldığı anlaşılmaktadır. Davanın mevcudiyeti tahdidin kesinleşmesini önler. Bu durumda, uyuşmazlığın buna göre incelenip, çözümlenmesi gerekir. Orman sınırlandırması yapılmayan veya sınırlandırmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4/85 ve 5658 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi zorunludur. 3116 sayılı Kanun ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş; iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.
    Mahkemece; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında seçilecek üç uzman orman mühendisi, bir ziraat mühendisi veya yüksek mühendisi ve bir harita mühendisi ile keşif yapılarak çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olasılığı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K. 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı Kararları ile iptal edilmiş olduğundan bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; uzman ve ehil bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı kroki çizdirilmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde, taşınmazların orman sayılan yerlerden bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
    Yukarıda değinilen biçimde yapılan inceleme sonucu taşınmazların öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden bulunduğunun anlaşılması halinde, orman niteliği ile Hazine adına tescili gerekeceği düşünülmeli; bu nitelikte bulunmadığının saptanması halinde ise bu sefer tarım bilirkişi dinlenmek suretiyle taşınmazların niteliği, varsa imar ve ihya yoluyla edinme koşulları, zilyetliğin süresi, tarımsal amacına uygun biçimde kullanılıp kullanılmadığı, belgesiz olarak edinilen taşınmazlar üzerinde durulmalıdır. Böylece, Orman Yönetimi ve Hazinenin
    - 3 -
    2013/10091 - 2014/1822
    taraf olduğu ve bu itibarla temyiz itirazlarına konu teşkil eden 258 parsel sayılı taşınmazın zilyetlik yolu ile edinilmesinin mümkün bulunup bulunmadığı saptanmalıdır.
    Gerçek kişilerin temyiz itirazına gelince; çekişmeli taşınmazların tümünün kök muris....’den intikal ettiği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık olmayıp, uyuşmazlığın konusu, geçerli bir paylaştırmanın mevcut bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosyada tüm mirasçıların bir araya gelmek suretiyle kök muristen gelen taşınmazları paylaştıkları hususunda bir kanıt bulunmadığı gibi, kadastro tesbitinden önce de paya el atmanın önlenmesi davasının varlığı karşısında, taşınmazların mirasçıları tarafından belirli bir süreden beri ayrı ayrı kullanılmakta bulunması hali paylaştırmanın mevcudiyetini ispata yarar bir karine de oluşturmaz. Böylece; mahkemece paylaşımın varlığının benimsenmesinin bir dayanağı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mirasçılar arasında geçerli bir paylaşım olmayınca, mirasçılardan bir kısmının payını üçüncü kişilere devretmiş olması murisin ölümü tarihi itibariyle müşterek mülkiyete konu olan 407, 408 ve 409 parsel sayılı taşınmazların üzerindeki mümeyyiz .....Ö..... Bu nedenle, yanlış değerlendirme sonucu 258, 407, 408 ve 409 parsel sayılı taşınmazların mirasçılar arasında paylaştırma var sayılarak,..... ve ... ile mirasçı olmayan kişilere verildiği ve fakat geçerli bir paylaştırmanın mevcut bulunmadığı gerçeği karşısında eldeki davanın konusunu oluşturan bütün parsellerden davanın tarafı olan tüm mirasçılara veraset belgesindeki payları oranında hak tanımak suretiyle sicil oluşturulması gerekir. Mümeyyizler, 258 sayılı parsele yönelik olarak mirasçılar arasında paylaşımın varlığını inkar ettiklerine göre Hasan ve ...’ün hükmü temyiz etmemiş bulunması hali, diğer taşınmazlara yönelik hükmün kesinleşmiş sayılmasını gerektirmez. O halde, eldeki davanın konusunu oluşturan tüm taşınmazlarda.... mirasçılarının payları hesaplanarak adlarına tescili cihetine gidilmeli; ancak, bu yapılırken.... ile..... ve ...’ün miras payları ihlal edilmemek koşuluyla hükmü temyiz etmeyen davacı ve davalılar ile bu hususta temyizi bulunmayan H. ... ve arkadaşlarından birinin miras payını bir diğerine veya mirasçı durumunda bulunmayan kişiye devrettiği benimsenerek oluşturulan durumda adı geçenler yönünden birbirinin leh veya aleyhinde değişiklik yapılamayacağını; ayrıca, mirasçılar arasında geçerli bir paylaştırma söz konusu değilse de, varsa miras payının devri veya pay satışı ile ilgili iddiaların dinlenmesi ve bu konuda ibraz edilecek delillerin toplanıp incelenmesi gerektiği düşünülmeli; böylece, 258 parsel bakımından Hazine ve Orman Yönetimi’nin savunmaları bu parsel ile diğer tüm parseller yönünden de, gerçek kişilerin sav veya savunmaları değinilen biçimde incelenmeli; toplanan kanıtların tümü birlikte değerlendirilmek suretiyle bir sonuca varılması” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; davacıların el atmalarının önlenmesi davalarının kabulüne, tapu iptali ve tescil davalarının reddine, kadastro tesbitine itiraz istemlerinin kısmen kabulüne ve dava konusu tüm taşınmazların (258 nolu taşınmaz ifrazla 511 ve 512 parsel oldu.) alınan fen bilirkişi raporuna göre kök muris.... Ağa mirasçıları adına payları oranında tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi ile davacı- karşı davalılar ... mirasçılarından ..., ... ve ... ile ... mirasçılarından ... tarafından çekişmeli 258 sayılı parsele yönelik olarak temyiz edilmiştir.
    Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
    Bölgede 09.07.1973’de ilâna çıkarılan ve eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ile 1992 yılında yapılan 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
    Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak uzman orman bilirkişi kurulu tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada temyize konu... 258 sayılı parselin orman sayılmayan yerlerden olduğu, el atmanın önlenmesi davasında dayanılan ve iptali diğer gerçek kişilerce istenen Mart 1309 tarihli ve 28 numaralı kaydın tedavül görmemiş yoklama kaydından ibaret bulunduğu, dosyada tüm mirasçıların bir araya gelmek suretiyle kök muristen gelen taşınmazları paylaştıkları hususunda bir kanıt bulunmadığı gibi, kadastro tesbitinden önce de paya el atmanın önlenmesi davasının
    - 4 -
    2013/10091 - 2014/1822

    varlığı karşısında, taşınmazların mirasçılar tarafından belirli bir süreden beri ayrı ayrı kullanılmakta bulunması halinin paylaştırmanın mevcudiyetini ispata yarar bir karine oluşturmayacağı ve adına tescil kararı verilen kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine ve gerçek kişilere ayrı ayrı yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 13/02/2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    .

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi