Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/240
Karar No: 2020/250
Karar Tarihi: 02.06.2020

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu - Sahte kimlikle para çekme - Haksız tahrik - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/240 Esas 2020/250 Karar Sayılı İlamı

 

 

Ceza Genel Kurulu         2016/240 E.  ,  2020/250 K.

  •  


"İçtihat Metni"


Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 575-257

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar ... ve ..."ın TCK"nın 109/2, 109/3-a-b ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis, sanık ..."nin aynı Kanun"un 38/1. maddesi delaletiyle 109/2, 109/3-a-b ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis, sanık ..."ın TCK"nın 109/2, 109/3-a-b, 39/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12.06.2006 tarih ve 575-257 sayı ile verilen hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 25.04.2013 tarih ve 15114-5011 sayı ile sanıklar hakkındaki cezaların alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerektiğinin ve sanık ..."un eyleme TCK"nın 37. maddesi kapsamında iştirak ettiğinin gözetilmemesi hususları eleştiri konusu yapılıp onanmasına karar verilmiş, sanık ... hakkında aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükmü bu aşamada temyiz edilmediğinden hakkında bir inceleme yapılmamıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.12.2015 tarih ve 380179 sayı ile;
" .. 1-Mağdurun çelişkili ve sürekli değişen beyanlarına tek başına itibar edilmeyeceği ve sanık ..."ın atılı kişi özgürlüğünü kısıtlama suçuna diğer sanıklar ..., ..., ... ve ..."ı azmettirdiğine, bu sanıkların da atılı suçları işlediklerine dair delillerin nelerden ibaret olduğu gösterilmeden, mahkûmiyet hükmü kurulması,
2-Söz konusu olayın ve dolayısıyla mağdurun raporunda belirtilen yaralanmaların, sanık ..."ın iş yerinin önünde, mağdur ..."le, ... ve ... isimli hükümlüler arasındaki kavgada meydana geldiğini ve ayrıca mağdur ..."in olayın içinde sanık ..."ın olmadığını, diğer sanıklara da iftira attığını kendilerine söylediğini ifade eden savunma tanıklarının beyanlarına neden itibar edilmediği belirtilmeden yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
3-Kabule göre de hükümlü ..."la mağdur ... arasında husumet bulunduğu ve hükümlüler ..., ..., ... ve ..."ın hükümlü ..."ın azmettirmesi ile atılı suçları işledikleri, dolayısıyla, sanıkların, azmettiren sanık ..."a karşı işlediği sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından mağduru sorumlu tutmanın etkisi ile bir başka ifade ile haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında, mağdura karşı bu suçları işledikleri, bu nedenle hükümlüler lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Dairesince 20.01.2016 tarih ve 9336-467 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar hakkında yağma suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleşmiş, eziyet suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ise Özel Dairece bozulmuş olup, itirazın kapsamına göre inceleme tüm sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetine dair Yerel Mahkemece kurulan 12.06.2006 tarihli hükme yönelik temyiz isteğinin reddine ilişkin 28.01.2015 tarihli ve 275-232 sayılı ek kararın Özel Dairece 29.09.2015 tarihli ve 4209-8675 sayılı ilamla onanmasına karar verildiği ve Özel Dairece 25.04.2013 tarih ve 15114-5011 sayılı kararda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılan sanık ... hakkındaki hükme yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yetkisinin bulunup bulunmadığının,
2- Yerel Mahkeme hükümlerinin Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin,
3- Gerekçenin yasal ve yeterli olduğunun kabulü hâlinde sanıklar hakkında TCK"nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanmasının gerekip gerekmediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Malatya Devlet Hastanesince düzenlenen 03.09.2005 tarihli rapora göre; şikâyetçinin, baş sağ periatel kemiğinin üzerinde muhtelif hiperemik odaklar, alt dudağında şişlik ve morluk, sağ el bileğinde şişlik, sağ omzundan başlayıp sırtına doğru muhtelif ebatta yaygın morluk ve hiperemi olduğu, sol skapulası üzerinde muhtemelen sigara yanığı olan yanık izi bulunduğu, hayati tehlikesinin olmadığı,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 03.09.2005 tarihli teşhis tutanağına göre; sanıklar kendisine gösterildiğinde şikâyetçinin; sanık ..."ı işaret ederek bu sanığın görüşmek için iş yerine önce kendisini sonra da sanık ... ve diğer şahısları çağıran, yazıhaneye götürüldüğünde kendisini silâhla tehdit eden, kablo ile bağlayan ve diğer sanıklara talimat veren şahıs olduğunu, cep telefonunu ve parasını alıp kendisini darp eden, tabanca dipçiği ile vuranların ise sanıklar... ve ... olduklarını, sanık ... ile inceleme dışı sanık ..."in de kendisini darp ettiklerini, vücuduna sigara bastıklarını, sanık ... elini kablo ile bağladığı sırada ellerini tuttuklarını ve kendisini soyduklarını belirttiği,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 03.09.2005 tarihli yakalama ve üst arama tutanağına göre; saat 14.30 sıralarında Canpolatlar İş Merkezi Kat. 1 No. 1 sayılı adrese arama işlemi için gidildiğinde, şikâyetçinin bahse konu iş yerinde bulunan sanık ..."u göstererek olaya karışanlardan birisinin de bu şahıs olduğunu ifade etmesi ayrıca arama devam ettiği esnada sanık ..."ın da söz konu iş yerine gelmesi üzerine her iki sanığın Asayiş Şube Müdürlüğüne götürüldüğü,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 03.09.2005 tarihli iş yeri arama tutanağına göre; aynı tarih saat 04.15 sıralarında Canpolatlar İş Merkezi Kat. 1 No. 1 sayılı iş yerine gidildiğinde, kapıyı sanık ..."un açtığı, yapılan aramada mutfak kısmında lavabo taşının altında bulunan ikinci çekmecede üzerinde "Bora MK ca1 9 mm Knall" ibaresi yazılı kuru sıkı tabanca, bu tabancanın haznesinde 1 adet kuru sıkı dolu fişek, mutfak tezgâhı üzerinde sarı bez, büro girişinin sol tarafında yerde bulunan üçlü priz ve kablosu, büyük odada yer alan masanın çekmecesinde iki adet üzerlerinde "Columbia" ve "Mauser" ibareleri yazılı bıçaklar ve aynı odada prizde takılı bir ucu fişli kablonun muhafaza altına alındığı,
Şikâyetçi tarafından tanık Sedat Yaldız"a gönderildiği iddia edilen 14.11.2005 tarihli mektubun; "" ... Abi Erollar ne oldu çıktılar mı? Senin haberin vardır, belki diye sordum, gerçi biraz zor çıkarlar, onların ipi şu anda bende, kendirciler tutuklanmadı ama ben Ali Cengiz"im bende daha oyun çok neyse boş ver bunları..."", 15.01.2006 tarihli mektubun; ""... Abi senin mektubu aldım, ..."la benim aramızda geçen olayı..."la da konuşmuşsun, belli bana doğruları söylememi ve sürekli düz olmamı istiyorsun, sen de biliyorsun ki ben tokatla yolumu buluyorum. ... o davada beş dakika bana destek çıksaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Gerçi ben biraz üsteliyorum ama sana daha önce dediğim gibi malum abi kurduğumuz düzenden kıvırmayacaksın diye devamlı bana haber gönderiyor. ..."a benim kırgınlığım gitti, ama Cahit abi bu tezgâhı bir daha bozmayacaksın diyor, şimdi ben ne yapayım abi, sen güzel söylüyorsun da ben doğruları söylersem... dışarı çıkar bu sefer Cahit abi bana düşman olur..."" şeklinde olduğu,
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.05.2005 ve 18.05.2005 tarihli iddianamelerle şikâyetçi ve sanık ... hakkında zorla senet imzalatmak eylemlerinden kamu davaları açıldığı,
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.05.2005 tarihli ve 218-194 sayılı iddianameyle sanıklar..., ... ve şikâyetçi hakkında cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve birden fazla kişiyle silahla yağma suçlarından kamu davası açıldığı,
Sanık ..."ın hesabından para çekilmesi olayı ile ilgili olarak; şikâyetçi ve ... hakkında Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 07.03.2014 tarih ve 200-55 sayı ile bilişim sistemlerini, banka veya kredi kurumlarını araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyet kararları verildiği, şikâyetçi hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin 29.04.2014 tarihinde kesinleştiği,
Malatya 4. Asliye Ceza Mahkemesince 30.11.2017 tarih ve 596-522 sayı ile şikâyetçi hakkında sanık ..."a karşı işlediği iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyet kararı verildiği,
Yerel Mahkemece 12.06.2006 tarihinde sanık ... müdafisinin yüzüne karşı tefhim edilen hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle Özel Dairece verilen 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı itiraza konu kararda sanık ... hakkında kurulan hükümler yönünden bir değerlendirme yapılmadığı, daha sonra sanık müdafisi tarafından 16.01.2015 tarihinde temyiz yoluna müracaat edildiği, Yerel Mahkemece 28.01.2015 tarihli ve 275-232 sayılı ek karar ile temyiz isteminin süre yönünden reddedildiği ve bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 29.09.2015 tarih ve 4209-8675 sayı ile temyiz isteminin reddine dair ek kararın onandığı,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ... 03.09.2005 tarihinde sanık ..."ın hesabından para çekilmesi olayıyla ilgili olarak şüpheli sıfatıyla kollukta; ... isimli şahısla cezaevinden arkadaş olduklarını, sekiz gün kadar önce ... ile birlikte İstanbul ilinde bulundukları esnada ..."in kendisine iki adet sahte kimlik gösterdiğini ve dolandırıcılık yapacağını söylediğini, bu kimliklerden birinin ... adına düzenlenmiş olduğunu, ..."i ikna etmeye çalıştığını, ayrıca bu durumu ilgili banka şubesine telefonla bildirdiğini, yine sanık ..."ı da arayarak bu hususta uyarıda bulunduğunu,
03.09.2005 tarihinde şikâyetçi sıfatıyla kollukta; 31.08.2005 tarihinde daha önceden cezaevinden tanıdığı ...’nun elinde sanık ... adına düzenlenen fotoğrafı değiştirilmiş bir kimlik gördüğünü, sanık ..."ın hesabından bu sahte kimlik kartı ile para çekileceğini öğrendiğini, sanık ..."ın kullandığı 0532 613 ... numaralı telefonu arayarak sanık ..."a dikkatli olmasını söylediğini, onun da teşekkür ettiğini, 02.09.2005 tarihinde saat 21.00 sıralarında kendisine ulaşabilmesi için vermiş olduğu nişanlısının cep telefonunu sanık ..."ın aradığını ve İnönü Caddesi üzerinde bulunan Onur Air adlı iş yerine görüşmek üzere çağırdığını, kendisine tekrar teşekkür ettiğini, ancak uyarısını dikkate almadıklarını, hesaplarından para çekildiğini söylediğini, oraya gittiğinde sohbet ederlerken yine cezaevinden tanıdığı sanıklar... ve ... ile soyadını bilmediği ancak şahsen tanıdığı Muammer ve yanındaki başka bir kişinin yanlarına geldiklerini, sanık ..."un ""Gel başka bir yerde ayrıntısıyla konuyu görüşelim. Burada Serkan abinin babası var rahat görüşemeyiz."" demesi üzerine sanık ..."a ait 44 FL .. plaka sayılı Toyota ve plakasının son rakam grubu 471 olan Tofaş marka araçlarla Niyazi Mısri Caddesi Bölük Emin Sokak Canpolatlar İş Merkezi adresinde bulunan sanıklar Serkan ve..."a ait olduğunu bildiği yazıhaneye gittiklerini, içeriye girer girmez kapıları ve camları kapatan sanıklar Serkan, ... ve ..."ın silahlarını çekerek kafasına, elleriyle ağzına ve vücudunun farklı yerlerine silahla vurduklarını, bağırınca ağzını ıslak bez ile sararak kapattıklarını, daha sonra vurarak elbiselerini tamamen çıkardıklarını, çıplak kaldığını, ellerini ve ayaklarını kablo ile bağladıklarını, sanık ..."un sol omzuna sigara bastığını, sanık ..."ın silahıyla kendisini dövmeye devam ettiğini, vururken bir yandan ""Sen ...’in yerini biliyorsun, yerini söylemezsen seni burada öldürürüz."" dediğini, bu arada sanık ..."un pantolonunda bulunan 160 YTL"yi alıp 15 YTL"sini kendisinin cebine koyduğunu, geri kalan para ve ceketinin cebindeki Motorola marka kameralı cep telefonunu aldığını, kendisine ait parayla aldıkları biraları içmeye başladıklarını, tekrar dövdüklerini, sanıklar Serkan ve ..."ın ""Sen..."a dua et yoksa seni öldürecektik."" dediklerini, sanık ..."ın silahına mermileri sürerek ağzına soktuğunu, sonra kendisini çözüp elbiselerini verdiklerini, giyindikten sonra kendisini sanık ..."a ait araçla Taştepe Mahallesi Üçyol mevkisine bıraktıklarını, ""Yarın ...’i saat 12.00"a kadar getirmezsen öldürürüz."" diyerek ayrıldıklarını, taksiye binerek Asayiş Şube Müdürlüğüne gittiğini, şikâyetçi olduğunu,
Kollukta 04.09.2005 tarihinde; olay sırasında sanık ..."ın da elinde silah bulunduğunu, sanıklar... ile ... kendisini darp ederlerken olay yerinde bulunan sanık ..."ın, cep telefonu ve parası alınmadan önce oradan ayrıldığını, bu nedenle sanık ..."dan şikâyetçi olmadığını,
Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı 04.09.2005 tarihli dilekçesinde; sanık ..."un teklifi üzerine onun bürosuna gittiklerinde sanık ..."ın kendisiyle geldiğini ve büronun önünde kendisine teşekkür ederek oradan ayrıldığını, eziyet ve yağma olayı sırasında sanık ..."ın orada olmadığını, sanık ..."dan şikâyetçi olmadığını,
Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı 07.09.2005 tarihli dilekçesinde; kollukta ifade vermesinin ardından tanık Selçuk ve beş adamının kendisini zorla bir muhasebe bürosuna götürdüklerini, burada kendisini tehdit ettiklerini, önceki dilekçesini silah zoruyla yazdırdıklarını, dilekçe günü de bu defa sanık ..., tanık Selçuk ve birkaç adamının yine kendisini bu büroya götürüp bu defa sanıklar... ve ..."ın tahliyeleri için ifade vermesi yönünde tehdit ettiklerini, sanık ..."ın da diğerleri kadar kendisini darp ettiğini,
Savcılıkta; sanık ..."ın kardeşi olan tanık Selçuk"un kendisini tehdit etmesi nedeniyle sanık ... hakkında şikâyetçi olmadığına dair 04.09.2005 tarihli dilekçeyi yazdığını, hatta bir gün önce de sanık ... da olduğu hâlde yine kendisini tehdit ettiklerini, bu defa da sanıklar ... ve Onur hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesini istediklerini, sanık ..."un ifadesinin doğru olduğunu, utandığı için tecavüze yeltenme olayını anlatmadığını, kendisine tecavüz edilmesi gibi bir şey olmadığını, ancak bu yönde konuşmalar geçtiğini, ..."in kendisine parayı birlikte çekmeyi teklif ettiğini, ancak kabul etmediğini, sanık ..."ın parayı birlikte çektiklerini düşündüğünden kendisine bu eziyette bulunduğunu,
İstinabe suretiyle Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinde; ..."in sanık ... adına sahte kimlik çıkarttığını ve bu kimlikle bankadan para çekeceğini söylediğini, durumu bankaya para çekilmeden önce ihbar ettiğini, kendisinin ... ile iş birliği yaparak sanık ..."ın parasını çektiğini ve ..."in adresini bildiğini düşündüklerinden tüm sanıkların ""Bir şeyler atıştırırız."" deyip kandırarak kendisini büroya götürdüklerini, kendisine eziyet ettiklerini, sanıklar Serkan ve ..."ın kabloyla ellerini bağladıklarını, sanık ..."un silahla vurduğunu, Muammer isimli şahsın da sırtına sigara bastığını, sanık ..."ın tabanca ile ensesine vurduğunu, ..."in yerini sorduklarını, sanık ..."un cep telefonunu ve parasını aldığını, bu parayla da bira alıp içtiklerini, daha sonra kendisini elleri ve gözleri bağlı şekilde bir araziye götürüp orada da darp ettiklerini, karakolda ifade verdikten sonra bir sanık avukatının kendisini inşaat malzemeleri satan bir yere götürdüğünü, buraya tanık Selçuk"un da geldiğini, 7-8 kişinin daha olduğunu, tanık Selçuk"un sanık ..."ın kendisine çektiği silahı kafasına dayayarak ""Bu silahı ..."de gördüğünü söylemeyeceksin, zira daha sonra bu silahı polisler gösterecekler gösterdiklerinde bu silah değildi diyeceksin ve şikâyetçi olmadığını söyleyeceksin."" diyerek tehdit ettiğini, sanık ..."un da nasıl ifade vereceği yönünde kendisine dilekçe gönderdiğini, şikâyetçi olduğunu,
Tanık Mahmut Kazim Pektaş savcılıkta 15.09.2005 tarihinde; yaklaşık bir hafta önce saat 21.00 sıralarında ikametinin balkonunda bulunduğu sırada sanıklar ... ve..."un yanlarında genç bir çocuk olduğu hâlde kapı önünde beklediklerini gördüğünü, sanık ..."un cep telefonuyla konuştuğunu, konuşması bitince sanık ... ile birlikte öğretmenevi istikametine doğru gitmeye başladıklarını, bu sırada sanıklar... ve ..."ın babaları olan Cafer"in kendisine seslenerek ""Bu çocuklar nereye gidiyor? Bir bakalım."" dediğini, onları takip ettiklerini, Onur Air’in önüne vardıklarında bir kargaşa yaşandığını, burada sanıklar..., ... ve Serkan"ın olduğunu, şikâyetçinin Onur Air bürosundan dışarı çıktığını, elinde tabancaya benzer bir silah olduğunu, sanık ..."un şikâyetçiyi iteklemesi nedeniyle şikâyetçinin yere düştüğünü, ardından koşarak kaçmaya başladığını, genç bir çocuğun da yerdeki silahı alarak peşinden gittiğini, kendisinin de sanıklar ... ve...’u alarak saat 22.00 sıralarında evlerine götürdüğünü ve saat 02.00"a kadar bu evde kaldığını,
Mahkemede; önceki ifadesinin doğru olduğunu,
Tanık Muharrem İrmik Mahkemede; olayın özüne yönelik herhangi bir bilgisinin olmadığını, ancak Eylül ayı içerisinde tanık Selçuk"un hesaplarından para çekildiğini ve dolandırıldıklarını anlattığını, ilerleyen günlerde kendisine ait sigorta ofisinde iken tanık Ekrem ile şikâyetçinin bürosuna geldiklerini, ricaları üzerine tanık Selçuk"u da arayıp büroya davet ettiğini, onun da geldiğini, büroda yaptıkları konuşma sonrası şikâyetçinin şikâyetinden vazgeçtiğini bildirmesi üzerine avukat olan tanık Ekrem"in vazgeçme dilekçelerini yazdığını,
Tanık Selçuk Kendirci Mahkemede; tanık Ekrem"in araması üzerine onun bürosuna gittiğini, burada bulunan şikâyetçinin ""Ağabey ben şikâyetimden vazgeçiyorum, avukat bey dilekçeyi yazsın imzalayayım."" dediğini, bunun üzerine şikâyetçinin tanık Ekrem"in yazdığı dilekçeyi imzaladığını,
Tanık Ekrem Karadeniz Mahkemede; şikâyetçinin müvekkili olduğunu, olay günü kendisini telefonla arayan tanık Muharrem"in ""Bir arkadaşımızın kardeşi kollukta göz altında yardımcı olur musunuz?"" dediğini, kolluğa gittiğinde sanık ..."a olayı sorduğunda şikâyetçinin ismi geçince müdafiliğini üstlenemeyeceğini söylediğini, bir sonraki gün şikâyetçinin telefonla kendisini arayarak gözaltında olduğunu belirtip yardımcı olmasını istediğini, buraya gittiğinde şikâyetçinin başından geçen olayları anlatıp Serkan"a ilişkin şikâyetinden vazgeçtiğini belirttiğini, daha sonra şikâyetçi ile birlikte tanık Muharrem"in bürosuna gittiklerini, şikâyetçinin dilekçeyi yazıp imzaladığını, şikâyetçi ile birlikte dilekçeyi savcılığa ilettiğini,
Tanık Murat Çelik Mahkemede; sanık ...’ın iş yerinde çalıştığını, olay akşamı saat 20.00-21.00 arasında şikâyetçinin iş yerine geldiğini, sanık ..."ın ona çay ikram ettiğini, sonra sanık ..."un geldiğini, sanık ... ile beraber gelen iki kişinin içeriye hiç girmediklerini, kısa bir süre sonra oturdukları yerden tartışma seslerinin yükseldiğini, sanık ..."un şikâyetçiye bir tokat attığını, bunun üzerine mağazada bulunan sanık ..."ın babası olan Faruk"un ""Burası iş yeri böyle şey olmaz, bunları dışarı çıkartın."" dediğini, bu iki şahsın da dışarı çıktığını, sanık ..."ın da peşlerinden gidip kısa bir süre sonra geri döndüğünü, olay sırasında silah görmediğini,
Tanık Mehmet Ünver Mahkemede; sanık ...’ın iş yerinde çalıştığını, olay günü saat 20.00-21.00 sıralarında mağazadan içeriye giren bir şahsın patronla görüşmek istediğini söylediğini, içeriye geçtiğini, sanık ..."ın ona çay ikram ettiğini, bir süre sonra adının... olduğunu öğrendiği sanığın gelmesinden sonra tartışma sesleri duyduğunu, sanık ..."un ilk gelen şahsa bir tokat attığını, silah görmediğini, akabinde patronun babası olan Faruk"un ""Burası iş yeri çıkın dışarıya."" demesi üzerine şahısları dışarıya çıkarttıklarını, sanık ..."ın da dışarıya çıkıp onları caddenin karşısına geçirerek geri döndüğünü, olaydan sonra bir saat daha çalışıp büroyu kapattıklarını, sanık ... ile birlikte bürodan ayrıldıklarını,
Tanık Mustafa Doğan Mahkemede; şikâyetçinin babası olduğunu, sanıklardan... ile ..."ın babasıyla dost olduklarını, olay günü oğlu ile sanıklar... ve Serkan"ın kavga ettiğini öğrendiğini,
Tanık Sedat Yaldız Mahkemede; cezaevinde bulunduğu süre içerisinde şikâyetçinin de başka bir suçtan tutuklu kaldığını, tahliye olduktan sonra arkadaşlıklarının devam ettiğini, sanık ..."un tutuklanmasından sonra bir başka olay nedeniyle şikâyetçinin bu kez Malatya"da tutuklandığını, kendisini, şikâyetçi ve sanık ..."un aynı cezaevinde bulunduklarını, onları barıştırmaya çalıştığını, ziyaret mahallinde barıştıklarını, bu barışma sırasında şikâyetçinin sanık ...’a hitaben ""Ben bu iftirayı attım bak benim de başıma bu işler geldi, ağabeyimi öldürdüler, ben de bu işten tutuklandım."" gibi sözler söylediğini, esasen şikâyetçiye sorduğunda bu olayı anlatırken "...’un babası dairesini benim üzerime yaparsa ben bu işten vazgeçerim, aslında emniyetle aram iyidir biliyorsun, yağma gibi bir durum yok, ama kavga ettik bu doğrudur."" dediğini, daha sonra Mersin cezaevine nakledilen şikâyetçinin bu anlamda kendisine birkaç mektup yazdığını, mektuplardan bir tanesini sanık ...’a gösterdiğini, onun da sinirlenip yırttığını, sonradan yazdığı mektubu ilettiği sanık ..."un onları Mahkemeye verdiğini tahmin ettiğini,
İnceleme dışı sanık ... kollukta; Onur Air isimli iş yerinde 5-6 yıldır şoför olarak çalıştığını, akşam saat 21.00 sıralarında iş yerine gittiğinde sanık ..., Serkan"ın babası ve tanımadığı bir şahsın orada olduğunu, daha sonra sanık ..."un da geldiğini, sanık ..."un orada oturan şahsa bir tokat vurarak sanık ..."a ""Bu şahıs sahtekar."" dediğini, bunun üzerine şahısların ikisinin de birlikte ayrılıp gittiklerini, sanık ..."ın büroda kaldığını, saat 22.00 sıralarında sanık ... ile birlikte iş yerinden ayrıldıklarını,
Mahkemede; olay tarihinde saat 21.00 sıralarında iş yerine gittiğinde orada bulunan sanık ... ve şikâyetçinin tartışmaya başlaması üzerine sanık ...’ın ikazıyla her ikisini de iş yerinden çıkarttığını, içerideyken sanık ..."un şikâyetçiye bir tokat attığını, bundan sonraki hadiseleri bilmediğini, olduysa bile görmeyip karışmadığını,
Hacer Ünlüer, Özel Dairece eziyet suçuna ilişkin verilen bozma kararı sonrası yapılan yargılamada Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 03.07.2014 tarihinde; sanık ..."a ait iş yerinde temizlik ve çay servisi yaptığını, olay tarihinde sanık ... ile babası Faruk"un iş yerinde bulundukları sırada önceden tanımadığı bir şahsın iş yerine gelip sanık ..."ın odasına girdiğini, bir süre sonra tanımadığı iki şahsın daha bu odaya geldiğini, içeride ne konuşulduğunu duymadığını, ancak tartışma sesleri gelmeye başladığını, bunun üzerine Faruk"un, iş yerinde çalışanlara bu şahısları dışarı çıkarmalarını söylediğini, şahısların dışarı çıkarıldığını, bundan sonra akşam saat 20.30-21.00 civarına kadar sanık ..."ın iş yerinde kaldığını, iş yerinden hiç ayrılmadığını, olaylar olduğu sırada inceleme dışı sanık ..."in iş yerinde bulunmadığını, sanık ... ile tanıklar Murat ve Mehmet"in bu şahısları iş yerinin dışına çıkarıp yolun karşısına götürdüklerini, sonra geri döndüklerini, çıkıp gelmelerinin en fazla 5 dakika sürdüğünü,
... Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/200 esasında kayıtlı hesaptan para çekilmesi olayına ilişkin dosyada 19.02.2014 tarihinde sanık sıfatıyla; sanık ..."dan araç kiraladığını, dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarını işlemediğini, şikâyetçinin çevrede iyi tanınmadığını, şikâyetçinin sanık ..."ın zengin olduğunu onu dolandırmak istediğini ve bu işi birlikte yapmayı kendisine teklif ettiğini, ancak kabul etmediğini, daha sonra şikâyetçi ile görüştüğünde sanık ..."ın kendisini darp ettiğini söyleyerek ona iftira attığını, aslında böyle bir olay olmadığını anlattığını,
Duygu Özbey Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/200 esasında kayıtlı hesaptan para çekilmesi olayına ilişkin dosyada 23.01.2014 tarihinde tanık sıfatıyla; ..."in eski eşi olduğunu, ..."in cezaevinden arkadaşı olan şikâyetçinin zaman zaman evlerine ziyarete geldiğini, bu ziyaretlerden birinde ikisi arasında ""Serkan"ın parası çok, biz Serkan"ın kimliğini çıkartalım onun hesabından para çekelim."" şeklinde konuşmalar duyduğunu, daha sonra başka bir gün evlerine gelen şikâyetçinin Serkan"ın yanına gittiğini orada..."la tartıştığını ve... ile birlikte Serkan"ın yanından ayrıldıklarını, daha sonra... ile tekrar kavga ettiklerini, kendisini Serkan darp etmediği hâlde ondan para almak için şikâyetçi olduğu yönünde sözler söylediğini duyduğunu,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... 31.08.2005 tarihinde şikâyetçi sıfatıyla kollukta; kendisi, babası ve abisinin İş Bankası Malatya Merkez Şubesinde hesaplarının bulunduğunu, 31.08.2005 tarihinde anılan şubede görevli müdür yardımcının kendisini arayarak bir telefon geldiğini, telefon eden şahsın kendisine ait hesaptan sahte kimlik kullanılarak para çekildiğini söylediğini anlattığını, bunun üzerine yaptıkları kontrolde İstanbul Atatürk Havalimanı Şubesinden 1000 YTL çekildiğini öğrendiklerini, yaptığı araştırmalar sonucunda şikâyetçi ..."ın ismine ulaştığını, şikâyetçinin ... isimli bir şahısla aynı cezaevinde kaldığını öğrendiklerini, ... isimli şahsın da daha önce kendilerinden araç kiraladığını, bu olayla ilgili olarak ... ve ... isimli şahıslardan şüphelendiklerini,
Kollukta 03.09.2005 tarihinde şüpheli sıfatıyla; şikâyetçiyi daha önceden tanımadığını, sanıklar... ve ..."ı ise eskiden tanıdığını, inceleme dışı sanık ..."in iş yerinde çalışan personeli olduğunu, sanık ... ile Muammer ve Kenan Keskin isimli şahısları tanımadığını, 21.08.2005 tarihinde şikâyetçi ve adının ... olduğunu sonradan öğrendiği şahısların kendisine havale göndereceklerini söyleyerek muhasebeden annesinin ismini aldıklarını, daha sonra kendisi adına kimlik çıkartıp hesabından 1.000 YTL para çektiklerini, bu olayla ilgili olarak Kaçakçılık Şube Müdürlüğünde ifade verdiğini, 02.09.2005 tarihinde saat 11.00-12.00 sıralarında iş yerinde iken ... isimli şahsın aradığını söylediklerini, bu şahsı tanımadığı için görüşmek istemediğini belirttiğini, ..."ın hesaptan para çeken şahısları tanıdığını söylemesi üzerine ona nasıl güveneceğini sorduğunu, bunun üzerine bu şahsın 36136... – 053445944... olan telefon numaralarını verip görüşmek istediğini söyleyerek iş yerine gelmek için randevu istediğini, kendisinin de ""Tamam gel görüşelim."" dediğini, şikâyetçinin de ""Şu anda gelemem sen telefonunu ver işlerimi hâlledip geleceğim."" deyip telefon numarasını istediğini, ayrıca ... ile ilgili evrak olduğunu söylediğini, bu durumu kaçakçılık büroda görevli Serdar Amir"e anlattığını, onun da bu kişilerin dolandırıcı olduklarını söyleyip uzak durmasını istediğini, akşam saat 20.30 sıralarında kendisini cep telefonundan arayan şikâyetçinin yanına gelmek istediğini söylemesi üzerine kabul ettiğini, saat 21.30 sıralarında büroya gelen şikâyetçinin ""Abi yanlış anlama."" diyerek belindeki silahı masanın üstüne koyduğunu, şikâyetçiye kendisini nereden tanıdığını, bu dolandırıcı kişilerle arasında bağ olup olmadığını sorduğunu, onun da ... ile cezaevinden arkadaş olduklarını, bu işleri yaparken Aydın isimli şahsın ..."e yardımcı olduğunu, şahısları bulup İstanbul"dan getireceğini, kendisine yanlış yaptıklarını söylediğini, ancak şikâyetçiyi ciddiye almadığını, ona Aydın"ın kim olduğunu sorduğunu, şikâyetçinin de Aydın"ı sanık ..."un tanıdığını belirtip sanık ..."u çağırdığını, 10-15 dakika sonra tek başına büroya gelen sanık ..."un ""Buyur beni çağırmışsın."" dediğini, kendisinin de ""... bana senin Aydın‘ı tanıdığını söyledi. Bu şahıs kim?"" diye sorduğunu, sanık ..."un da ""Bu şerefsiz yalan söylüyor."" diyerek şikâyetçiye bir tokat vurup gönderdiğini, ""Benim iş yerimde böyle şeyler yapmayın bizden uzak durun."" deyince sanık ..."un şikâyetçiyi alıp götürdüğünü, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede ek olarak; kamera kayıtları incelendiğinde parayı ... isimli şahsın çektiğinin anlaşıldığını, olay günü şikâyetçinin kendisini arayarak ""Paranı çarpanı biliyorum, yardımcı olacağım."" dediğini, bunun üzerine şikâyetçiyi iş yerine davet ettiğini, sonraki olayların sanıklar ... ve..."un anlattığı gibi olduğunu, suçlamayı kabul etmediğini, olayın bu şekilde yaşandığına iş yerinde çalışan bütün personelin tanık olduğunu,
Sanık ... kollukta ve sorguda; sanık ... ile uzaktan akraba olduklarını, inceleme dışı sanık ..."i tanımadığını, ...’nu cezaevinden tanıdığını, şikâyetçi ve sanık ... ile arkadaş olduklarını, 03.09.2005 tarihinde saat 21.00 sıralarında ağabeyi olan sanık ... ile birlikte çarşıda gezdikleri sırada sanık ..."u gördüklerini, birlikte eve doğru yürürlerken kendisini arayan şikâyetçinin Onur Air"de sanık Sarkan"ın yanında olduğunu söyleyip oraya gelmesini istediğini, söz konusu yer evinin güzergâhında olduğu için neden çağırdığını sormadığını, bu iş yerine gittiklerini, ancak sanıklar ... ve..."un dışarıda beklediklerini, kendisinin ise içeri girdiğini, sanık ... ve şikâyetçi ile tokalaştıktan sonra sanık ..."ın Aydın isimli şahsı sorduğunu, tanımadığını söylediğini, sanık ..."ın, Aydın isimli şahsın kendi adına kimlik çıkarttığını ve hesabından para çektiğini anlattığını, kendisinin de tekrar şahsı tanımadığını belirttiğini ve adını kullandığı için şikâyetçiye bir tokat attığını, sanık ..."ın ""Benim iş yerimde böyle şeyler yapmayın."" dediğini, ardından şikâyetçiyle birlikte oradan ayrıldıklarını, sanıklar... ve ..."ın karşı kaldırımda beklediklerini, şikâyetçiyle yürürken ona ""Neden benim adımı kullanıyorsun?"" diye sorduğunu, onun da ""Benim mesleğim bu, ben böyle para kazanıyorum."" diyerek elini beline attığını, elini tuttuğunu, şikâyetçi silah çekmek isteyince eline vurduğunu ve tabancanın yere düştüğünü, ardından şikâyetçinin kaçıp gittiğini, sanık ..."un yere düşen kuru sıkı tabancayı alıp götürdüğünü, ardından sanık ... ile eve gittiklerini, şikâyetçiyle 6-7 yıllık arkadaşlıklarının olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini,
Mahkemede benzer savunmalarına ek olarak; olay günü şikâyetçi ile tartıştıklarını, ...’nu nerede bulabileceklerini konuştuklarını, atılı suçlamayı kabul etmediğini, aslında kendi arkadaşı olan sanık ..."un şikâyetçinin de samimi arkadaşı olduğunu, devamlı birlikte zaman geçirdiklerini, bu hadisenin sanık ... ve şikâyetçinin birlikte düşündükleri bir mizansen olabileceğini, şikâyetçiye nasıl ifade vereceğine dair mektup göndermediğini, aksine şikâyetçinin Mersin"de cezaevinde yattığı sırada koğuş arkadaşı olan ve hâlen Malatya"da cezaevinde bulunan tanık Sedat"a cezaevinden atıldığı belli olan iki mektup gönderdiğini, bu mektupları da tanık Sedat"ın kendisine ilettiğini, mektupları ibraz ettiğini, -Mahkemece; ... imzalı zarf üzerindeki bilgilere göre Malatya kapalı cezaevi tutuklu veya hükümlülerinden Sedat Yaldız isimli şahsa atıldığı belirlenen iki adet mektubun dosyaya konulduğu tespitinin yapıldığı-
Sanık ... kollukta ve mahkemede; sanık ..."ın uzaktan akrabası, sanık ..."un mahalleden arkadaşı, şikâyetçinin ise kardeşinin arkadaşı olduğunu, 03.09.2005 tarihinde kardeşi olan sanık ... ile birlikte gezerlerken sanık ... ile karşılaştıklarını, birlikte eve doğru yürükleri esnada şikâyetçinin sanık ..."u arayıp Onur Air isimli iş yerinde sanık ..."ın yanında olduğunu ve Serkan"ın kendisini çağırdığını söylediğini, bunun üzerine oraya gittiklerini, kendisi ve sanık ..."un dışarıda beklediklerini sanık ..."un ise içeri girdiğini, beş dakika sonra dışarı çıkan şikâyetçi ve sanık ..."un kendi aralarında tartıştıklarını, şikâyetçi sanık ..."a küfür edince sanık ..."un da ona birkaç tokat attığını, sonra şikâyetçinin silah çektiğini ancak sanık ..."un şikâyetçinin eline vurarak silahı yere düşürdüğünü, şikâyetçinin de kaçtığını, yere düşen kuru sıkı silahı sanık ..."un aldığını, olaydan sonra yakalandığı iş yerine sanık ..."a sanık ..."u polislerin neden yakaladıklarını sormak için gittiğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık ... müdafisi huzurunda kollukta 03.09.2015 tarihinde; şikâyetçiyi daha önce sanık ..."ın yanında gördüğünü, sanıklar... ve ..."ı mahalleden tanıdığını, sanık ... ve Muharrem"i ise ilk defa olay gecesi gördüğünü, Canpolatlar İş Merkezi K.1 adresinde bulunan büronun Kenan Keskin"e ait olduğunu, 02.09.2005 tarihinde Kenan Keskin"le karşılaştıklarında Kenan"ın kendisine bir yerde çalışıp çalışıp çalışmadığını sorduğunu, çalışmadığını söylemesi üzerine kendisinden büroyu temizlemesini isteyerek anahtarını verdiğini, anahtarı aldıktan sonra internet kafeye gittiğini, saat 23.15 sıralarında evine döndüğü esnada evin önünde üç aracın durduğunu gördüğünü, bir aracın ayrıldığını, diğer araçlardan birinin siyah Tofaş ya da Şahin marka, diğerinin ise Renault marka araç olduğunu, Renault marka araçtan inen sanık ..."un ""Kenan Keskin"in anahtarı sende mi?"" diye sorduğunu, ""Bende."" diyerek cevap verdiğinde sanık ..."un anahtarı istediğini, anahtarı verdiğini, sanık ..."un ""Arkadaki arabaya bin."" dediğini, siyah arabaya bindiğini, araçta sanık ... ile tanımadığı bir şahsın bulunduğunu, iki araç peş peşe büroya doğru gittiklerini, şikâyetçinin büronun kapısının önünde olduğunu, hep birlikte içeri girdiklerini, içeride sanıklar ..., ..., şikâyetçi, adını konuşmalar sırasında öğrendiği Serkan ve Muharrem isimli şahıslar ile isimlerini bilmediği iki kişinin olduğunu, şikâyetçiye ..."i sorduklarını, şikâyetçi yerini bilmediğini söylediğinde Serkan Dayı diye hitap ettikleri şahsın şikâyetçiye ""Canın yanmasın, paranın yerini söyle. İstanbul"da beraber gezdiniz, sen onun yerini biliyorsun, söyle."" dediğini, şikâyetçinin de ..."in paraları alarak gittiğini, yerini bilmediğini söylediğini, bunun üzerine sanık ..."ın ""Bu işin içinde sen de varsın, senin kimliğin de var, nasıl yerini bilmiyorsun?"" diye kızdığını, Serkan Dayı dedikleri şahsın da ""Bunu içeri alın birkaç tane vurun o zaman konuşur."" dediğini, o sırada büronun ışıklarının açık olduğunu, kendisinin de bu şahıslara sürekli su götürdüğünü, sanık ... ve Muharrem isimli şahsın şikâyetçiyi girişte bulunan küçük odaya aldıklarını, kendisinin de odaya girdiğini, Muharrem"in elini şikâyetçinin omzuna atıp ""Güzel güzel anlat."" dediğini, şikâyetçinin üzerinde gri metalik renkli toplu bir silah bulduğunu, bu silahı kendisine vererek ""Götür içeri koy."" dediğini, silahı çekmeceye koyup odanın kapısının önünde beklediğini, bu sırada içeride şikâyetçiyi dövmeye başladıklarını, sanık ..."un kendisine hitaben ""Söyle onlara fazla vurmasınlar, ..."i fazla bağırtmadan öğrensinler."" demesi üzerine bu sözleri sanık ... ve Muharrem"e ilettiğini, Muharrem"in de ""O zaman git bez getir, ağzına sokalım."" dediğini, mutfaktan sarı renkli bulaşık bezi getirerek onlara verdiğini, şahısların konuşması için şikâyetçiye sürekli baskı yaptıklarını, bir süre sonra Muharrem"in ""Git kablo getir, bunun elini ağzını bağla."" dediğini, diğer odada bulunan teybin kablosunu sökerek masaya koyduğunu, ancak şikâyetçiyi kabloyla bağlamadıklarını, şahısların şikâyetçinin sırtına ve vücudunun değişik yerlerine vurduklarını, kendisinin de şikâyetçiye iki defa hafifçe vurduğunu, şikâyetçinin eşyasının alındığını görmediğini, şikâyetçi çok bağırdığı için ışıkları kapattıklarını, şahısların dayaktan sonra şikâyetçiyi küçük odadan çıkarıp Serkan Dayı dedikleri şahsın yanına götürdüklerini, Serkan"ın şikâyetçiye ""Benim adıma neden para aldınız? ..."in yerini söyle."" dediğini, bunun üzerine şikâyetçinin ""İstanbul Şirinevler Kiler mağazası çaprazı ... No.2"de kayınbabası oturuyor."" dediğini, bu söz üzerine herkesin sakinleştiğini, Serkan Dayı dedikleri şahsın kendilerine hitaben ""Bu kadar adresini bilen adam ..."in tam yerini ve paranın yerini de biliyor, bu burada çok bağırıyor alın bunu götürün."" dediğini, şikâyetçiyi kendisi, sanıklar... ve ..., Muharrem ve aracı kullanan bir şahıs ile birlikte Boztepe tarafında boş bir araziye götürdüklerini, Serkan ve yanındaki iki şahsın kendileriyle birlikte gelmediklerini, ancak şikâyetçinin oraya götürülmesini Serkan"ın söylediğini, kendisi ve aracı kullanan şahsın araçtan indiklerini, sanıklar..., ..., şikâyetçi ve Muharrem"in birkaç dakika araçta kaldıklarını, tanımadığı şahsın yaklaşık iki dakika sonra ""Git ..."e tecavüz et."" dediğini, araca gittiğinde şikâyetçinin atlet ve külotla kaldığını gördüğünü, arka koltuğa şikâyetçinin yanına gittiğinde şikâyetçinin ağladığını ve ""Bana bir şey yapma."" dediğini, kendisinin de ""Sana zaten bir şey yapmayacağım."" diyerek dışarıdaki şahıslar duysun diye şikâyetçinin boğazını sıktığını, şikâyetçinin de bağırdığını, ön koltuktaki elbiselerini şikâyetçiye verdiğini ve birlikte araçtan indiklerini, şahısların şikâyetçiyi Boztepe çıkışında başka bir araca bindirdiklerini, kendisinin oradan ayrıldığını, şahısların büronun anahtarının kendisinde olduğunu nereden öğrendiklerini bilmediğini,
Savcılıkta 04.09.2005 tarihinde; bu olayla ilgili olarak emniyet müdürlüğünde verdiği ifadenin doğru olduğunu, sadece olaylardan korktuğu için anahtarı verdiğini ve söz konusu olayların gerçekleştiğini, hiçbir şekilde olaylara karışmadığını, sadece izlemek zorunda kaldığını, kuru sıkı tabancanın şikâyetçinin üzerinde olduğunu, olay yerinde başka silah görmediğini, kendisinin sadece bezi getirdiğini, su istediklerinde su, kablo istediklerinde kablo götürdüğünü, bu eşyaların iş yerinin içerisinde olduğunu, korktuğu için dediklerini yapmak zorunda kaldığını, kendisini tehdit etmemelerinin korkmadığı anlamına gelmeyeceğini, sanıklar ... ve...’u mahalleden tanıdığını, sanık ... ve inceleme dışı sanık ..."i ilk defa gördüğünü,
22.06.2006 tarihli dilekçesinde; sanıklar... ve ... ile birlikte yürüdükleri esnada sanık ..."a telefon geldiğini, sanık ..."un ... isimli birisinin aradığını kendisini Onur Air isimli iş yerinde beklediğini söylediğini, oraya gittiklerini, kendisi ve ..."ın dışarıda beklediklerini, sanık ..."un ise içeri girdiğini, beş on dakika kadar sonra yanlarına gelen sanık ... ile şikâyetçinin kavga etmeye başladıklarını, şikâyetçinin silah çektiğini, ancak sanık ..."un eline vurarak silahı düşürdüğünü, yere düşünce silahı kendisinin aldığını ve ardından evine gittiğini, bu silahı ertesi gün temizlik yaptığı iş yerine götürdüğünü, sonra oraya gelen polislerin silahı sorduklarını, kendisinin de silahı teslim ettiğini, karakolda zorla ve tehdit edilerek okumadığı ifadeyi imzaladığını,
Mahkemede; olayın dilekçesinde aktardığı şekilde gerçekleştiğini, şikâyetçi ile sanık ... arasında öğretmenevinin önündeki ana caddede meydana gelen kavga sırasında şikâyetçinin elinden düşürdüğü silahı bulunduğu yerden alıp iş yerine götürdüğünü, akabinde aynı gün gelen kolluk görevlilerinin silahı sormaları üzerine teslim ettiğini, kendisini emniyete götürdüklerini, bilahare kolluk görevlilerinin kendisini 70 km mesafede bulunan Doğanşehir ilçesindeki baba ocağına kadar araçla götürdüklerini, kendisine bir daha Malatya’ya gelmemesini, gelirse başının derde gireceğini söylediklerini,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1-Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetine dair Yerel Mahkemece kurulan 12.06.2006 tarihli hükme yönelik temyiz isteğinin reddine ilişkin 28.01.2015 tarihli ve 275-232 sayılı ek kararın Özel Dairece 29.09.2015 tarihli ve 4209-8675 sayılı ilamla onanmasına karar verildiği ve Özel Dairece 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı kararda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılan sanık ... hakkındaki hükme yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yetkisinin bulunup bulunmadığı;
5271 sayılı CMK"nın olağanüstü kanun yollarının yer aldığı "Altıncı Kitap", "Üçüncü Kısım", "Birinci Bölüm"de yer alan 308. maddede;
"1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (Ek: 2/7/2012-6352/99 md.) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (Ek: 2/7/2012-6352/99 md.) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir." şeklindeki hüküm ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yetkisi düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında açıkça yer aldığı üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından olan itiraz yoluna gidebilmesi için ön koşul; Yargıtay Ceza Daireleri tarafından bir karar verilmesidir. Yargıtay Ceza Dairelerinden birisi tarafından inceleme yapılmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında Yerel Mahkemece 12.06.2006 tarih ve 575-257 sayı ile atılı suçtan mahkûmiyetine karar verildiği, sanık ... müdafisinin yüzüne karşı tefhim edilen bu hükmün temyiz edilmemesi nedeniyle Özel Dairece diğer sanıkların temyiz istemlerine ilişkin olarak verilen 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı itiraza konu kararda sanık ... yönünden bir değerlendirme yapılmadığı, daha sonra sanık müdafisi tarafından 16.01.2015 tarihinde temyiz yoluna müracaat edildiği, Yerel Mahkemece 28.01.2015 tarihli ve 275-232 sayılı ek karar ile temyiz isteminin süre yönünden reddedildiği ve bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 29.09.2015 tarih ve 4209-8675 sayı ile temyiz isteminin reddine dair ek kararın onandığı anlaşılan dosyada;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından olan itiraz yoluna gidebilmesi için Yargıtay Ceza Daireleri tarafından bir karar verilmesinin ön koşul olması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık ... müdafisinin temyiz isteminin reddine dair ek kararın onanmasına ilişkin Özel Dairece verilen 29.09.2015 tarih ve 4209-8675 sayılı karara yönelik itiraz yoluna müracaat edilmesi mümkün ise de itirazın Özel Dairenin bu kararına değil sanık ... hakkında herhangi bir değerlendirmeye yapılmayan Özel Dairenin 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı kararına yönelik olması, Özel Dairece verilen 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı kararda da sanık ... hakkında temyiz incelemesi yapılmaması karşısında, Özel Dairece verilen 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı karara ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanık ..."e yönelik vaki itiraz isteminin reddine karar verilmelidir.
2- Yerel Mahkeme hükümlerinin Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa"nın 141 ve CMK"nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oylar da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, CMK"nın 289/1-g ve 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21.3.2000, § 33). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23.04.1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 06.12.1988, § 68). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfi olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21.1.1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2.7.2002, § 44).
Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan "kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama" yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında "ilgili ve yeterli bir yanıt" vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarih ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece, sanık ..."ın şikâyetçiye yönelik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme, sanıklar ..., ... ve..."un ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri kabul edilerek kurulan mahkûmiyet hükümleri ile ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.12.2015 tarihli ve 380179 sayılı itiraznamesinde, Yerel Mahkeme hükümlerinin gerekçesinde sanıkların atılı suçu işlediklerine dair delillerin gösterilmediği, şikâyetçinin yaralanmasının sanık ... ile aralarında yaşanan kavga olayına ilişkin olduğuna ve şikâyetçinin sanıklara iftira attığına dair tanık beyanlarına neden itibar edilmediğinin tartışılmadığı, bu şekilde hükümlerin Anayasa’nın 141 ve CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörüldüğü şekilde kanuni ve yeterli gerekçe içermediği ileri sürülmüş ise de;
Yerel Mahkemece 12.06.2006 tarihli ve 575-257 sayılı hükümlere ilişkin gerekçede; sanıklar hakkındaki iddia konusu eylemlerin izah edilmesi, sanık savunmalarına yer verilmesi, şikâyetçinin tüm sanıklar tarafından konuşma bahanesiyle Canpolatlar İş Merkezinin birinci katında bulunan bir yazıhaneye götürülmesinin ardından elektrik kablosu ile el ve ayakları bağlanıp darbedildiği, üzerinde sigara söndürüldüğü, hürriyetinden yoksun bırakıldığı yönündeki iddiasının suçta kullanılan ve olay yerinde yapılan arama sonucu ele geçirilen eşyalar, şikâyetçiye ait adli rapor ve fotoğraflar ile doğrulandığına yönelik tespitte bulunulması, bu tespit yapılırken hükme esas alınan delillerin de gösterilmesi, olayın başka şekilde gerçekleştiğini ifade eden tanık anlatımlarına itibar edilmediğinin belirtilmesi, şikâyetçi beyanına, olay yerinde bulunan delillere ve şikâyetçiye ait adli rapora dayanarak mahkûmiyet hükümlerini temellendirip gerekçe oluşturan Yerel Mahkemenin bu kabule aykırı görülen tanık beyanlarına neden itibar etmediğinin karar içeriğinden açıkça anlaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlere yer veren, delilleri tartışıp değerlendiren, ulaşılan kanaat ile sanıkların sabit olan eylemlerini belirleyip nitelendirmesini yapan Yerel Mahkemenin sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümlerine ilişkin gerekçesinin Anayasa’nın 141 ve CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla bu uyuşmazlık konusu bakımından haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
3- Sanıklar hakkında TCK"nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanmasının gerekip gerekmediği;
TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi;
"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç tipi ile bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanması eylemleri cezalandırılmak istenmiştir. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir" şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.
Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece "bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak" tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Bu nedenle suç, mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmeyip aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurlar da var ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanun"un metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Ankara 2008, s. 363; Ceza Hukuku Özel Hükümler, Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen, Ankara 2018 Adalet Yayınevi, 17. Baskı, s. 368) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161, 23.01.2007 tarihli ve 275-9, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı ile bu güne kadar süreklilik arz eden çok sayıdaki kararları) benimsenmiştir. Suçun oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma yönündeki ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması, diğer bir deyişle eylemde hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması zorunludur. Hukuka aykırılık, öğretide genel olarak hukuk düzeninin izin vermediği hâlleri ifade etmektedir.
Haksız tahrik ise TCK’nın 29. maddesinde; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmek suretiyle, kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.
TCK"nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin, ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."ın 31.08.2005 tarihinde kolluk birimlerine müracaat ederek İş Bankası"nda bulunan hesabından kendisi adına sahte kimlik kullanılarak para çekildiğini, daha önce de havale bahanesiyle iş yeri aranarak annesinin kızlık soy adının alındığını, arayan bu numara üzerinden yaptıkları araştırma sonucunda şikâyetçi ... ile daha önce iş yerinden araç kiralayan ..."nun isimlerine ulaştıklarını ve bu şahıslardan şüphelendiklerini belirttiği, şikâyetçinin bu olayla ilgili sanık ..."la irtibata geçtiği, 02.09.2005 tarihinde sanık ..."ın bu olayı görüşmek üzere şikâyetçiyi ofisine çağırdığı, aynı gün saat 21.00 sıralarında şikâyetçinin sanık ..."a ait iş yerine gittiği, sanık ... ile şikâyetçinin bir süre aralarında konuştukları, daha sonra sanıklar..., ... ve..."un da buraya geldikleri, sanıkların para çekilmesi olayını rahat konuşmak bahanesiyle şikâyetçiyi Canpolatlar İş Merkezi"nin birinci katında bulunan sanık ..."un temizlik işlerini yaptığı büroya götürdükleri, buraya girince şikâyetçiyi darp etmeye başladıkları, elbiselerini çıkarıp el ve ayaklarını elektrik kablosu ile bağladıkları, silahla tehdit ettikleri, bağırmaması için ağzını sarı bir bez ile kapattıkları, vücudunda sigara söndürdükleri, bir yandan da sürekli ..."in yerini sordukları, eğer söylemezse onu öldüreceklerini söyledikleri ve bir süre daha tuttukları şikâyetçiyi gece yarısı serbest bıraktıkları anlaşılan olayda;
Sanık ..."ın hesabından sahte kimlik kullanılarak para çekilmesi, sanığın 31.08.2005 tarihinde kolluğa müracaat ederek yaptığı araştırmada eylemi şikâyetçi ... ile ..."in yaptığını düşündüğünü ifade etmesi, suç tarihinde bu eylemle ilgili olarak şikâyetçi hakkında ayrı bir soruşturmanın bulunması, şikâyetçinin sanık ..."la irtibata geçerek olayla ilgisinin olmadığını ancak olayı gerçekleştiren şahısları tanıdığı yönünde gerçeğe aykırı konuşmalar yapması, sanık ..."ın, şikâyetçinin kendisini aradığını emniyete bildirmesi üzerine kolluk görevlisi tarafından bu kişilerin dolandırıcı oldukları ve dikkatli olması gerektiği yönünde ikaz edildiğini beyan etmesi, şikâyetçi ... ile ... hakkında sanık ..."a karşı gerçekleştirdikleri para çekme eylemi nedeniyle Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 07.03.2014 tarih ve 200-55 sayı ile bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarını araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyet kararı verilmesi, şikâyetçi ... hakkındaki bu hükmün kesinleşmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık ..."ın, hesabından para çekilmesi eylemine şikâyetçi ..."in katıldığı noktasındaki düşüncesinin varsayımdan öte, makul ve maddi olgulara dayanması nedeniyle sanık ..."ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu haksız tahrik altında işlediği kabul edilmelidir.
Öte yandan şikâyetçinin, sanık ..."ın hesabından sahte kimlikle para çekmesi eyleminin diğer sanıklara yönelik tahrike konu bir fiil olmaması karşısında sanıklar..., ... ve... hakkında TCK"nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunduğuna ilişkin itirazının sanık ... yönünden kabulüne, sanıklar..., ... ve... yönünden ise reddine karar verilelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının,
1) Birinci ve ikinci uyuşmalık konusu bakımından REDDİNE,
2) Üçüncü uyuşmazlık konusu bakımından;
A) Sanıklar..., ... ve... yönünden REDDİNE,
B) Sanık ... yönünden KABULÜNE,
B-1) Sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 25.04.2013 tarihli ve 15114-5011 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
B-2) Sanık ... hakkında Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12.06.2006 tarih ve 575-257 sayı ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık açısından haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
B-3) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilip Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle, sanık ... hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA,
3) Dosyanın, Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.06.2020 tarihinde yapılan müzakerede tüm uyuşmazlıklar bakımından oy birliğiyle karar verildi.
 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi