Esas No: 2012/3444
Karar No: 2012/5323
Karar Tarihi: 05.06.2012
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/3444 Esas 2012/5323 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı ve katılma alacağı
... ile ..., ihbar olunanlar ... ve müşterekleri aralarındaki katkı payı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Aile Mahkemesinden verilen 17.01.2012 gün ve 682/23 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili, davalı ve bir kısım davalıların vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı bizzat ve vekili Avukat ..., davalı ... bizzat ve müşterekleri vekili Avukat ... geldiler. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde parsel numaralarını ve niteliklerini bildirdiği evlilik içinde edinilen taşınmazlar, şirket hissesi ve araçlarla ilgili alımlarda vekil edeninin katkıda bulunduğunu açıklayarak aralarında geçerli mal rejimi gereği tasfiye edilerek davacının katkı payı ve katılma alacağına hükmedilmesini istemiş, dava değerini 200.000 TL göstererek harcını da bu miktar üzerinden yatırmıştır. Mahkemenin isteği üzerine 12.02.2008 tarihli dilekçesinde hangi mal için ne miktar istekleri olduğunu açıklamış, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Bilahare 03.01.2012 tarihinde verdiği, harcını da tamamladığı dilekçesi ile isteğini 858.449,52 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı ... ve bir kısım ihbar edilenler vekili, dava konusu şirketin davalı ..."nun babası ... ve amcası İsmet Alan tarafından 1958 yılında kurulduğunu, ..."nun şirkete 1991 yılında girdiğini ve hisse sahibi olduğunu, 110 ada 272 parseldeki 13 nolu meskenin 1997 yılında ... tarafından satın alındığını, Samsun Toybelen Köyü 9571 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazın (arsanın) iki bölüm halinde 26.07.2002 ve 14.11.2002 tarihlerinde satın alındığını, 01.09.2004 tarihinde imar uygulaması ile birleştirildiğini, taşınmaz her ne kadar ... adına alınmış ise de parasının babası ... tarafından ödendiğini, daha sonra taşınmaz üzerinde başlanan inşaatın yapım bedelinin de ... tarafından karşılandığını, bu nedenle taşınmazın 2/3 hissesinin ...’a devredildiğini, şirket adına kayıtlı ... ve 55 AL 158 plakalı araçların bankaya olan borçlarının şirket tarafından ödenmekte olduğunu, tarafların ayrı yaşadıkları dönemde alındığını, davalı ..."nun İlk-El Koll. Şirketinde 2001 yılında % 50 hissesi varken diğer hissedar kardeşi ..."dan % 45 hisseyi satın aldığını, ancak; bu hisseye ilişkin borcunu ödeyemediğinden % 75"ini iade etmek zorunda kaldığını, davacı ile davalı ..."nun 2004 yılından itibaren ayrı yaşadıklarını, davacının maaşının özel harcamalarına dahi yetmediğini, davacı tarafça tasfiye ve alacak talep edilen taşınır ve taşınmaz mallarda davacının hiçbir hak ve katkısının olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Islah talebine karşı 09.01.2012 tarihli dilekçesinde ise, davacının ıslah ettiği miktarların zamanaşımına uğradığını açıklayarak önceki cevabını tekrarla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İhbar edilen ..., kooperatiften edinilen taşınmazda üye olarak davalının göründüğünü ancak üyeliğin esasen kendisine ait olduğunu, üye aidatlarını davalının hesabına banka yolu ile gönderdiğini açıklayarak taşınmazdaki tedbirin kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 55.013,08 TL"si katkı payı alacağı ve 46.156,39 TL"si katılma alacağı olmak üzere davacının toplam 101.169,47 TL alacak talebinin kabulüne, karar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı ve bir kısım ihbar olunanlar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflardan davacı ... ile davalı ... 08.06.1991 tarihinde evlenmiş, 12.05.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 12.06.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (4721 sayılı TMK.nun 225/2.m.) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4721 sayılı TMK.nun 202.m.).
Dava konusu mal varlığı değerlerinin bir kısmının 01.01.2002 tarihinden önce, bir kısmının ise 01.01.2002 tarihinden sonra davalı ... adına edinildiği ve bu nedenle davacının talebinin katkı payı alacağı ile katılma alacağı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, gelirinden başka bir katkı ileri sürmediğinden 01.01.2002 sonrası dönem için edinilmiş mal niteliğindeki maaşı ile katkıdan dolayı değer artış payı talebinde bulunma imkanı yoktur.
Dava konusu mal varlığı ile ilgili getirtilen belgeler ve toplanan delillere göre mahkemece, gerek dava tarihi itibariyle gerekse karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlenen değerlerde herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Diğer yandan katkı payı oranı belirlenirken dosya kapsamıyla net olarak belirleme imkanı olmadığı gözetilerek belirlemede fedakarlığın denkleştirilmesi ve hakkaniyet kuralından da faydalanıldığına göre katkı payı oranı yönünden de bir usule aykırılık yoktur. Taraflar arasındaki ihtilaf, edinilen mal varlığının tamamının davalı ...’ya ait olup olmadığı, davacının talebinin ne miktar üzerinden değerlendirilmesi gerektiği ve ıslahla artırılan miktar için zamanaşımının uygulanıp uygulanamayacağı ve uygulanması halinde süresinin ne kadar olduğu hususunda toplanmaktadır.
Dava konusu mal varlığının 110 ada 272 parselde (7859 ada 15 parsel) bulunan 13 numaralı mesken 26.09.1997 tarihinde ... adına satın alınmıştır. 340 ada 10 parselde bulunan 14 numaralı mesken ... adına 10.10.1995 tarihinde kooperatife üyelik yolu ile ödemelere başlanmış ve 25.04.2005 tarihine kadar ödemelere devam etmiş, meskenin tapusu ise 09.05.2005 tarihinde üyeliği devralan ... adına tahsisen oluşmuştur. 9571 ada 1 parsel ise, 26.07.2002 tarihinde alınan 2083 parsel ile 14.11.2002 tarihinde alınan 1663 parselin 08.03.2004 tarihinde imar uygulaması ile tevhidinden oluşmuş, tapuya ... adına tescil edilmiş, bilahare 2/3 payı ...’nun babası ... adına 01.09.2004 tarihinde devredilmiştir. Davalı ...’nun hissedarı olduğu İlk-El Kollektif Şirketinden kaynaklanan (banka mevduatı, araçlar, demirbaş, kar payı vb.) alacak isteği ise 01.01.2002 tarihi sonrasına tekabül etmektedir. Dosya kapsamı ve toplanan deliller, davalı ...’nun mali durumu, 01.01.1991"de şirketin %50 hissedarı olması, babası ...’ın savunmada da belirtildiği gibi bu tarih sonrasında 1994 ve 1999 yıllarında iki dönem belediye başkanı seçilmesi ve görev yapması, tapu kayıtlarındaki devirler birlikte değerlendirildiğinde dava konusu mal varlığının 9571 ada 1 parsel üzerine inşa edilen plaza inşaatı hariç davalı ...’ya ait olduğunun kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Plaza inşaatının ise dosyaya sunulan belgeler karşısında ...’a ait olduğunun kabulü ve hesaplamada dikkate alınmaması gerekir.
Davacı vekili, davasını açarken katkı payı ve katılma alacağından bahsetmiş, ancak hangi mal varlığı için ne kadar talebi olmadığını bildirmemiş ise de, dava değerini 200.000 TL olarak belirlemiş ve harcını bu miktar üzerinden yatırmış, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, keşif ve bilirkişi incelemesi sonrasında belirlenecek alacak miktarına göre peşin harcı yatıracaklarını açıklamıştır. Devamında, mahkemece verilen süre üzerine benzer açıklamalarını tekrarla hangi mal için ne miktar talepleri olduğunu somutlaştırmaya çalışmış, bildirdiği değer toplamı 80.000 TL"ye tekabül etmekte ise de bilirkişi raporu sonrasında harcını da tamamladığı 03.01.2012 tarihli dilekçe ile taleplerini 858.449,52 TL olarak ıslah etmiştir. Mahkemece, davacının 80.000 TL değere tekabül eden açıklaması ile birlikte katkı payı alacağı için zamanaşımının 10 yıl olması ve bu nedenle ıslahla artırılan miktara yönelik zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı ancak katılma alacağı için 1 yıllık zamanaşımının geçtiği kabul edilerek yazılı şekilde katkı payı alacağının tamamı, katılma alacağının ise açıklama dilekçesi ve bilirkişi raporlarındaki belirlenen miktarları dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar açıklama dilekçesinde bildirilen değer toplamı 80.000 TL"ye tekabül etmekte ise de dava dilekçesindeki açıklamalar ve dava açılırken harcının da yatırılmış olması dikkate alındığında dava açıldığında davacının talebinin 200.000 TL olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mahkemenin davacının dava açıldığı sıradaki talebini 80.000 TL ile sınırlayacak şekilde karar vermiş olması doğru olmamıştır. Bu belirlemeden sonra ıslah ve zamanaşımı konusunun incelenmesi gerekir.
Bilirkişi raporları ile diğer dava konusu mal varlığı yanında sadece dava konusu 9571 ada 1 parselin zemin değerinin karar tarihine en yakın değerinin 764.200 TL olduğu belirlenmiştir. Davacı vekili, bilirkişi raporu sonrasında talebi 858.449,52 TL olarak ıslah etmiş, harcını tamamlamıştır. Bu ıslaha karşı davalı ve bir kısım ihbar edilenler vekili ıslahla artırılan kısmın zamanaşımına uğradığını açıklayarak zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Az yukarıda açıklandığı üzere davacının dava açıldığı sırada talebi 200.000 TL"dir. Davacının isteğinin katkı payı ve katılma alacağı niteliğinde olduğunda da tereddüt yoktur.
Öncelikle davacı lehine hükmedilen 110 ada 272 parseldeki 13 numaralı mesken bakımından 46.250 TL, 340 ada 10 parseldeki 14 numaralı meskenin kooperatif üyeliği ile ilgili 01.01.2002 öncesine tekabül eden ödemelerinden kaynaklanan 8.763,08 TL toplamı 55.013,08 TL"nin davacının elde ettiği gelir dikkate alınarak, taraf gelirleri, kişisel harcamaları ve TKM.nin 152. maddesindeki erkeğin evi geçindirme yükümlülüğü, hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkeleri doğrultusunda belirlenen katkı payı alacağı olduğu açıktır. Dava dilekçesindeki 200.000 TL miktarındaki talep içinde yer alan katkı payı alacağının hesaplanmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığından katkı payı alacağının 55.013,08 TL olarak kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Diğer yandan katkı payı alacağı bakımından TMK.nun 178.maddesinde yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresi değil Borçlar Kanununun 125.maddesinde yazılı 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden, davalının ıslahla artırılan miktar bakımından zamanaşımı def’inin katkı payı alacağı ile ilgili bu kısım bakımından bir önemi de bulunmamaktadır. Katkı payı ve katılma alacağının dava dilekçesinde ne miktarda oldukları açıklanmadığından davacının katkı payı alacağının belirlenen 55.013,08 TL bölümünün katkı payı alacağına hasredildiği gözetilmelidir. Katkı payı alacağında faize dava veya ıslah tarihinden geçerli hükmedilmesi gerekir ise de davacının talebi tasfiye tarihinden geçerli faize ilişkin olup, mahkemece karar tarihi itibariyle faize hükmedilmesi de doğrudur. Kaldı ki faiz yönünden davacı tarafın bir temyizi de yoktur. Açıklanan nedenlerle davalı ... ve bir kısım ihbar edilenler vekilinin bu bölüme yönelen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile hükmün katkı payı alacağına ilişkin 55.013,08 TL"lik bölümünün ONANMASINA,
Taraf vekillerinin katılma alacağı ile ilgili bölüme yönelen temyiz itirazlarına gelince; davacının dava konusu mal varlığı üzerinde katılma alacağı isteğinin yukarıda belirlenen 55.013,08 TL"nin 200.000 TL"den düşüldükten sonra kalan 144.986,92 TL olduğu açıktır. Bu belirlemeden sonra davacının bu miktar katılma alacağı olup olmadığı, var ise fazla kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramayacağı irdelenmelidir.
743 sayılı TKM.nin yürürlükte bulunduğu dönemde mal ayrılığı rejimi söz konusu idi. Mal ayrılığı rejimi için 743 sayılı TKM.de mal rejimi konusunda herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemişti. Ancak, 743 sayılı TKM.nin Borçların Umumi Kaideleri başlığını taşıyan 5. (4721 sayılı TMK. m.5) maddesinde, “Akitlerin in’ikadına ve hükümlerine ve sükutu sebeplerine taalluk edip borçlar kısmında beyan olunan umumi kaideler, medeni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir” amir hükmüne yer verilmiştir. Bu durum karşısında anılan madde gereğince BK.nun zamanaşımına ilişkin uygun düşen hükmünün mal rejimleri konusunda da uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu durum karşısında, TKM.nin 5. maddesinin yollamasıyla mal ayrılığı rejimi dönemi bakımından BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygun düşmektedir. BK.nun 125. maddesinde; “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı taktirde her dava 10 senelik müruru zamana tabidir”, denilmiştir. Madde metninde sözü edilen “her dava” sözcüğü her alacak olarak değerlendirilmektedir. Aynı Kanunun 132/1-3 nolu bendinde ise, “Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında zamanaşımı işlemez” hükmüne yer verilmiştir.
4721 sayılı TMK.nun da ise, zamanaşımına ilişkin hüküm yer almaktadır. Anılan Kanunun 178. maddesinde; “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” denilmiştir. Maddenin birinci bölümünden de açıkça anlaşılacağı üzere “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları...” denilmektedir. Bu hükmün sadece boşanmanın feri niteliğinde bulunan nafaka, maddi ve manevi tazminat ile benzeri hakları kapsadığını söylemek güçtür. Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları ibaresinin aynı zamanda edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı ve değer artış payını da kapsadığı düşünülmektedir. Halihazırda Daire uygulaması bu yöndedir. 743 sayılı TKM.nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde katkı payı alacağına yönelik tüm davalar sözleşme olsun veya olmasın 743 sayılı TKM.nin (4721 sayılı TMK.nun) 5. maddesinin yollamasıyla BK.nun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabidir. TMK.nun 225/1. maddesi uyarınca mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona ermiş (ki başka bir mal rejiminin kabulü halinde sözleşme söz konusu olur) ya da aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince mahkemece evliliğin iptaline karar verilmesi hallerinde de 4721 sayılı TMK.nun 5. maddesinin yollamasıyla BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı uygulanmaktadır. 01.01.2002 tarihinden sonra eşler arasında mal rejimi konusunda yapılmış bir sözleşme söz konusu ise, yine 10 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. TMK.nun 225/2. fıkrasında; “Mahkemece evliliğin (…) boşanma sebebiyle sona ermesi…” halinde katılma alacağı bakımından TMK.nun 178. maddesinde yer alan bir yıllık zamanaşımının uygulanacağı Dairece kabul edilmektedir. Daha önce mal rejimine ilişkin davaların görüldüğü Yüksek Yargıtay 2. Hukuk Dairesinde de; 4721 sayılı TMK.nun 231. maddesine dayalı katılma alacağı konusundaki kararlar oyçokluğuyla verilmiştir. Çoğunluk; TMK.nun 5. maddesi yollamasıyla bu mal rejiminde BK.nun 125. maddesinde yer alan 10 yıllık, azınlık ise; TMK.nun 178. maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasını benimsemiştir (2.H.D. 05.02.2007 T. ve 9383/1228 E/K).
Mal rejimleri konusunda on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerektiği görüşünü savunanlar; TMK.nun 178. maddesinin TMK.nun boşanma kısmında yer aldığı, bu nedenle sadece boşanmanın eki niteliğinde bulunan davalar hakkında uygulanması gerektiği, mal rejimleri konusunda uygulanmasının mümkün olmadığı, maddenin kanunda yer alış biçiminin de buna engel olduğu gerekçesine dayanmaktadırlar. Kanun sistematiğine göre gerçekten TMK.nun 178. maddesi boşanma kısmında yer almaktadır. Ne var ki, TMK.nun 158 ve 179. maddeleri de aynı bölümde yer almakta olup, TMK.nun 158/2. fıkrasında; “Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır”, Mal Rejiminin Tasfiyesi başlığını taşıyan 179. maddesinde de, “mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır” denilmektedir. O taktirde bu maddelerin yer alış biçimine hangi gerekçe gösterilmelidir. Buna benzer bir çok hüküm bulmak mümkündür. O halde bu gerekçe tek başına on yıllık zamanaşımının uygulanmasının gerekçesi olamaz. Ancak, tali bir gerekçe olarak değerlendirilebilir. Bundan ayrı, istek sahibi için çok zorunlu ve yaşamsal bir değer taşıyan, aynı zamanda boşanmanın fer"i niteliğinde olan nafaka, maddi ve manevi tazminat davaları ve benzerleri bakımından daha kısa süre olan bir yıllık, mal rejimi bakımından ise oldukça uzun bir süre sayılan on yıllık zamanaşımının kabulünün bir çelişki oluşturacağı açıktır.
Yargıtay ve Daire uygulaması gereğince uygulanması gereken zamanaşımı süresi boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren başlar. Bugünkü koşullarda bir boşanma davasının temyiz sürecide dahil en az 4-6 yıl sürdüğü bilinmektedir. Kesinleşmeden itibaren on yıllık sürenin son yılı ya da gününde mal rejimine ilişkin davanın açıldığı da gözönünde tutulduğunda sosyal problemin asgari 15 – 20 yıla taşınacağı da bir gerçektir. Bir yıllık zamanaşımı süresinin çok kısa olduğu ancak, on yıllık zamanaşımı süresinin ise, çok uzun olduğu ve sosyal problemi uzun süre ayakta tuttuğu ve başka sosyal problemlere de yol açtığı ya da açacağı gözardı edilemez.
Mal rejimine ilişkin zamanaşımı konusunda doktrinde de tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Çoğunluk görüşünü benimseyenler; farklı açılardan olayı değerlendirmekle birlikte on yıllık zamanaşımının uygulanacağını savunmaktadırlar. Azınlık ise; olayda bir yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini ileri sürmekteler. Yani TMK.nun 178. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığını ileri sürenler iki gerekçeye dayanmaktadırlar. Birincisi sözü edilen madde TMK.nun mal rejimleri bölümünde değil, kanunun sistematiği açısından TMK.nun boşanma kısmında yer almaktadır. İkincisi ise, TMK.nun 178. maddesi boşanmanın eki niteliğinde bulunan nafaka, maddi ve manevi tazminatlarla ilgili olup bunlar hakkında uygulanır. Mal rejimine ilişkin davalar ise boşanmanın eki (fer"i) niteliğinde davalar olmadığını söylemekteler. Konunun çok tartışmalı olduğu ve henüz bir birlikteliğin gerek doktrinde ve gerekse uygulamada sağlanamadığı görülmektedir.
Taraflar arasında görülen boşanma davasının kesinleştiği 12.06.2008 tarihinden ıslah dilekçesinin tarihi olan 11.10.2011 tarihine kadar TMK.nun 178. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi geçmiş bulunduğuna, davalı ile bir kısım ihbar edilenler vekili ıslah dilekçesi ile talep edilen katılma alacağı miktarı bakımından süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunduğuna göre, davacı tarafın dava konusu ettiği mal varlığına ilişkin katılma alacağı miktarı zamanaşımına uğradığından mahkemece ıslahla artırılan miktarın talep dışında kalan bölümünün zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde değildir. Ancak usulüne uygun şekilde belirlenen davacının katılma alacağı miktarının 200.000 TL"nin çok üzerinde olması karşısında davacının ilk talebinin katkı payı alacağı çıktıktan sonra bakiye 144.986,92 TL olduğu, bu miktar üzerinden katılma alacağının kabulü gerektiği gözden kaçırılarak davacı vekilinin açıklama dilekçesine değer verilmek suretiyle yazılı şekilde 46.156,39 TL"ye hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece harcı da yatırılan dava dilekçesindeki değere itibar edilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davalı ve bir kısım ihbar edilenler vekilinin katılma alacağının hesabında dikkate alınması gereken mal varlıkları ile ilgili temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak, davacı vekilinin temyiz itirazları ise kısmen yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün katılma alacağı ile ilgili bölümünün davacı lehine 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalı ..."dan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 1502,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1765,38 TL"nin temyiz eden davalı ve bir kısım ihbar edilenlerden alınmasına ve 21,15 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.