8. Hukuk Dairesi 2012/3563 E. , 2012/5322 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...5. Aile Mahkemesinden verilen 27.12.2011 gün ve 934/1775 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Doya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili bizzat ve vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, dava konusu ...Çankaya 2637 ada 7 parseldeki 9 numaralı daire ile 06 Y 0414 plakalı otomobilin evlilik birliği içinde alınarak davalı kadın adına tescil edildiğini, söz konusu malvarlıklarının vekil edenine miras kalan Görele"deki taşınmazın satışı ile elde edilen gelirle alındığını ileri sürerek ev ve otomobilin kayıtlarının iptali ile tamamının olmazsa 1/2 paylarının iptaliyle vekil edeni adına tesciline, bu istekleri de yerinde görülmezse sürüm değerlerinin yarı payının davalıdan alınarak vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... İncirkuş vekili, dava konusu mal varlıklarının vekil edeninin Ankara...ı ilçesindeki ve ... Nurdağı ilçesindeki taşınmazlarının satışıyla elde edilen gelirle alındığını, kaldı ki taraflar arasında düzenlenen sözleşmeyle paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabul edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin, taraflar arasındaki sözleşmeyle paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabul edildiği, anılan sözleşmeye göre taşınmaz ve otomobilde davacının hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin ilk kararı davacı vekilinin temyizi üzerine araçla ilgili verilen hüküm yönünden onanmış, daire ile ilgili hüküm yönünden ise bozulmuş, her iki tarafın karar düzeltme istekleri de reddedilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda taşınmazın davalı adına alındığı ve paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesi ile davacının bu taşınmaz üzerinde hak iddia etmeyeceğini kabul ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 22.10.2004 tarihinde evlenmişler, ...38. Noterliği’nde düzenledikleri 17.8.2006 tarihli sözleşmeyle “paylaşmalı mal ayrılığı” rejimini kabul etmişlerdir. Daha sonra 16.2.2007 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar, karar 1.4.2011 tarihinde kesinleşmiştir. TMK.nun 225/1 maddesine göre, sözleşmeyle başka mal rejiminin kabul edilmesiyle önceki mal rejimi sona ereceğinden önceki mal rejiminin tasfiyesi istenebilir. Sözleşme tarihinden önce edinildiği anlaşılan araç bakımından taraflar arasındaki mal rejiminin paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin düzenlenmesi ile sona erdiği dikkate alınarak ilk karar sonrası temyiz incelemesi yapılarak onama sevk edilmiştir. Ancak dava konusu 2637 ada 17 parselde bulunan binanın 3.kat 8 numaralı çatı katlı meskeni sözleşme tarihinden sonra 26.10.2006 tarihinde davalı adına satın alma yolu ile edinilerek tapuya tescil edilmiştir. Tapunun beyanlar hanesinde 5.7.2007 tarihi itibarıyla aile konutu şerhi bulunmaktadır. Başka anlatımla, sözleşmeyle belirlenen paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş olup, ailenin ortak kullanımına ve yararlanmasına özgülenmiş durumdadır. Taşınmaz bakımından tasfiyenin yapılabilmesi, taşınmazın sözleşme tarihinden sonra edinilmesi sebebiyle taraflar arasında görülen boşanma kararının kesinleşmesine bağlı olduğundan, önceki karar bu yönden bozulmuştur. Bozma sonrası mahkemece boşanma kararının kesinleşmesi beklenerek ön koşul gerçekleştikten, mal rejimi sona erdikten sonra davacının paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinde, bu taşınmaz üzerinde hak iddia etmeyeceğini kabul ettiği gerekçesi ile yeniden davanın reddine karar verilmiştir.
17.08.2006 tarihli düzenleme şeklindeki paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin 1.maddesinde “…sözleşmenin imzalanma tarihinden sonra dahi olsa eşlerden her kim tescil edilmesi yasal zorunluluk olan mal edinildiğinde edinilen mal adına kayıtlı bulunan eşe ait olacaktır.”, 7.maddesinde “Bu mal rejiminin kurulmasından sonra birimizin edindiği ve ailemizin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülediği mallar ile ailemizin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler mal rejiminin sona ermesi durumunda aramızda eşit olarak paylaştırılacaktır”, 8.maddesinde ise “Her birimizin kendisine ait olan manevi tazminat alacakları, miras yolu ile edindiği mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça sağlar arası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar paylaşma dışı kalacaktır.” yazılıdır. Mahkemece, açık olmamakla birlikte davanın sözleşmenin 1.maddesine dayanılarak reddedildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu maddede, “tapuda kayıtlı taşınmazın adına kayıtlı olana ait olacağı” yazılı ise de, bu hüküm genel nitelikte olup, taşınmazın tapuya kaydedilmesi halinde malik sütununda yazılı kişiye ait olduğunun kabul edilmesi yasa gereğidir. Bunun dışında aynı sözleşmenin 7 ve 8. maddelerinde paylaşmalı mal ayrılığı rejimine özgü daha özel düzenlemeler bulunmaktadır. Aile konutu şerhi konmuş bulunan ve aile konutu olarak kullanıldığı konusunda tereddüt bulunmayan taşınmazla ilgili bu maddelerin uygulanma imkanı bulunup bulunmadığı mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu nedenle sadece sözleşmenin 1.maddesinden hareketle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sözleşmesinin 7 ve 8.maddeleri ile TMK.nun 253 ve 254. maddelerini birlikte değerlendirmek, mahkemenin bu husustaki görüşünü ortaya koymak, ondan sonra oluşacak duruma göre hüküm kurmak olmalıdır.
Kabule göre de; davalı taraf dava açıldıktan sonra ilk karar sonrası ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmiş ise de, davalının vekili Av. ...31.10.2011 tarihli dilekçe ile vekillikten istifa etmiş, davalı ... 15.11.2011 tarihli duruşmada hazır bulunmuş ve davayı kendisinin takip ettiğini ifade etmiştir. Yargılamanın 27.12.2011 tarihli son celsesinde sadece davacı vekili hazır bulunmuş, davalı veya temsilen bir vekil gelmemiş, mahkemece bu oturumda dava ile ilgili hüküm kurulmuş, kısa kararda da hükmün davacı vekilinin yüzünü karşı, davalı tarafın yokluğunda verildiği yazılmıştır. Davalı ...’in 26.12.2011 tarihli vekaletname ile vekil olarak atadığı avukatlardan Av. ... mahkeme yazı işleri müdürünce 27.12.2011 havale tarihli dilekçe sunarak başka bir mahkemede aynı saatte yargılaması bulunduğundan duruşmanın yokluğunda yapıldığı, vekaletnamesini de sunamadığını belirtmiş, vekaletnamenin kabulü ile gerekçeli kararın tarafına tebliğini istemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında davalı vekili lehine 10.050 TL vekalet ücreti takdir edilmiştir. Açıklanan safahat, özellikle bozma sonrası yapılan iki yargılama oturumunda da davayı kendisinin takip ettiğini belirten davalının vekil tayin edeceğine ilişkin beyanda bulunulmaması, vekaletname sunulmaması ve davalı tarafın yokluğunda karar verilmesi karşısında davalıyı yargılama oturumlarında temsil etmeyen vekil lehine vekalet ücreti takdir edilmiş olması da doğru olmamıştır. Diğer yandan ancak taraf lehine vekalet ücreti takdiri mümkün olup, taraf sıfatı olmayan vekil yararına dahi vekalet ücreti takdiri doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.