22. Hukuk Dairesi 2016/11902 E. , 2016/15419 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, asgari geçim indirimi, fazla çalışma, yıllık izin ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davayı görev yönünden reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait ticari takside 30.05.2011-01.12.2014 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığını, fazla çalışma ücretinin ödenmemesi sebebi ile iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ve birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının şoförler ve otomobilciler odasına kayıtlı esnaf olduğunu, davacının kira sözleşmesi ile çalıştığını, iş sözleşmesinin bağımlılık ve ücret unsurlarının gerçekleşmediğini belirterek davanın öncelikle görev yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının çalıştığı ticari takside davalının da bedeni çalışması bulunduğu ve üç kişiden az çalışan bulunduğu gerekçesi ile Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Karar, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre iş mahkemelerinin görevi, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesidir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Kanun, 5362 sayılı Kanun’un 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer kanunların 507 sayılı Kanuna yaptıkları atıfların 5362 sayılı Kanuna yapılmış sayılacağı açıklanmıştır.
Esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanununun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Kanuna tabi olacaktır.
Somut olayda, dosya içeriğine göre, davacı, davalıya ait ticari takside haftanın altı günü 15:00-05:00 arasında arasında, günlük 50,00 TL ücret karşılığında çalıştığını ve iki kişi çalıştıklarını iddia ederek işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkin davayı açmıştır. Davalı vekili ise davacının 17:00-24:00 saatleri arasında çalıştığını, ancak aracı ne zaman teslim edeceğine kendisinin karar verdiğini, günlük kazancından davalıya belirli oranda ödeme yaptığını, davalının da araçta fiilen çalıştığını savunmuştur. Mahkemece fiilen çalışma olgusunun ispatlandığı ve araçta iki kişi çalıştığı gerekçesi ile Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir. Yeminli dinlenen davacı şahitleri çalışma saatleri ve ücretin ödenme şekli konusunda davacının iddialarını doğrulamışlardır. Davalı şahitleri ise savunma doğrultusunda beyanda bulunmuşlardır. Davacı şahitlerinin aynı durakta çalışan kişiler, davalı şahitlerinin ise akrabası ve arkadaşı olduğu gözetildiğinde davacı şahitlerinin beyanlarına üstünlük tanınması zorunludur. Bu durumda davacının çalışma süresi ve ücretin ödenme şekli bakımından iş sözleşmesinin bağımlılık unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Ayrıca davalının ticari araçtan dolayı 01.01.2014 tarihine karar gerçek usulde vergilendirildiği anlaşılmaktadır. Davalı adına kayıtlı olan aracın plakasına yazılan cezalar, davalının fiilen araçta çalıştığını ispatlamaya yetmediği gibi davalının aracı kullanırken yaptığı kaza sebebi ile Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı yönündeki savunmaya da kaza tarihinin, talep konusu dönem öncesine ait olması sebebi ile itibar edilmesi mümkün değildir. Tüm bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde davalının ticari araçta bedeni çalışması bulunmadığı anlaşıldığından 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununundaki tanımlamaya uygun esnaf oluğundan söz edilemeyecektir. Davaya bakmakla iş mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.05.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.