10. Hukuk Dairesi 2016/13654 E. , 2016/15209 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 19.02.1976 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkiki Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 60, geçici 81 ve 108. maddeleridir. 108. madde sigortalılık süresini düzenlemekte olup sigortalılık niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden de söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve kayıtlar dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Davacının 68254.3309 sicil nolu işyerinden 19.02.1976 tarihinde işe girişinin bildirildiği görülmektedir. Davacı ile aynı işyerinde çalıştığını beyan eden ve tanık olarak dinlenen ...’nün dosya içinde bulunan hizmet döküm cetveli incelendiğinde, 1975 yılı ve öncesinde 40636.3501 sicil nolu işyerinde çalıştığı görülmektedir.Tanık olarak dinlenen kişinin, 1976 tarihinden itibaren 4/1-b kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu görülmektedir. 40636.3501 sicil nolu işyeri bilgilerine bakıldığında, işyeri işvereninin Güllü Koll Şti olduğu görülmektedir. Bu kapsamda, davacıya ait işe giriş bildirgesinde gözüken 68254.3309 sicil nolu işyerinin devir edilip edilmediği, işyeri sicil numaralarındaki farklılığın neden kaynaklandığı hususları, dinlenen tanığın komşu işyeri tanığı olarak dinlenip dinlenmediği, davacıya ait 19.02.1976 tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma ulaştığı tarih araştırılmalı, ayrıca komşu işyerleri tespit edilerek komşu işyeri bodro tanıkları o da yoksa davacının çalışmasını bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenerek karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.