14. Hukuk Dairesi 2014/4477 E. , 2014/8504 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/01/2014
NUMARASI : 2011/105-2014/6
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.02.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmaz ise tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tazminat isteminin kabulüne dair verilen 21.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde davacı tarafından ödenen tahsis bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı, 24.06.1985 tarihli tapu tahsis belgesi ile kendisine tapuda Hazine adına kayıtlı .. pafta, ..ada,..parsel sayılı taşınmazdan 390 m2 yer tahsis edildiğini, daha sonra gecekondusunun bulunduğu alanda imar ıslah planı yapıldığını ancak tahsis bedelini ödemesine rağmen taşınmazın adına tescilinin yapılmadığını belirterek davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali adına tesciline, uygun görülmediği takdirde “davalı hesabına yatırılan bedelin günümüz rayiç bedeline uyarlanarak tespitine, tespit edilen miktarın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline” karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın 13.02.2008 tarihli revizyon uygulama imar planında İSKİ Dere Koruma Kuşağı ve Yeşil Alanında kaldığını, tescilinin mümkün bulunmadığını, davalı idareye husumet yöneltilemeyeceğini, davacıya tahsis edilen taşınmaza karşılık başka bir yer verilmesi gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerde Üsküdar Belediyesi tarafından 1990 yılında ıslah imar uygulaması yapıldığı, pek çok ada ve parsellerin oluşturulduğu, davacıya herhangi bir yer tahsis edilmediği, davacının gecekondusunun imar uygulaması sonucu ..ada.. sayılı imar parseli içinde kaldığı ancak bu parselin kısmen İSKİ koruma bandında, kısmen de yeşil alanda kalması nedeni ile tescil isteminin reddine, davacı arsa bedelini ödediği halde imar uygulaması sonucu kendisine herhangi bir yer tahsis edilmediği, hissesinin bedele dönüştürülüp bu bedelin de ödenmediği gerekçesiyle davacının hak ettiği arsanın rayiç bedelinin ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalı idare vekili temyiz etmiştir.
Uygulamada kısaca, İmar Affı Kanunu olarak bilinen ve 08.03.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2981 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmüne göre kanunun amacı imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemektir.
Kanunda ayrıca bu arsa veya arazilerin üzerine yapılmış gecekonduların arsa bedelinin ilgili kuruluşa peşin veya en geç 4 yıl içinde on iki eşit taksitle ödeneceği, gecekondu sahiplerine en fazla 400 m² arsa tahsis edilebileceği belirtilmektedir.
Arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar tespit edildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine "Tapu Tahsis Belgesi" verilir. Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder. Ancak ıslah imar planı veya kadastro planları ile belirlenen alanlarda tapu tahsis belgesi yerine hak sahiplerine doğrudan tapuları verilebilir. (m. 10)
2981 sayılı Kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir.
Islah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edilir. Gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde başka bir arsa veya hisse verilir. (m. 13)
Görülüyor ki; 2981 sayılı Kanun, büyük şehirlere göç ederek kamu arazilerine kaçak gecekondu inşa eden dar gelirli kişilerin korunmaları, başka bir deyişle sosyal amaçlı bir projenin gerçekleştirilmesi amacına yönelik olarak çıkarılmış olup bu kanunda yazılanlar dışındaki kişilerin İmar Affı Kanununa dayanarak istemde bulunma olanakları yoktur. Hak sahiplerine tahsis edilen gecekonduları satış sözleşmesiyle temlik alan kişilerin de kanun gereğince aynı koşulları taşımaları gerekmektedir.
Somut olayda; davacı tarafından tescil mümkün olmadığı takdirde ikinci kademede tazminat talebinde bulunulmuştur. Gerçekten, davacı akidi olan borçludan BK"nın 96. maddesine dayanarak ademi ifa sebebiyle tazminat isteyebilir. Ancak, tescilin gerçekleşmemesi hallerinde davacı adına taşınmazın rayiç bedelinin ödenebilmesi için TMK’nın 96. maddesindeki “borçlunun taahhüdünü ihlal” koşulunun gerçekleşmesi gerekir. Halbuki, tahsisi yapan Hazine tarafından satış vaadi sözleşmelerinde olduğu gibi davacıya tahsis bedelinin ödenmesi karşılığında taşınmazın kendisi adına şartsız olarak tapudan devredileceği vaat edilmiş değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli görülmemekte, tahsis sahibi adına tescil edilebilmesi için aşağıda sayılan birçok şartın gerçekleşmesi de gerekmektedir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, tahsis miktarından belli bir oranda yapılacak DOP indiriminden sonra kalan miktarın hak sahibi adına tesciline karar verilebilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda tahsis sahipleri ile tahsisi yapan idare arasındaki ilişki karşılıklı alım satım şeklinde bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olmayıp genellikle evi, arsası veya bağımsız bölümü olmayan kişilerin kamu arazileri üzerine inşa ettikleri gecekonduların imar düzenlemesinin yapılmasıdır.
Tahsise konu yerin davacı adına tescil edilebilmesi için öncelikle kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması gerekir. Bu şart gerçekleşmediği gibi yukarıda sayılan diğer bazı şartlar da gerçekleşmediğinden taşınmazın davacıya tapudan devri mümkün olmamış, bu nedenle mahkemece, davacının tescil isteminin reddine, dava konusu arsanın rayiç bedelinin ödenmesine karar verilmiştir. 2981 sayılı Kanunun 13. maddesi gereğince gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde başka bir arsa veya hisse verilmesi gerekmekte ise de bu konu davalı Hazine’nin değil, imar çalışmalarını yürüten belediyelerin sorumluluğunda olan bir husustur. Kaldı ki aşamalarda davacı bu yönde bir talepte bulunduğunu da ileri sürmemiştir.
27.11.1984 tarihinde Yeminli Özel teknik Büro tarafından düzenlenen Değerlendirme Formuna göre dava konusu gecekondunun arsası için 468.000 TL (Eski TL) değer belirlenmiş, davacı dava dilekçesinde “davalı hesabına yatırılan ‘bedelin’ günümüz rayiç bedeline uyarlanarak tespitine, tespit edilen miktarın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline” karar verilmesini istemiş olduğu halde mahkemece hükme esas alınan 18.10.2012 tarihli bilirkişi kurulu raporunda dava konusu imar parselinin rayiç değeri 433.193.28 TL olarak belirlenmiş, davacının dava dilekçesiyle 8000 TL olarak gösterdiği dava değerini ıslah ile bu miktara yükseltmesi üzerine mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Davacı her hangi bir hakka dayanmaksızın tapuda Hazine adına kayıtlı taşınmaz üzerine kaçak gecekondu inşa etmiş, 24.06.1985 tarihli tapu tahsis belgesine dayanarak Hazine arsasını dava tarihine kadar herhangi bir bedel ödemeden kullanmış, halen de kullanmaya devam etmektedir. Davacıya 24.06.1985 tarihinde 468.000 TL (Eski TL) karşılığında tahsis edilen ve o tarihten bugüne kadar kullanageldiği bir arsanın davacıyı zenginleştirecek biçimde 433.193.28 TL rayiç değerinin ödenmesine karar verilmesi kanun amacına uygun değildir.
Mahkemece, dava dilekçesinde talep edildiği şekilde davalı hesabına yatırılan miktarın dava tarihi itibariyle güncelleştirilmiş değerinin tespit edilerek tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının zenginleşmesine neden olacak şekilde dava konusu imar parselinin rayiç değeri 433.193.28 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25.06.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, tapu tapsis belgesine dayalı tapu iptali tescil, mümkün olmadığı takdirde ödenen bedelin rayiç değeri ile tahsili isteğine ilişkindir.
Davalı Hazine vekili, tahsise konu yerin İSKİ Dereyatağı Koruma Kuşağı ve Yeşil Alanda kaldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taşınmazın bulunuğu yerin kısmen İSKİ koruma bandında kısmen yeşil alanda kaldığı belirtilerek tescil isteminin reddi, arsanın rayiç bedelinin ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı idare vekili temyiz etmiştir.
Dava, tahsise konu yerin tescilinin mümkün olmaması nedeniyle daha evvel ödenen bedelin gücelleştirilmiş değeri mi yoksa rayiç değer üzerinden mi ödeneceği konusudur.
Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için diğer şartların yanında; arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin mahkeme veznesine depo edilmesi gerekmektedir.
Tescil koşulları oluşmadığında bedelin iadesi isteminde aynı yolun izlenmesi denkleştirici adalet gereğidir. Yasal koşulların gerçekleşmesi ve tescile karar verilmesi halinde davacının rayiç değer üzerinden müspet fayda sağlayacağı açıktır. Türk Borçlar Kanununun 112. maddesi hükmünce tescil borcunun yerini tazminat borcu alır. Buradaki tazminat davacının müspet zararıdır.
Satış bedeli olarak ödenen meblağın güncelleştirilmiş değeri değil, yaptırılan bilirkişi incelemesinde taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden tahsiline karar verilmesi doğru olduğundan yerel mahkemece verilen hükmün onanması gerekir.
Açıklanan sebeplerle sayın çoğunluğun hükmün bozulmasına dair görüşüne katılmıyoruz.