Ceza Genel Kurulu 2018/163 E. , 2020/235 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 404-349
Sanık ..."in 4733 sayılı Kanun"un 8/4, TCK"nın 62/1, 52/2, 53/1-3, 54 ve 5607 sayılı Kanun"un 16. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, tasfiye ve müsadereye ilişkin Gevaş Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.05.2013 tarihli ve 404-349 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 12.12.2017 tarih ve 3480-10451 sayı ile;
1- 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,
2- Dava konusu eşyaların müsaderesi ile yetinilmesi gerekirken tasfiyesine de hükmedilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesi uyarınca,
1- Hükümden TCK"nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılması, yerine "24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 sayılı TCK"nın 53/1-2-3. madde ve fıkralarının tatbikine," ifadesinin eklenmesi,
2- Hükmün tasfiyeye ilişkin kısmının çıkarılması ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına" oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyeleri Dr. B. Karakaş ve F. E. Yılmaz; "Adli sicil kaydındaki geçmiş hükümlülüğünün silinme şartlarının gerçekleşmiş olması nedeniyle sabıkası olmayan, yargılama sırasında talimat yolu ile savunması alınan sanığın, pişman olmadığına dair bir söz ya da davranışının tutanaklara yansımadığı, yerel mahkemece "suçtan sonra ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışları" olumlu değerlendirilerek takdiri indirim uygulanan sanık hakkında hükmolunan cezanın ertelenmemesine yönelik; "Sanığın adli sicil kaydında hakkında daha önceden verilen sanık hakkında İstanbul 2. Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1994/87 esas 1994/336 karar nolu ilamı ile 6 yıl 3 ay hapis mahkûmiyetlerinin bulunması sebebiyle yeniden suç işleyemeyeceği hususunda mahkemede olumlu kanaat oluşmadığından ve 3 aydan fazla kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunması" şeklinde gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmadığı gibi dosya kapsamı ile örtüşmediği, sanığa hükmolunan cezanın yasal, yeterli ve dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeyle ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun benzer bir dosya ile ilgili verdiği 2014/12-671 Esas ve 2014/373 sayılı ilamında da belirtildiği gibi isabet bulunmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.01.2018 tarih ve 346804 sayı ile;
"...Adli sicil kaydındaki geçmiş hükümlülüğünün silinme şartlarının gerçekleşmiş olduğu, bu nedenle sabıkası olmayan, yargılama sırasında talimat yolu ile savunması alınan, pişman olmadığına dair bir söz ya da davranışı tutanaklara yansımayan, yerel mahkemece "suçtan sonra ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışları" olumlu değerlendirilerek lehine takdiri indirim uygulanan sanığın, cezasının ertelenmemesine yönelik gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmadığı gibi dosya kapsamı ve yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun geçmiş kararları ile de örtüşmediği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle yerel mahkemenin mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekirken sair nedenlerle düzeltilerek onanması yönündeki yüksek daire kararının usul ve yasalara aykırı olduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 08.03.2018 tarih, 1264-2571 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkındaki hapis cezasının ertelenmemesine yönelik gerekçenin yasal, yeterli ve dosya kapsamına uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında sanığın, Özel Dairenin temyiz inceleme gününden önce 01.11.2015 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi üzerinden ve incelenen dosya kapsamından;
Sanık ... hakkında 4733 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan Gevaş Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.05.2013 tarihli ve 404-349 sayılı mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesinde Yargıtay 7. Ceza Dairesince 12.12.2017 tarih ve 3480-10451 sayı ile düzeltilerek onanmasına oy çokluğuyla karar verildiği,
UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ..."in Özel Dairenin temyiz inceleme gününden önce 01.11.2015 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece düzeltilerek onanmasından önce 01.11.2015 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik nedenle kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın Özel Dairenin temyiz inceleme gününden önce 01.11.2015 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi gerektiğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik nedenle KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 12.12.2017 tarihli ve 3480-10451 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Gevaş Asliye Ceza Mahkemesinin 16.05.2013 tarihli ve 404-349 sayılı hükmünün, güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın Özel Dairenin temyiz inceleme gününden önce 01.11.2015 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi gerektiğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.