Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/568
Karar No: 2020/232

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/568 Esas 2020/232 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/568 E.  ,  2020/232 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 13-73

    Nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanıklar ... ve ...’nın aynı suçtan beraatlerine; değişen suç vasfına göre kasten yaralama suçundan ise şikâyet yokluğu nedeniyle açılan kamu davasının düşürülmesine ilişkin Bilecik Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.11.2011 tarihli ve 135-132 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 01.12.2015 tarih ve 14116-45531 sayı ile;
    "Oluşa ve dosya içeriğine göre, yakınan ...’nın olaydan hemen sonra karakolda alınan 01.08.2011 tarihli ifadesinde, sanıkların birlikte kendisini tartaklayıp yere düşürdüklerini ve dövdüklerini, cebindeki 30 TL"yi de alarak kaçtıklarını, aynı tarihli savcılık ifadesinde de benzer şekilde, sanıkların birlikte kendisini darp ederek cebindeki 30 TL"yi zorla aldıklarını belirttiği,
    Tanık ...’un 31.07.2011 tarihli beyanında, olay günü annesiyle evlerine gittikleri sırada, yakınanın yerde yattığını gördüklerini ve sanıkların birlikte yerde yatan yakınanı tartaklayıp "Para ver lan" diye para istediklerini ve cebinden zorla parasını aldıklarını gördüğünü, 08.08.2011 tarihli savcılık ifadesinde ve mahkemede ise benzer şekilde, sanıkların yakınanı tartakladıklarını ve "Para ver lan" dediklerini duyduğunu, ancak parasını aldıklarını bizzat görmediğini söylediği,
    Tanık Sevil Akbaşın da tüm aşamalarda benzer şekilde, evine doğru gittiği sırada yakınanın yerde yattığını ve yanında da sanıkların bulunduğunu, aralarında arbede yaşandığını gördüğünü, yanlarına gittiğinde yakınanın kendisine 30 TL"sinin alındığını söylediğini ifade ettiği anlaşılmıştır.
    Buna göre, sanıkların yakınana yönelik cebir kullanmak suretiyle 30 TL"sini aldıkları ve bu hâliyle birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçunu işledikleri sabit olduğu gözetilmeden, yakınanın duruşma sırasında değişen ve sanıkları cezadan kurtarmaya yönelik olduğu değerlendirilen beyanlarına itibar edilmek suretiyle, suç vasfında yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle sanıklar hakkında kasten yaralama suçundan şikâyet yokluğu nedeniyle yazılı şekilde düşme kararı verilmesi,
    Kabule göre de;
    1-Sanıkların eyleminin yağma suçunu oluşturduğu iddiasıyla kamu davası açıldığı, kasten yaralama eylemi nedeniyle açılmış ayrı bir dava bulunmadığı, ayrıca kasten yaralama suçunun yağma suçunun unsuru olduğu, bu durumda eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğundan bahisle hüküm kurulması ile yetinilmesi yerine, aynı eylem nedeniyle sanıklar hakkında hem kasten yaralama suçundan şikâyet yokluğu nedeniyle düşme, hem de yağma suçundan beraat şeklinde, kesin hüküm oluşturacak şekilde iki farklı karar verilerek kendi içinde çelişki yaratılması,
    2- Suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunan sanıklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası"nın 35/1. maddesi uyarınca sosyal inceleme yaptırılıp raporunun aldırılmaması ve aynı Yasanın 3. fıkrası gereğince sosyal inceleme raporu aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda tartışılmaması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    02.03.2016 tarihli birinci oturumda bozma ilamına uyulmasına karar veren Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 20.04.2016 tarih ve 13-73 sayı ile sanıklar hakkında tekrar nitelikli yağma suçundan beraat hükümleri kurulmuştur.
    Bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.09.2016 tarihli ve 325116 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince 19.11.2018 tarih ve 6035-7004 sayı ile; 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucu Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkemece sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun sabit olduğuna dair bozma kararına uyulduğu hâlde önceki hükümler gibi verilen beraat kararlarının, Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken “direnme kararı” niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda nitelikli yağma suçundan beraatlerine; değişen suç vasfına göre kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının ise düşürülmesine ilişkin Bilecik Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.11.2011 tarihli ve 135-132 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 01.12.2015 tarih ve 14116-45531 sayı ile; “Sanıkların yakınana yönelik cebir kullanmak suretiyle 30 TL’sini aldıkları ve bu hâliyle birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçunu işledikleri sabit olduğu gözetilmeden, yakınanın duruşma sırasında değişen ve sanıkları cezadan kurtarmaya yönelik olduğu değerlendirilen beyanlarına itibar edilmek suretiyle, suç vasfında yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle sanıklar hakkında kasten yaralama suçundan şikâyet yokluğu nedeniyle yazılı şekilde düşme kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan 02.03.2016 tarihli ilk oturumda “Usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 01.12.2015 tarihli ve 2013/14116 esas, 2015/45531 karar sayılı bozma kararına uyulmasına oybirliği ile karar verildi.” şeklinde ara karar verdikten sonra 20.04.2016 tarih ve 13-73 sayı ile; “...Meselenin aydınlığa kavuşması için elde edilebilecek tüm deliller toplanmasına rağmen ve bilhassa mağdurun ilk aşamadaki beyanlarının en ciddi delil olmasına rağmen yargılama aşamasındaki beyanlarında yağmaya yönelik iddialarından vazgeçmesi dikkate alındığında yağma gibi sonuçları çok ağır olan bir suçtan mahkûmiyet hükmü kurulabilmesi için sübut yönünde oluşması gereken tam vicdani kanıya ulaşılamaması, mevcut deliller ışığında sanıkların mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde kasten yaraladıkları sabit ise de kasten yaralama eylemiyle birlikte mağdur üzerinden 30,00 TL parayı zorla aldıklarına dair kesin bir kanıya varılamadığından, mağdur ve tanık beyanlarında aşamalarda çelişkiler olduğu, dolayısıyla kuvvetli bir şüphenin olduğu, "şüpheden de sanık yararlanır" ilkesi gereği ve SSÇ"lere yüklenen yağma suçunun sübuta ermemesi, kasten yaralama suçunun da yağma suçunun unsuru olması” gerekçesiyle önceki hükümler gibi sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararları verildiği,
    Bu hükümler de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmiş olup Özel Dairece 19.11.2018 tarih ve 6035-7004 sayı ile; “‘Oluş ve dosya içeriğine göre; sanıkların yanlarına çağırdıkları mağduru döverek yere düşürdükten sonra "Para ver lan" diyerek cebinde bulunan 30,00 TL"sini aldıklarının mağdur ve tanık beyanlarından anlaşılması karşısında; sanıkların eyleminin birden fazla kişiyle birlikte yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kanıtların takdirinde ve suç vasfında yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı biçimde hüküm kurulması,’ isabetsizliğinden bozulmasına dair; Dairemizin 01.12.2015 tarihli, 2013/14116 Esas ve 2015/45531 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 20/04/2016 tarih, 2016/13 Esas, 2016/73 Karar sayılı ilamındaki eylemli direnme kararı yerinde görülmediğinden,” şeklindeki gerekçeyle dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için Yargıtayca verilen bozma kararları üzerine yerel mahkemelerce yapılacak işlemlerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
    1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken "Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri" başlıklı 326. maddesinde;
    “Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
    Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhâlde dinlenilmesi gerekir.
    Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
    Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” hükmü yer almaktadır.
    Buna göre, Yargıtayca verilen bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemelerince yeni bir tensip kararıyla duruşma günü tayin edilecek ve ilgililer duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozma ilamına uyulup uyulmaması yönünde bir karar verilecektir. Yerel mahkemenin, göreve ilişkin olanlar dışındaki bozma ilamına uyma ya da direnme kararlarından birisini verebilmesi mümkün olup, öğretide buna “bozmadan sonraki serbestlik kuralı” adı verilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkemenin bozma kararına ısrar hakkı olduğu vurgulandıktan sonra, ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymanın zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise, sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı" kabul edilerek, yalnız sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümde belirlenen ceza ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
    "Bozmadan sonra serbestlik kuralı" uyarınca bozma kararına uyma ya da direnme kararlarından birini verme konusunda serbest olan ilk derece mahkemelerinin Özel Dairelerin bozma kararlarına uymayı tercih etmeleri durumunda, bu kez “uymadan sonraki serbestlik kuralı” devreye girecektir. Serbestlik kuralı, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi amacının zorunlu bir sonucu olup, mahkemenin bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra da, sanığın hukuki durumunu yeniden serbestçe değerlendirme hak ve yetkisi bulunmaktadır. Temyiz edilen önceki hüküm bozma kararı verilmesiyle ortadan kalkmış olduğundan, yerel mahkemece önceki karardan farklı olarak, suçun sübutu ve niteliği de dahil olmak üzere sanığın hukuki durumuyla ilgili tüm hususlarda, CMK"nın 217. maddesi uyarınca ulaşılan vicdani kanaat doğrultusunda serbestçe karar verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Özel Daireleri tarafından da ilk temyiz incelemesinde yerinde görülerek bozma konusu yapılmayan hususlar, lüzumu halinde hükmün yeniden temyizen incelenmesi sırasında bozma konusu yapılabilmekte, hatta ilk bozma kararından tamamen farklı olacak şekilde bozma kararı verilebilmektedir.
    Diğer yandan, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış pek çok kararında; uyma kararının dönülebilecek nitelikte bir ara kararı niteliğinde olmayıp, davanın esasına etkili olan kararlardan olduğu, bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğduğu, sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulmasının, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle bozmaya uyan yerel mahkemenin dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek, önceki hükmünde direnmesinin isabetsiz olduğu açıklanmıştır.
    Buna göre, bozmaya uyma kararı verilmesi durumunda, sanığın hukuki durumu yeniden serbestçe değerlendirilerek yeni bir karar verilecektir.
    Bununla birlikte uymadan sonraki serbestlik ilkesinin,
    1- Özel Dairelerin bozma ilamlarına yerel mahkemece uyma kararı verilmesi hâlinde, bozma kararında belirtilen hukuka aykırılıkla yani bozma nedeni ile sınırlı olacak şekilde bozma doğrultusunda hareket etme zorunluluğu,
    2- 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin son fıkrasında düzenlenen "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı" şeklinde iki istisnası bulunmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
    Yerel Mahkemece 02.03.2016 tarihli oturumda, Özel Dairenin sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun sabit olduğuna ilişkin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde, önceki hükümler gibi sanıkların nitelikli yağma suçundan beraatlerine karar verilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır.
    Bu karar, direnme kararı niteliğinde olmadığından Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 20.04.2016 tarihli ve 13-73 sayılı kararı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken bir direnme kararı niteliğinde olmadığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi