22. Hukuk Dairesi 2016/31994 E. , 2016/26706 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davalının, 2005-2006 yıllarında müvekkiline ait eczanede çalıştığı sırada...adındaki hasta yakınının eczaneye gelerek glikoz istediğini, davalının yanlışlıkla asit borik verdiğini, hastane laborantının da durumu fark etmeyerek hamile ..."e glikoz yerine asit borik uyguladığı, ..."ün yaşadığı rahatsızlık sebebi ile eşi...ile birlikte... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2006/313 esas sayılı dosyası ile açtıkları maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, müvekilinin tazminata mahkum edildiği ve yapılan icra takibi sonucu davacının 22.015,00 TL ödemek zorunda kaldığını beliterek 10.000,00 TL maddi tazminat ile, davacıya ait eczanenin ticari itibarının bu olay sebebi ile doktorlar ve hastane personeli nezdinde sarsılması sebebi ile 20.000,00 TL manevi tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, manevi tazminat istemi yönünden zamanaşımı def"inde bulunmuş, davalının eczane kalfalığı konusunda bilgi birikimi ve eğitimi bulunmadığını, davalının kusuru bulunduğuna şüphe bulunmamakla birlikte kusur oranının ilacı hazırlayıp vermekle sorumlu olan laboranttan daha az olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının, eczane sahibi mesul müdür olan davacının gözetim ve sorumluluğunda çalıştığı, davalının sorumluluğu bulunmadığı, davacının kendi kusuruna dayanarak davalıdan tazminat talep edemeyeceği, çalışan personel tarafından yanlış ilaç vermesinin manevi zarar doğurmayacağı belirtilerek davanın tümü ile reddine karar verilmiştir.
Karar, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, davalı işçinin kusuru ile, üçüncü kişiye verdiği zararın işveren tarafından karşılanmasından sonra, işçiye rücu edip edemeyeceğine ilişkindir.
İş kanununa aykırılığın sonuçları bu kanunda düzenlenmiştir, ancak işçinin özen borcu sadakat borcu gibi borçları kanunda düzenlenmemiştir. Bu durumda Borçlar kanununun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
Tazminata konu olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunun mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 321. maddesi;" işçi taahhüt ettiği şeyi ihtimam ile ifaya mecburdur.
Kasıt veya ihmal ve dikkatsizlik ile iş sahibine iras ettiği zarardan mesuldür. İşçiye terettüp eden ihtimamın derecesi akte göre tayin olunur ve işçinin o iş için muktazi olup iş sahibinin malumu olan veya olması icabeden malumatı derecesi ve mesleki vukufu kezalik istidat ve evsafı gözetebilir" düzenlemesini içermektedir.
Uygulama ve doktrinde de, işverenin yönetim hakkı çerçevesinde, işçinin işverene verdiği zararı tazmin edebileceği kabul edilmiştir. İşçinin verdiği zararın tazmini için öncelikle verdiği zararın kesin olması gerekmektedir. İkinci şart ise işçinin verdiği zararın işçinin kusurundan kaynaklanmasıdır. Yani işçi verdiği zarara kasıtlı bir hareketle sebep olmasa dahi en azından kusuru bulunmalıdır.
Dosya içeriğine göre, davacıya ait eczanede kalfa olarak çalışan davalı, ...isimli hasta yakınının glikoz isteği üzerine asit borik vermiş, yanlışlık hastanadeki laborant tarfından da fark edilmeyerek bu madde hamile ..."e uygulanmıştır. ... ve ..."ün bu olay sebebi ile uğradıkları maddi ve manevi zarar sebebi ile... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2006/313-2009/428 Esas-Karar sayılı dosyası ile açtıkları davada, eczanede ilacı veren kişinin %45, laboratuvarda ilacı hazırlayan laborantın %45, ..."ün %10 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Karar temyiz üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2010/9441 esas-2010/18217 karar sayılı ilamı ile...ve davacı ... açısından onanarak kesinleşmiş, ...Bakanlığı yönünden İdare Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi için bozulmuştur.
Söz konusu mahkeme kararı, yargılama giderleri de dahil olmak üzere ... ve...tarafından ..."a karşı... İcra müdürlüğünün 2010/6114 esas sayılı dosyası ile icra takibine koyulmuş ve alacaklar tahsil edilmiştir.
Davacı ödediği miktarın ...Bakanlığından rücusu için... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/155 esas sayılı dosyası ile dava açmış ve davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2013/7305-2013/010571 E-K sayı kararı ile ...bakanlığının kusur oranının yeniden belirlenmesi için bozulmuştur.
Dosya içeriğine göre, davacıya ait eczanede kalfa olarak çalışan ve hasta yakınının glikoz isteği üzerine asitborik veren davalının,dava dışı üçüncü kişilerin bu olay sebebi ile gördüğü zarardan dolayı %45 oranında kusurlu olduğu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2006/313-2009/428 esas-karar sayılı kesinleşen dosyası ile ortaya koyulmuştur. Eczane mesul müdürü olan ve davalıyı gözetiminde çalıştıran davacı işveren, bu kusura isabet eden zarardan üçüncü kişilere karşı Borçlar Kanunu 55. maddesi gereğince sorumludur. Reçetede yazan ilacı verirken gerekli dikkat ve özeni göstermemesi, kontrol yükümlülüğünü yerine getirmemesi gibi bizzat kendisinden kaynaklanan ve davalı ile aralarındaki iş sözleşmesine aykırılık teşkil eden sebeplerle, davalı işçinin de işverene karşı sorumluluğu bulunduğu kabul edilmelidir. Davalının daha önce başka işyerinde aynı görevde çalışıp çalışmadığı, kalfalık belgesi olup olmadığı, kıdemi, mesleki deneyimi gibi hususlarda değerlendirilerek kusur oranı belirlenmeli ve uygun oranda tazminat yönünden davacının rücu isteği kabul edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık, davacının ticari itibarının sarsılması sebebi ile manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı konusundadır.
Medeni Kanun"un 24. maddesi “Hukuka aykırı olarak kisilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karsı korunmasını isteyebilir. Kisilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kisilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” şeklinde bir düzenlemeye yer vererek gerçek kişi veya tüzel kişi ayrımı yapmaksızın kişilerin kişilik haklarını hukuken koruma altına almıstır. Bir tüzel kişi yada bir kuruluşun sosyal değeri doğrudan ekonomik şöhreti ile de ilgilidir. Hukuken korunan kişinin kişisel yargısı değil; toplumun kişi hakkındaki objektif değer yargısıdır. Hukuki korumanın asıl amacı budur. Kuruluşun ekonomik faaliyetini yürütürken kazandıgı saygınlık onun kişisel değerleri içerisinde yer alır. Ticari şeref ve haysiyetin çiğnenmesi, onun ekonomik yaşam içindeki yerini ve durumunu sarsabilir. Tüzel kişilerin yada bir kuruluşun kişilik haklarının zarar görmesi halinde, kişilik haklarına saldırıda bulunan kişi veya kişilere karşı yetkili organları aracılığıyla, kişilik haklarında ortaya çıkan azalmanın giderilmesi için dava açabilmesi uygulama ve Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı taraf manevi tazminat istemine ilişkin zamanaşımı def"inde bulunmuşsa da, işveren ve işçi arasındaki hukuki ilişki iş sözleşmesine dayanmaktadır. İşçinin sözleşmeye aykırı şekilde işverene zarar vermesi halinde, işverenin zararının tazmini amacı ile açacağı dava Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımına tabidir.
Davacıya ait eczanede kalfa olarak çalışan davalının, kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek hasta yakınına yanlış ilaç vermesi ve oluşan zarar sebebi ile eczanenin, hastane, doktorlar ve diğer müşteriler nezdinde itibarının sarsıldığı açıktır. Manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığı da gözetilerek uygun oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Ö.A.