8. Hukuk Dairesi 2011/7738 E. , 2012/5121 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali, tescil ve tazminat
... ile ... aralarındaki tapu iptali, tescil ve tazminat davasının reddine dair Mengen Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.04.2011 gün ve 103/255 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde, vekil edeni ile davalının kardeş olduklarını, babaları Durmuş Yücel’in ölümünden sonra davalı ...’nin babasından miras yoluyla intikal eden taşınmazlardaki tüm paylarını 1975 veya 1976 yılında davacı kardeşine 300.000 TL karşılığında sattığını, satış sözleşmesinin yapıldığını, vekil edeninin bu tarihten itibaren taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunduğunu açıklayarak davalı ...’ye ait babasından kendisine intikal eden taşınmazlardaki miras paylarının iptaliyle vekil edenin adına tapuya kayıt ve tesciline bu mümkün görülmediği takdirde 300.000 TL’nin bugünkü rayiç bedeliyle değerlendirilerek sözleşmede belirtilen cezai şart ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 24.02.2011 tarihli yargılama oturumunda, taraflar arasında Mengen Sulh Hukuk Mahkemesinde izaleyi şuyu davası açıldığını ve devam ettiğini, 2010/201 Esaslı dosya olduğunu, bu dosyanın sonucunun beklendiğini, davacının amacının izale-i şuyu davasını uzatmak olduğunu açıklamış, 21.04.2011 tarihli oturumda ise, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “tapu iptali ve tescil davasının hak düşürücü süre nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin ise fotokopi olması sebebiyle davayı kabule yeterli mahiyette bulunmadığı gerekçesiyle bedel ve cezai şarta ilişkin davanın reddine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dosya arasında bulunan aslı gibidir biçiminde onaylanan alıcısı, ..., satıcısı ... (Yücel) imzalı tarihsiz fotokopi niteliğinde bulunan harici satış senedine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel ile sözleşmede yer alan cezai şartın tahsiline ilişkindir.
Davacı vekili, 18.03.2011 tarihli dilekçesinde, dava konusu parsellerin 714, 728 ve 786 sayılı parseller olduğunu bildirmiş, 21.04.2011 tarihli yargılama oturumunda ise 728 sayılı parselin yanılgı sonucu bildirdiğini gerçek parselin 784 olduğunu açıklamış ve böylece dava konusu parsellerin davacı vekilinin beyanına göre 714, 784 ve 786 sayılı parseller olduğu anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan ve açıklanan parsellerin tapu kayıtlarına göre 714, 786 ve 784 sayılı parsellerin her birinde davacı ..., davalı ... (...) ile dava dışı ...adlarına sırasıyla 3/8, 3/8 ve 2/8 oranlarında paylı mülkiyet biçiminde tapulama yoluyla 21.02.1976 tarihinde tapu kayıtları oluşmuştur.
Tüm parsellere ait kadastro tutanakları 21.02.1976 tarihinde kesinleştiğine ve dava 27.09.2010 tarihinde açıldığına göre 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. Fıkrasında yer alan on yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, hak düşürücü süreden tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Harici satış senedinin kadastro tespitinden önce ya da sonra düzenlenmiş olmasının mevcut durum karşısında sonuca bir etkisi olamaz. Çünkü kadastro tespitinden sonra düzenlenmiş olsa bile tapulu taşınmazların TKM.nun 706, BK. 213 ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddesi gereğince satışlar resmi şekilde yapılmadıkça geçerli bir hukuki sonuç doğurmazlar. Davacı vekilinin tapu iptali ve tescil davasına yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile hükmün buna ilişkin bölümünün ONANMASINA,
Davacı vekilinin, harici satış senedinden kaynaklanan bedel ile cezai şarta ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili, dava dilekçesinde, tapu iptali ve tescil olmadığı, takdirde bedel ile cezai şartın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece de, harici satış senedinin fotokopi olduğu ve hukuki sonuç doğurmayacağı belirtilerek bu yöne ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya üzerinde yapılan incelemede davalı ve vekilinin bu yöne ilişkin bir itirazlarına rastlanılmamıştır. Kaldı ki, senedin aslının sunulması için davacı tarafa bir süre ve imkan tanınması gerekirken savunma hakkı kısıtlanacak biçimde herhangi bir süre ve imkanda tanınmamıştır. (Anayasa madde 36)
Bundan ayrı, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre,”… tapu sicil muhafızlığının önünde olmaksızın ve kanuni şekle uyulmaksızın taşınmaz mal satılıp da bedeli satana ve taşınmaz malda alıcıya teslim ve sonradan bunlardan biri ferağdan veya teferrugdan çekindiği takdirde geçerli olmayan bir satış nedeniyle her iki tarafın verdiğini geri almaya hakkı mevcut ve satan aldığı parayı, alıcıda taşınmaz malı geri vermek borcuyla yükümlüdür…” denilmektedir. Bu durum karşısında anılan İçtihadı Birleştirme Kararıyla 07.06.1939 tarih ve 1936/31 Esas – 1939/47, 07.12.1955 tarih ve 18/27 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları bu konuda yol göstericidirler.
O halde mahkemece yapılacak iş; geçersiz sözleşmeye dayalı bedel ile cezai şart konusunda tarafların delillerini ve harici satış senedinin aslını dosyaya sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, toplanacak deliller çerçevesinde denkleştirici adalet kuralı ve uyarlama ilkeleri gözönünde bulundurularak sözü edilen istekler konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken isteğin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin itirazları yerinde bulunmaktadır.
Davacı vekilinin geçersiz sözleşmesinin bedeli ile cezai şarta ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 31.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.