
Esas No: 2016/14209
Karar No: 2016/15104
Karar Tarihi: 15.12.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/14209 Esas 2016/15104 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davalılardan şirketlere ait işyerinde 21.05.1996-10.12.2003 tarihleri arasında kuruma bildirilmeyen hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili ve davalı işverenlerden ... Çimento Mad. ve İnş. San. Tic. Ltd. Şti., ... Maden Çimento Pet. Oto İnş. Nak. Har. San. Tic. Ltd. Şti., .... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar, sonuç itibariyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline de yol açacağından, işverenlik sıfatının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. Bu konuda temel dayanak noktası 506 sayılı Kanun"un "İşveren ve işveren vekilinin tarifi" başlığını taşıyan 4. madde hükmüdür. Anılan maddede; bu
Kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler "işveren" olarak tanımlanmış olup, ”çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir.
Mahkeme kararlarının, infaza elverişli olması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297’inci maddesindeki (Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388 ve 389’uncu maddelerinde) tanımlanan unsurları taşıması ve “iki tarafa tahmil ve bahşedilen haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılması” yönündeki usül hükümlerine uygun yazılması gerekir.
Somut olayda, istem kabul edilmiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir. Dosya içeriğinden, davalı şirketlerin dava döneminin tamamında hukuki varlıklarını sürdürüp sürdürmediklerinin tespitinin net olarak yapılmadığı, buna bağlı olarak da davacının hizmetlerinin hangi dönemde hangi şirket nezdinde geçtiği infaza elverişli şekilde belirlenmeden karar verildiği, yani açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı ve işverenlik sıfatı yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş; ticaret sicilde araştırma yapılarak davalı şirketlerin dava döneminde hukuki varlığını sürdürüp sürdürmediği tespit edilmeli, sonucuna göre de, kabule konu çalışmaların hangi dönemde hangi şirket nezdinde geçtiği usulünce yapılacak araştırma ile belirlenerek, infaza elverişli şekilde hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum ve temyiz talebinde bulunan davalı şirketler vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı şirketlere iadesine, 15.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.