8. Hukuk Dairesi 2012/3058 E. , 2012/5102 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tufanbeyli Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 01.03.2011 gün ve 9/55 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava dilekçesinde, Tufanbeyli ilçesi, Yamanlı Köyü, 101 ada 4 parsel sayılı taşınmazın mahallinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tamamının mera olarak tespit edilerek ve mera özel siciline kayıt edildiğini, dava konusu taşınmaz içinde kalan ve keşif sırasında gösterecekleri hudutları belirli 5000 m2 ve 3000 m2 iki parça taşınmazın tarım arazisi olduğunu, evvelinde davacıların ortak murisi ... ...’un yaklaşık elli yıldır nizasız fasılasız malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğunu ölümüyle mirasçıları olan davacılara intikal ettiğini halen davacıların zilyetlik ve tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak mera kaydının iptaline, taşınmazların ayrı ayrı davacılar adına müştereken ve miras payları oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş ve son oturumda ise verasetdeki payları oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş, 15.07.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle 5000 m2"lik taşınmazın 101 ada 4 parselde, 3000 m2 taşınmazın ise 101 ada 57 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığını açıklamıştır. 2.11.2010 tarihli açıklamasında ise yeni parsel numaralarına göre karar verilmesini talep etmiştir.
Hazine vekili cevap dilekçesinde, taşınmazın mera niteliğinde olduğunu açıklayarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... Temsilcisi ise keşif sırasında davaya bir diyeceğinin olmadığını açıklamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüyle, Tufanbeyli ilçesi, Yamanlı Köyü 101 ada 4 nolu parsellerin mevcut tapu kayıtların iptaliyle, 26.6.2009 tarihli fen bilirkişi raporunda belirtilen 5021,66 m2 yer ile yine aynı bilirkişi raporunda belirtilen 3691,87 m2"lik yerin ayrı ayrı parseller altında Tufanbeyli Sulh Hukuk Mahkemesinin 17.10.2008 tarih ve 2008/ 228-239 Esas ve Karar sayıl veraset ilamına göre muris ... ...’un mirasçılarının hisseleri oranında tapuya tesciline karşı verilen hüküm Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muristen intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı olarak MK. 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali tescil ve sınırlandırmanın iptali davasıdır.
Uyuşmazlık konusu, 101 ada 4 parsel sayılı taşınmaz, 9.10.1996 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1936 tarih, 230 sıra nolu vergi kaydına dayalı olarak mera olarak köy orta malı niteliğiyle Yamanlı Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit edilmiş, Kadastro mahkemesinde dava açılması sonucu sınırlandırmanın kısmen iptaliyle kalan kısmın mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş, karar 16.12.1997 tarihinde kesinleşmiş ve köy yerleşim alanı içinde kalmış olduğundan taşınmaz ifraz edilerek, 101 ada 130, 131, 132, 133, 186 ada 5 ve 6 , 187 ada 1 ve 2 nolu parsellere ifraz olmuştur. Aynı ada 57 sayılı parsel taşınmaz ise 10.10.1996 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 101 ada 22 nolu parsele uygulanan 1936 tarih ve 216 sıra nolu vergi kaydının batı sınırının cebel okuması sebebiyle miktar fazlası olarak tarla vasfıyla Hazine adına tespit edildiği, tutanağın 21.01.1997 tarihinde kesinleşmesi üzerine Hazine adına tapuya tescil edilmiş, bu parselinde köy yerleşim alanında kalması sebebiyle 207 ada 1, 2, 3, 4, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlara ifraz görmüştür.
Mahkemece, davacılar yararına zilyetlikle iktisap koşulları oluştuğu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu 5000 m2 taşınmaz bölümü 4 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilen 101 ada 130, 131, 132, 133, 186 ada 5 ve 6, 187 ada 1 ve 2 nolu parsellerin içerisinde kalmasına ve 3000 m2 taşınmaz bölümü ise 101 ada 57 parselin ifrazıyla oluşan 207 ada 1, 2, 3, 4, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar içerisinde kaldığı halde ifrazen kapatılan 101 ada 4 nolu parselin tapu kaydının iptaline karar verilmiştir. Tapu Sicil Tüzüğünün 65. maddesine göre bir taşınmaz malın ayrılmasında her yeni parsel için bir kütük sahifesi açılıp resen tescil edilir. Önceki sahifedeki kayıtlar aşağıdaki hükümlere göre yeni sahifesine nakledilerek eski sahife kapatılır, tüzüğün 77/son fıkrasına göre kapatılan sahife üzerinde işlem yapılamaz. Mahkemece, ifraz sonucu kütük sahifesi kapatılan ve bu nedenle de üzerinde işlem yapılması mümkün olmayan 101 ada 4 parsel yönünden tapunun iptaline karar verilmesi yukarıda açıklanan tüzük hükümlerine aykırı olmuştur.
Kadastro Kanununun 14. maddesine göre maddede belirtilen belgeler bulunmadan zilyetliğe dayalı olarak aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar bir veya birden fazla taşınmaz malın zilyetlikle iktisabı mümkündür. Medeni Kanunun 996. maddesine göre kazandırıcı zaman aşımından yararlanma hakkına sahip olan zilyet, zilyetliği kendisine devreden aynı yetkiye sahip idiyse onun zilyetlik süresini de kendi süresine ekleyebilir. Davacıların murisi adına belgesiz zilyetlikden aynı çalışma alanında senetsizden 98,013 m2 taşınmaz edinildiğine, davacıların bağımsız zilyetliğinin tespit gününde 20 yıla ulaşmadığı belgesiz zilyetliğe dayanan davacıların belgesiz zilyetlik yolu ile iktisabını iddia ettikleri taşınmazların çalışma alanı sınırları içinde yasada öngörülen miktarları aştığına göre zilyede tercih hakkının tanınması (Kadastro Kanunu m. 21) gerekir. Davacıların, murisin eklemeli zillyetliğine dayanmaları sebebiyle Kadastro Kanununun 14. maddesindeki norm sınırları ile aynı yasanın 21. maddesinde, miktar fazlasının ifrazına ilişkin hükümlerinde gözönünde bulundurulmamış olması da doğru olmamıştır.
Uyuşmazlık konusu 101 ada 4 sayılı parsele kadastro çalışmaları sırasında uygulanan 1936 tarih ve 230 nolu vergi kaydı, 101 ada 57 parselin ifraz edildiği 22 parsel sayılı taşınmaza uygulanan 1936 tarih 216 numaralı vergi kaydı keşifler sırasında mahalli bilirkişiler aracılığıyla taşınmazlara uygulanmamıştır. 230 nolu vergi kaydına göre, davaya konu taşınmaz mera vasfında olduğundan ve 22 parsele uygulanan vergi kaydı ise batı sınırını cebel okuduğundan davaya konu taşınmazların niteliğinde duraksama söz konusudur. Bu belirleme karşısında bir yerin öncesi veya hali Hazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırmaya tabidir zira tahsisli ve kadim mera oluşum itibarıyla farklılıklar vardır. Tahsisli meralar yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluşturulduğu halde kadim meralar başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanır. Hukuk Genel Kurulunun 30.10.1991 tarih, 1991/ 8 – 427- 544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-500 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir mercii tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibarıyla o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Yetkili mercii tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibarıyla kazandırıcı zaman aşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde zaman aşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresiyle, İl Tarım Müdürlüğü veya devredilmiş olması halinde ilgili belediye başkanlığından sorulması, var ise mera norm kararlarıyla tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı, tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre komşu köylerden seçilecek yeterince yaşlı ve öncesini bilebilecek yerel bilirkişi, tanık ifadeleri ve uzman bilirkişiler aracılığıyla tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerden komşu parsellere ait tapu kayıtları, kadastro tutanaklarıyla dayanak belgelerin eksiksiz olarak bulunduruldukları yerlerden getirtilmesi, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanından oluşacak, uzman bilirkişi marifetiyle taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman başladığı, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, HMK.nun 243 ve 244. maddeleri gereğince uzman yerel ve teknik bilirkişiler aracılığıyla yeniden taşınmaz başında keşif yapılarak kadastro çalışmaları sırasında uyuşmazlık konusu taşınmazlara uygulanan vergi kayıtlarının dava konusu taşınmazlara uygulanması, davacıların tasarruf şekli zilyetliğin süresi ve sürdürülüş biçimi, üzerinde tarımsal faaliyet yapılıp yapılmadığı, mera niteliğinde olup olmadığı hususlarının duraksamaya yer açmayacak şekilde belirlenmesi, HMK.nun 290. maddesi hükmü uyarınca tescil konusu taşınmaz ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra elde edilecek deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.