8. Hukuk Dairesi 2011/7457 E. , 2012/5086 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair İncesu Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 30.09.2011 gün ve 222/327 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, dava dilekçesinde, babasının zilyetliği altında bulunurken 40 yıl önce ölümü ile mirasçılarına intikal eden ve mirasçılar arasında yapılan taksimle kendisine düşen bir parça taşınmazın kadastro çalışmalarında 102 ada 156 olarak Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiğini açıklayarak Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın 2004 yılında yapılan kadastro tespitlerinde "ham toprak" vasfı ile Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiğini, davacının kullanımının söz konusu olmadığını ve zilyetlikle edinme koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 26.08.2011tarihli teknik bilirkişi raporunda D harfi ile gösterilen 3.571,86 m2 yüzölçüme sahip yerin Hazine üzerindeki tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller; tüm dosya kapsamından; dava konusu 102 ada 78 parsel "ham toprak" vasfı ile senetsizden,15.11.2005 tarihinde Hazine adına tespit edilmiştir. Tutanak itirazsız olarak 20.01.2006 tarihinde kesinleşmiş ve aynı tarihte Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Davacı dava konusu taşınmazın babasının zilyetliğinde iken ölümünden sonra kendisine intikal ettiğini bildirmiş olmasına ve 05.08.2011 tarihli keşifte taşınmaz başında dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları tarafından bu husus doğrulanmış bulunmasına rağmen çekişmeli taşınmazın davacıya intikal şekli üzerinde durulmamıştır. Bu açıklamaya göre; uyuşmazlık konusu taşınmazın, babasından davacıya devir şekli (taksim, bağış, satış v.s.) üzerinde durulması dava şartı bakımından önemlidir.
Dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan davacı tarafça ileri sürülmese dahi mahkemece; tereke adına dava açmayan ve taşınmazın babasından kaldığını ileri süren davacıdan bu devir hakkında açıklama istenmesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline göre, öncelikle dava şartı üzerinde durulması, çekişme konusu taşınmazın halen elbirliği mülkiyetinde olduğunun anlaşılması durumunda, davacı tereke adına dava açmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmeli, taşınmazın tereke malı olmadığının saptanması halinde yargılamaya devam edilerek davacının zilyetlikle edinme şartlarının bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için hava fotoğraflarından yararlanılmış ise de dosyada bulunan hava fotoğrafları dava tarihi itibariyle, uyuşmazlığın çözümünde yeterli olmadığı gibi uygulaması da usulüne uygun değildir.
Bilindiği üzere bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihinden geriye doğru 20–30 yıl öncesine ait (1970-1980 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılması mümkündür.
Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yukarıdaki açıklamalar gereğince iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının bulunup bulunmadığının usulüne uygun şekilde Harita Genel Komutanlığından sorularak getirtilmeli, stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri, bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın niteliği ve tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ile süresi ayrı ayrı tespit edilmeli ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Mahkemece Tapu Sicil Müdürlüğünden ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden gerekli araştırma yapılmış ise de belgesizden edinilen taşınmazlar olup olmadığı Kadastro Müdürlüğünden sorulmamıştır. Belgesizden edinilen taşınmaz bulunup bulunmadığının o yer Kadastro Müdürlüğünden sorularak ve varsa davacı adına belgesizden tespit edilen taşınmazlara ait tutanakların getirtilerek 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki limitlerin gözönüne alınmamış olması da doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3, 4, bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 31.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.