12. Hukuk Dairesi 2015/22409 E. , 2016/3192 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda şirket adresinin Ayancık/Sinop"ta olması nedeni ile yetkili yerin Ayancık olduğunu ileri sürerek İstanbul icra dairelerinin yetkisine itiraz ettiği, mahkemece keşideci ve lehdarın tacir olduğundan bahisle yetki sözleşmesinin varlığı esas alınarak itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.
İİK"nun 50. maddesi göndermesiyle, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK.6.md), bonoda öngörülen ödeme yerinde ancak, TTK"nun 689/3. (yeni TTK.777/3.) maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.
Sözkonusu düzenleme ile yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
Somut olayda, takip dayanağı bonoda alacaklı konumunda olan lehtar, gerçek kişi olup, dosyada tacir olduklarına ilişkin belge bulunmadığına göre İstanbul (icra dairelerinin) mahkemelerinin yetkili kılındığına dair yetki kaydı geçersizdir.
Öte yandan, HMK"nun 19/2. maddesine göre yetki itirazında bulunanın, yetkili icra dairesini doğru olarak göstermesi gerekir. Aksi halde geçerli bir yetki itirazının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, keşideci şirketin kaşesinde yazan adresinolması sebebi ile icra müdürlükleri yetkili kabul edilebilir ise de; borçlu vekilinin itiraz dilekçesinde yetkili yeri HMK"nun 19/2. maddesi uyarınca doğru olarak göstermemiş olması sebebi ile itirazı dikkate alınamayacaktır. Bununla birlikte her ne kadar şirket kaşesinde ibaresine yer verilmiş ise de bu yerin şirketin kayıtlı olduğu vergi dairesi olup, adresi ve dolayısı ile tanzim yeri olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, yetki itirazının açıklanan nedenle reddi gerekirken yerinde olmayan yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz ise de sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK"nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 29,20 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.