Esas No: 2019/3849
Karar No: 2021/4146
Karar Tarihi: 17.06.2021
Silahlı terör örgütüne üye olmak - Kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık - Resmi belgede sahtecilik ve kuruluşları zararına dolandırıcılık - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/3849 Esas 2021/4146 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2019/3849 E. , 2021/4146 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmak, Kamu kurum ve
kuruluşları zararına dolandırıcılık, Resmi belgede
sahtecilik
ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçları yönünden;
30.11.2017,
Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden; 10.07.2010
Hüküm : Terör örgütü üyeliği suçu yönünden TCK’nın 314/2,
3713 sayılı Kanunun 3, 5, TCK’nın 62, 53/1-2-3, 58/9,
63. maddeleri gereğince hükmedilen hapis cezasına
ilişkin yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi;
Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden CMK"nın
223/2-a maddesi gereğince verilen beraat ve Kamu
kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçu
yönünden TCK"nın 158/1-e-son, 43/1, 62, 52/2
maddeleri gereğince hükmedilen hapis ve adli para
cezasına ilişkin kararın kaldırılarak;
Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden TCK"nın
204/1, TMK 4, 5, TCK"nın 53/1-2-3, 58/9, maddeleri
gereğince hapis cezası,
Kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık
suçu yönünden TCK"nın 158/1-e-son, 158/3, 43/1,
52/2 maddeleri gereğince hükmedilen hapis ve adli
para cezası ile cezalandırılması
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
I)Katılan ... Başkanlığının temyiz talebinin incelenmesinde;
Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik olarak katılan ... vekili tarafından yasal süre içerisinde gerekçe içermeyen temyiz dilekçesi verildiği, gerekçeli kararın katılan vekiline tebliğ edildiği 19.12.2018 tarihinden sonra, CMK"nın 295. maddesinde belirtilen 7 günlük süre geçtikten sonra ayrıntılı temyiz dilekçesi verildiği anlaşılmış ise de, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararının hüküm fıkrasında ve katılan vekiline gerekçeli kararı tebliğ eden tebligat zarfında CMK"nın 295. maddesinde düzenlenen 7 günlük süreye ilişkin bir ihtaratın bulunmadığı anlaşıldığından temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı kabul edilerek, katılan vekilinin temyiz başvurusunun süreden reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Katılan ... Başkanlığının atılı tüm suçlar yönünden suçtan doğrudan doğruya zarar görmediği ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmadığı nazara alındığında katılan vekilinin davaya katılmasına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz yetkisi vermediğinden, katılan ... Başkanlığı’nın temyiz başvurusunun 5271 sayılı CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
Diğer temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli karar başlığında “26/11/2018” olan karar tarihinin gösterilmemiş olması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiştir.
II)Nitelikli dolandırıcılık suçlarına yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
08.07.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 701 sayılı KHK ile kamu görevinden ihraç edilen sanığın, daha öncesinde açığa alınıp alınmadığı, en son hangi
tarihte ve ne tutarda maaş aldığı hususları tespit edilmeden, iddianame tanzim tarihi olan 30.11.2017 tarihine kadar aldığı maaşlara ilişkin bordrolar getirtilerek suçtan elde edilen menfaatin eksik hesap edilmesi nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçundan hükmedilen adli para cezasının eksik hesap edilmiş olması, yine bu doğrultuda suç tarihinin de son maaş alma tarihi olacağı gözetilmeden, iddianame tanzim tarihi olan 30.11.2017 tarihinin suç tarihi olarak belirlenmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık ve müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
II)Resmi belgede sahtecilik suçuna yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Dosya kapsamı ve oluşa göre; sanığa isnat edilen eylemin resmi belgede sahtecilik suçuna vücut vermediği ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, be nedenle atılı bu suç yönünden sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sanığın hukuka aykırı olarak önceden ele geçirdiği soruları cevap anahtarına işlemek suretiyle hem cevap anahtarının, hem de bu belge esas alınmak suretiyle düzenlenen sınav sonuç kağıdının sahte olarak düzenlenmesini sağladığı şeklindeki hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA,
III)Silahlı terör örgütüne üye olmak suçuna yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Ayrıntıları Dairemizin 26.10.2017 tarih ve 2017/1809 E., 2017/5155 K. sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, syf. 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır. (Toroslu özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; 10-11 Temmuz 2010 tarihinde yapılan KPSS sınavında çıkan soruların FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından hukuka aykırı biçimde önceden ele geçirilerek mensuplarına verilmesi suretiyle sanığın, sınavda gerçeğin üzerinde bir başarı gösterdiği ve bu şekilde örgüte üye olmak suçunu işlediği şeklinde kabul edilen eylem dışında, sanığın örgütle organik ilişki içine girip süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren örgütsel eylem ve faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli başkaca bir delil bulunmadığı, her ne kadar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 02.01.2018 tarihli yazısı ekinde bulunan belgelerde sanığın Bylock kullanıcısı olduğuna dair bir tespit yapılamadığının belirtildiği anlaşılmış ise de sanığın başkası adına kayıtlı bir GSM hattı üzerinden Bylock kullanıp kullanmadığına dair bir araştırmanın yapılmadığı, bu nedenle ilgili yerlerle yeniden yazışma yapılarak sanığın kendisi veya başkası adına kayıtlı bir GSM hattı üzerinden ByLock kullanıcısı olup olmadığının tespit edilmesi ve buna ilişkin evrakların denetime elverişli olacak şekilde dosya içerisine alınması; ayrıca UYAP veri havuzundan sanık hakkında herhangi bir itirafçı yahut tanık beyanı olup olmadığının tespiti ile bulunması halinde ifade ve beyanlarının getirtilmesi, CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyeceklerinin sorulması, gerekirse ifade yahut beyan sahiplerinin tanık olarak dinlenildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma nedeni, tutuklulukta geçirilen süre ve mevcut delil durumu dikkate alındığında tahliye
taleplerinin REDDİNE, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca, bozma sebebi de gözetilerek dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.