Esas No: 2019/632
Karar No: 2020/212
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/632 Esas 2020/212 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 125-528
Hırsızlık suçundan sanık ..."ın TCK"nın 142/1-e, 31/3, 168/2, 62, 50, 52/2-4 ve 63. maddeleri uyarınca 6000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve mahsuba ilişkin Isparta 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.07.2015 tarihli ve 125-528 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 17.10.2019 tarih ve 9474-14747 sayı ile;
"Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Mağdurun sokağa park ettiği elektrikli bisikletin direksiyon kilidinin kırılarak çalınması eylemi TCK"nın 142/2-h bendindeki suçu oluşturduğu hâlde, suça sürüklenen çocuk hakkında aynı Kanun"un 142/1-e maddesi ile hüküm kurulması,
2- Çocuk Haklarına Dair Sözleşme"nin 40/3-4. maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması Hakkında Asgarî Standart Kuralları"nın 16. maddesi, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 35. maddesi, Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 17. maddesindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sosyal inceleme raporu giderinin zorunlu kamu masrafı niteliğinde olması sebebiyle söz konusu 150 TL"nin yargılama gideri olarak suça sürüklenen çocuğa yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden, ceza süresi bakımından sanığın kazanılmış hakkının korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.11.2019 tarih ve 368681 sayı ile;
"...Mağdurun sokağa park ettiği elektrikli bisikleti direksiyon kilidini kırarak çalan sanığın eyleminin TCK"nın 142/1-e maddesinde yazılı bulunan suçu oluşturduğu" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 05.12.2019 tarih ve 12626-17836 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanıklar ... ve ... hakkında atılı suçtan hükmolunan ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sabit bir yere bağlı olmaksızın, kendi direksiyon kilidi ile kilitlenerek cadde üzerindeki açık alana park edilen elektrikli bisikleti düz kontak yapmak suretiyle çalan sanığın eyleminin TCK"nın 142/1-e maddesi mi, yoksa aynı Kanun"un 142/2-h maddesi kapsamında mı olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur ..."ın, ikametinin önünde park hâlinde bulunan elektrikli bisikletinin çalındığı yönünde müracaatta bulunması üzerine soruşturmaya başlanıldığı,
Yakalama ve teslim tutanaklarına göre; olayla ilgili tahkikat devam ederken suça konu elektrikli bisikletin 15.02.2015 tarihinde boş bir arazide terk edilmiş ve arka tekerleği sökülmüş hâlde ele geçirildiği, çevrede yapılan araştırma sonucunda tekerleğin inceleme dışı sanık ..."ye ait motosiklete takılı olduğunun görülmesi üzerine yakalanan ..."nin tekerleği görevlilere teslim ederek atılı suçu ... ve ... ile birlikte işlediklerini söylediği, bu şekilde hırsızlık olayının aydınlatılarak ele geçirilen elektrikli bisikletin mağdura teslim edildiği,
Olay yeri inceleme raporunda, elektrikli bisiklet üzerinde yapılan incelemede, direksiyon altında bulunan kablonun kesilmiş ve arka tekerleğin sökülmüş olduğunun bildirildiği,
Anlaşılmıştır.
Mağdur; 14.02.2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında Yuki marka elektrikli bisikletini ikametinin önündeki cadde üzerine, herhangi sabit bir yere bağlamaksızın kendi direksiyon kilidi ile kilitleyerek park ettiğini, yaklaşık bir saat sonra kontrol ettiğinde yerinde olmadığını fark ederek müracaatta bulunduğunu, ertesi gün güvenlik görevlilerince elektrikli bisikletinin terk edilmiş hâlde ele geçirildiğini, yaptığı incelemede, elektrikli bisikletin direksiyon kilidinin kırık olduğunu ve arka tekerleğinin yerinde olmadığını tespit ettiğini, 1500 TL civarında zararının bulunduğunu, sonradan sanık ve inceleme dışı sanıklar tarafından suç nedeniyle oluşan zararının tazmin edilmesi nedeniyle şikâyetinden vazgeçtiğini,
İnceleme dışı sanıklar ... ve ... aynı yöndeki savunmalarında; mağdurun elektrikli bisikletini direksiyon kilidini kırmak suretiyle çaldıklarını, arka tekerleğini ve jantını söktükleri elektrikli bisikleti boş bir arazide bıraktıklarını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık; atılı suçlamayı kabul ettiğini, inceleme dışı sanıklar ile birlikte sokak üzerinde park hâlinde bulunan elektrikli bisikletin direksiyon kilidini kırarak çaldıklarını, boş bir arazide tekerleği söküp inceleme dışı sanık ..."nin bisikletine taktıklarını, daha sonra yakalandıklarını savunmuştur.
TCK"nın 141. maddesinde yer alan "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun"un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.
Suç ve karar tarihi itibarıyla uyuşmazlık konusuyla ilgili TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi;
"(1) Hırsızlık suçunun;
...
e) Âdet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur...",
Aynı Kanun"un 142. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi ise;
“Suçun, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.",
Şeklinde düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılması bakımından TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile ikinci fıkrasının (h) bendinin uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.
TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki suçun oluşabilmesi için, hırsızlık fiilinin âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi gerekmekte olup bu bölüme ilişkin madde gerekçesinde de; "Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur." şeklinde açıklamalara yer verilmiş, böylece maliklerince her türlü denetim, gözetim ve önlemden yoksun olan, sahiplerince sürekli biçimde korunmalarındaki zorluk nedeniyle açık alanda bulunan eşyanın başkaları tarafından alınabilmesinin kolaylığını dikkate alan bir düzenleme yapılmıştır.
Suçun konusunu oluşturan "açıkta bırakılmış eşya" ifadesinden özel alanlar dışında kalan caddeler, sokaklar, parklar, bahçeler, tarlalar, sahil kenarları ve bunun gibi yerlerde bırakılmış eşya akla gelmelidir. Bununla birlikte maddedeki nitelikli hâlin oluşması için, eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması ve âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılma şartlarının da aranması gerekecektir.
5237 sayılı TCK"nın 142/1-e maddesinde yer alan nitelikli hırsızlığın karşılığı 765 sayılı TCK’nın 491/2. maddesinde; “âdet muktezası olarak yahut tahsis ve istimalleri itibarıyla umumun tekafülü altında bulunan eşya hakkında hırsızlık” olarak düzenlenmiştir. İki madde birbiriyle paralel hükümler içermekte ise de, umumun tekafülü ya da kamunun güvencesine bırakılma şeklinde ifade edilen unsur 5237 sayılı TCK"nın 142/1-e maddesinde bulunmadığından, açıkta bırakmanın âdet, tahsis ya da kullanım gereği nedenlerine dayandığının tespiti yeterli kabul edilmiş ve böylece nitelikli hâlin uygulama alanı 765 sayılı TCK"ya göre genişletilmiştir.
Öğretideki görüşlere göre âdet; "toplumda süreklilik kazanan, alışkanlık oluşturan ve genellik karakterini taşıyan, kamu düzenine, kanunlara ve ahlaka aykırı olmayan, uygunlukları nedeniyle kanunlarca korunabilir nitelikteki yaygın davranış biçimi" olarak tanımlanmış olup zamana, yere ve bölgeye göre değişebileceği, ancak kişisel alışkanlıkları kapsamadığı kabul edilmektedir.
"Tahsis" kelimesi, eşyanın bir iş için özgülenmesi, ayrılması, belirlenmesi ve hasredilmesi anlamına gelmektedir ki, parka gelenlerin oturmasına tahsis edilmiş durumda olan banklar bu kapsamda değerlendirilmelidir.
"Kullanım gereği" ibaresi ile, eşyanın kullanılması için açıkta bırakılmasının zorunlu olduğu durumlar kastedilmekte olup söz konusu eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu durumlarda bu nitelikli hâl uygulanacaktır. Örneğin, apartmanın önünde bulunan kapı zilleri kullanımları gereği açıkta bırakılan eşya niteliğinde kabul edilebilir. Yine arı kovanları kullanımları gereği açıkta bırakılmaktadır. Kurutulmak amacıyla tarlaya serilen üzümler de bu bent kapsamı içerisinde değerlendirilmelidir.
Doktrindeki yaygın görüşe göre, suça konu eşyanın genel ve kamuya açık bir yerde bulunmayıp herkesin rahatlıkla girip çıkamayacağı bir yere bırakılması, açıkta bırakılmasının âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği zorunlu bulunmaması, sahibi veya zilyedi ya da onlar adına başkasının gözetimi altında olması, ebat ve ağırlığı gereği çalınmasının normalin üstünde bir güç ve teknik gerektirmesi durumlarında söz konusu nitelikli hâlin uygulanmayacağı kabul edilmekte, elektrik ve telefon direkleri, çeşmeler, elektrik lambaları, demir yollarındaki raylar, tarlalardaki tarım araçları ve toplandıktan sonra bırakılan mahsuller, deniz kıyısında bırakılan kayıklar ve ağlar, trafik işaret ve lambaları, inşaata bırakılan inşaat malzemeleri ve demirler, anıtlara bırakılan çelenkler, yol kenarlarına yığılan taş ve çakıllar, gemilerdeki can yelekleri ve filikalar, binalar üzerindeki paratonerler, sel ve baskınların önlenmesi için yapılmış duvar taşları ve kapaklar, deprem anında acil müdahale için gerekli malzemelerin bulunduğu deprem konteynerleri bu nitelikli hâl kapsamında bulunan eşyaya örnek olarak gösterilmektedir (Sulhi Dönmezer, Mala Karşı Cürümler, Beta Yayınevi, 2001, s.388; Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2010, s. 1410; İsmail Malkoç, Yeni Türk Ceza Kanunu, Malkoç Kitapevi, 2005, s.938; Kubilay Taşdemir, Ramazan Özkepir, Sahtecilik ve Mala Karşı Cürümler, Adil Yayınevi, 1999, s.332).
Uyuşmazlık konusu olan, sabit bir noktaya bağlı olmaksızın açık alanda park hâlinde bırakılan motosiklet, mobilet veya elektrikli bisikletlerin bir iş için özgülendiği söylenemeyeceğinden, tahsis gereği açıkta bırakılan eşya olarak kabul edilemeyeceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Değişen sosyal ve ekonomik şartlar göz önüne alındığında, motosiklet kullanımının özellikle sıcak iklimli ve dağlık olmayan bölgelerde kullanım kolaylığı nedeniyle yaygınlaştığı, hemen her evde en az bir adet motosikletin bulunduğu, sayılarının gün geçtikçe çoğaldığı ve gündüz kullanımlarında geçici işler nedeniyle motosikletlerin sabit bir noktaya bağlanmaksızın cadde kenarlarına park edilmek suretiyle açıkta bırakılmasının bir kısım bölgelerde genel bir alışkanlık hâline geldiği bilinmekle birlikte, âdet gereği açıkta bırakıldığının söylenebilmesi için, âdetlerin zaman ve yere göre de değişebileceği de göz önüne alındığında suçun işlendiği yörenin sosyal yapısının da ayrıntılı olarak bilinmesi gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren TCK"nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinde ise iki ayrı nitelikli hâl düzenlenmiş olup birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için eşyanın, herkesin girebileceği bir yerde bulunmasının yanında, kilitlenmek suretiyle de muhafaza altına alınmış olması gerekir. Madde gerekçesinde, "Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir." denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Herkesin girebileceği yerden, cadde, sokak, pazar yeri veya meydan gibi hiçbir sınırlama, engel olmadan kişilerin girme imkânı bulunan kamuya açık yerler anlaşılmalıdır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, bu nitelikli hâlin uygulanması bakımından muhafaza altına alınma koşulu aranmış, böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması durumu nitelikli hırsızlık olarak kabul edilmemiştir. Buna göre, bir şeyin kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olması için, teknik bir düzenek ve bir anahtar yardımı ile kilit altına alınmış olması gerekmektedir.
Kilit; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti” olarak tanımlanmıştır. Başka bir anlatımla kilit, taşınır veya taşınmaz bir malı muhafaza etmeye yarayan anahtar ya da ona benzer başka aletlerle fonksiyonel hâle gelebilen herhangi bir alettir. Bu nitelikli hâlin oluşması bakımından kilidin şekli veya konulduğu yerin bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan tornavida, bıçak, levye gibi bir alet kullanmadan açılamayan, anahtar veya başka bir alet marifetiyle çözülebilen bir mekanizmanın varlığıdır (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza özel Hukuku, 14. Baskı, 2017, s. 671; Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, 2017, s. 562). Kilit, taşınır eşyayı muhafaza etmeye yönelik olmalıdır. Kilidin herhangi bir suretle etkisiz hâle getirilmesi durumunda bu nitelikli hâl uygulanma imkanı bulabilecektir. Başka bir ifadeyle, kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşya çalınırken kilit veya eşyanın konulduğu muhafaza kırılmalı, delinmeli ya da tahrip edilmelidir. Bununla birlikte üzerinde kilit aksamı bulunmakla birlikte kilitleme sistemi aktif durumda değilse kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyadan bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Fıkrada belirtilen ikinci nitelikli hâl ise, bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlde öngörülen "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmaktan" anlaşılması gereken, mutlaka belli bir yere kilitlemek ya da gizlemek olmayıp eşyanın bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olması yeterlidir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.12.2017 tarihli ve 474-519 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, kapı ve camları kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan aracın, kapı kilitlerinin veya camlarının zorlanarak veya kırılarak açılıp aracın içerisindeki eşyanın ya da düz kontak yapılıp çalıştırılan aracın kendisinin çalınması eylemleri suç tarihi de dikkate alınmak suretiyle TCK’nın 142/1-b ya da aynı Kanun"un 142/2-h maddesinde yazılı bulunan herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Aynı şekilde, sabit bir noktaya harici bir mekanizma ile kilitlenerek bağlanan motosiklet, mobilet veya elektrikli bisikletler, kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olduklarından, bunların suç konusu olması hâlinde de, TCK"nın 142. maddesinin 2. fıkrasının (h) bendinde düzenlenen, "kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında" hırsızlık suçuna ilişkin nitelikli hâlin gerçekleşeceği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, sabit bir noktaya bağlı olmaksızın kontak anahtarı kapatılmak suretiyle kendi direksiyon kilidi ile kilitlenerek ya da tekerleğin dönmesini engelleyen disk, zincir veya kilit takılmış hâlde açık bir alan üzerinde park edilen motosiklet, mobilet ya da elektrikli bisikletlerin suç konusu olması durumunda ise, kilidine müdahale edilmeden ve kilit etkisiz hâle getirilmeden de sürüklenerek ya da vinç, çekici veya benzeri bir alet yardımıyla taşınarak götürülmeleri mümkün olduğundan, başka bir ifadeyle araçların aksine, bunların kendi motor kilitleri, eylemin niteliğini değiştirecek bir etkiye sahip olmadıklarından TCK"nın 142. maddesinin 2. fıkrasının (h) bendi kapsamında kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçunun değil, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendindeki kullanım gereği açıkta bırakılmış eşya hakkındaki hırsızlık suçunun oluşacağı kabul edilmelidir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 07.04.2015 tarihli ve 833-98; 06.05.2014 tarihli 430-227; 687-228, 17.09.2013 tarihli 72-374, 05.07.2013 tarihli 77-334; 84-335; 82-338; 91-336 ve 18.12.2012 tarihli ve 1411-1852 sayılı kararlarında da, kullanımları ancak sokaklar ve caddeler gibi açık alanlarda olan, sayıları gün geçtikçe çoğalan, her zaman ve özellikle gün içinde otopark ya da bina içlerine park edilmeleri mümkün olamayan, cadde kenarlarına tedbir alınmaksızın park edilmeleri de zorunluluk hâline gelmiş bulunan motosikletlerin kullanım gereği açıkta bırakılmalarının kaçınılmaz olduğunun, buna göre de sabit bir noktaya bağlı olmaksızın kontak anahtarı kapatılmak suretiyle kendi direksiyon kilidi ile kilitlenerek park edilen motosikletlerin düz kontak yapılmak, ya da sürüklemek veya taşımak suretiyle çalınması hâllerinde TCK"nın 142. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen suçun oluşacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."ın, haklarında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile birlikte, mağdurun, herhangi sabit bir yere bağlamaksızın, kontak anahtarını kapatarak kendi direksiyon kilidi ile kilitleyip ikametinin önündeki açık alan üzerine park ettiği elektrikli bisikleti direksiyon kilidini kırarak düz kontak yapmak suretiyle çaldığı olayda;
Kilidin, taşınır veya taşınmaz bir malı muhafaza etmeye yarayan anahtar ya da ona benzer bir alet kullanılmak suretiyle aktif hâle gelen bir mekanizma olduğu hususu göz önüne alınarak, TCK"nın 142. maddesinin 2. fıkrasının (h) bendinde yazılı bulunan kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçunun oluşabilmesi için kilidin suça konu eşyayı muhafaza etmeye yönelik olmasının gerektiği, kilitli olmakla birlikte kilitleme sisteminin muhafaza altına almayı sağlamadığı bir durumda kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyadan bahsedilemeyeceği, bu bağlamda, kontak anahtarının kapatılması suretiyle aktif hâle gelen direksiyon kilidinin, suça konu elektrikli bisikleti muhafaza etmeye yönelik olmayıp sadece motorun çalışma sistemini durdurucu bir etkiye sahip olduğu, ayrıca bu kilide müdahale edilmeden veya etkisiz hâle getirilmeden de suça konu elektrikli bisikletin çalınmasının mümkün olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK"nın 142/2-h maddesinde yazılı bulunan kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçunu değil, aynı Kanun"un 142/1-e maddesinde düzenlenen kullanımı gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, suç tarihinde TCK"nın 31/3. maddesi uyarınca 15-18 yaş grubunda olan sanık hakkında aldırılan sosyal inceleme raporu ücretinin, zorunlu kamu masrafı niteliğinde olması; geriye kalan 9 TL yargılama giderinin ise 6352 sayılı Kanun"un 100. maddesi ile CMK"nın 324. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle gereğince 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olması nedeniyle bu giderlerin yargılama giderlerine dâhil edilerek sanıktan tahsiline karar verilemeyeceğinin gözetilmemesinde de isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün yargılama giderleri yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 17.10.2019 tarihli ve 9474-14747 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Isparta 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.07.2015 tarihli ve 125-528 sayılı kararının, sosyal inceleme raporu ücretinin, zorunlu kamu masrafı niteliğinde olması nedeniyle yargılama giderlerine dâhil edilerek sanıktan tahsiline karar verilemeyeceği ve geriye kalan 9 TL yargılama giderinin ise 6352 sayılı Kanun"un 100. maddesi ile CMK"nın 324. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle gereğince, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olduğunun ve bu nedenle sanığa yargılama gideri olarak yükletilmeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Yerel Mahkemenin hüküm fıkrasındaki yargılama giderlerine ilişkin bölümün tamamen çıkarılması suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.