8. Hukuk Dairesi 2011/7596 E. , 2012/4881 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, ... ve ... aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ....Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.09.2011 gün ve 685/327 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırları gösterilen yaklaşık 40 dekarlık yerin müvekkilinin eşi Satılmış Kocaoğlu tarafından imar-ihya edilerek tarım arazisi haline getirildiğini, sağlığında taşınmazın mülkiyetini vekil edenine devrettiğini ve eklemeli 25 yıldan fazla süredir aynı koşullar altında kullanıldığını açıklayarak vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, imar-ihya ve zilyetlikle kazanma koşullarının bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece önceki kararda, davanın kabulüne, teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen 16218 m2 yerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairece, dava konusu taşınmazın bulunduğu Alagöz Köyünün 5747 sayılı Kanunun hükmü uyarınca Sincan İlçesine bağlanması nedeniyle görevli ve yetkili mahkemenin Sincan Asliye Mahkemesi olduğuna değinilerek bozma sevk edilmiş, yetkisizlikle dosyanın gönderilmesi üzerine mahkemece davanın kabulüne teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen 16218 m2 yerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu taşınmaz, 1977 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşlık niteliğinde tespit dışı bırakılan yerlerdendir.Böyle bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya ile kazanılabilmesi için diğer kazanma koşulları yanında taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde imar ve ihya için öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile yargılama sırasında uygulanan hava fotoğrafları gözetildiğinde taşınmazın niteliği konusunda duraksama söz konusudur. Bir yerin zilyetlikle kazanılabilmesi için öncelikle nitelik itibariyle kazanmaya elverişli yerlerden olması gerekir. Nitelik belirleme konusunda en uygun yöntem topoğrafik harita ve hava fotoğraflarının uygulanması ile varılacak sonuç olmaktadır. Dava 09.05.2001 tarihinde açıldığına göre, dava tarihinden en az yirmi yıl öncesine ait (1971-1981 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından getirtilerek yöntemine uygun bir biçimde daha önce götürülmeyen başka bir jeodezi ve fotoğrametri uzmanı aracılığıyla uygulanması ve hava fotoğraflarının stereoskopik alet ile üç boyutlu olarak incelenmesi gerekmektedir. Daire ve Yargıtay uygulaması gereğince hep iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları kullanılmaktadır. Bu bakımdan incelemeye tabi tutulduğu bildirilen 1991 ve 1999 tarihli hava fotoğrafları zilyetliğin başlangıcı ve belirtilen gerekçe karşısında süre itibariyle yetersiz bulunmaktadırlar. 1978 tarihli hava fotoğrafı ile yapılan inceleme ise tek başına yeterli bulunmamaktadır. Bu bakımdan yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda 1971-1981 yılları arasında iki ayrı zamanda çekilen hava fotoğraflarının topoğrafik harita ile birlikte yapılacak keşifte uygulanması, hava fotoğraflarıyla topoğrafik haritaya göre taşınmazın hava fotoğraflarının çekildiği tarihe göre kültür arazisi niteliğinde olup olmadıkları, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu konusunda uzman bilirkişiden gerekçeli ve denetime açık rapor istenmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı taşınmazın yakınında bulunan 10 sayılı parselin öncesi 1 nolu kadim mera parseli olup, daha sonra cins değişikliği yapılmak suretiyle Hazine adına tescil edilmiş ve 1998 yılında ise, Ankara Sanayi Odasına tahsis edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaz ise 1977 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Yapılan bu açıklamalar karşısında tahsisli ve kadim mera araştırılmasının yapılması zorunludur. Bu nedenle, taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu Alagöz Köyüne ait tahsisli ve kadim mera kayıtlarının olup olmadığının İl ve İlçe Özel İdare Müdürlüğü ile Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, tahsisli ve kadim meralara ait kayıt ve belgeler ile 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu gereğince Toprak Tevzi Komisyonunca yapılan çalışmalar sonucu düzenlenen mera paftalarının bulundukları yerden getirtilerek dosya arasına konulması, bu kayıt ve belgelerin teknik, yerel bilirkişiler ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, dava konusu yerin tahsisli veya kadim mera kayıtları kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, bu kayıt ve belgeler kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde, kadim mera araştırılmasının yapılması gerekir.
Bu durum karşısında meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yaşlı bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı biçimde tanıklarını tespit edip bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınması, komşu bulunan 372 ve 465 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının hükmen oluştuğu gözönünde bulundurularak bu parsellere ait hüküm dosyalarının bulundukları yerlerden getirtilerek hükme esas alınan krokiler ile keşif tutanağının uygulanması, keşif tutanağı kapsamına ve krokilere göre taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, şayet dava konusu yer taşlık gösteriliyor ise, yirmi yıllık kazanma süresinin dava tarihine kadar dolup dolmadığının gözönünde tutulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince davetiye ile çağrılarak keşif yerinde dinlenmeleri beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HMK.nun 261. maddesi gereğince aykırılığın giderilmesi, davacının taşınmazın imar ve ihyasına hangi tarihte başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü ve hangi tarihte tamamladığı hususlarının olaylara dayalı olarak yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıca sorulup belirlenmesi, yirmi yıllık kazanma süresinin bu durum karşısında imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanmasının düşünülmesi, teknik bilirkişiden gerekçeli raporun alınması, ondan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 28.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.