8. Hukuk Dairesi 2019/3042 E. , 2019/5681 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkili şirkete ait adreste haciz yapıldığını, müvekkili hakkında iflasın ertelenmesi davasında takiplerin durdurulmasına yeni takip yapılmamasına yönelik tedbir kararı verildiğini belirterek, istihkak iddilarının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haciz mahallinde borçlunun hazır olduğunu ve borcun tamamını ödemeyi kabul ettiğini, davacı ile borçlunun muvazaalı işlem yaptıklarını, borçluların iflas erteleme dosyasında verilen tedbir kararını kötüye kullandığını belirterek, istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, üçüncü kişi şirket ile borçlu arasında organik bağ bulunduğu, mahcuzların üçüncü kişi şirketin faaliyet alanı ile ilgili olduğu, tanık beyanları, tebligat adresleri, haciz yapılan yerin ismi dikkate alındığında mahcuzların borçlu şirkete ait olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, istihkak iddiasının reddine takibin devamına karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Adil yargılanma hakkı Anayasa"mızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa"nın 141/3. maddesine göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK"da da yer verilmiştir. HMK"nin 297. maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK"nin 298/2. maddesinde ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
HGK"nin 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa"nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur." hususlarına yer verilmiştir.
Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve Yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.
Açıklamalar ışığında Mahkemece borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ bulunduğu, mahcuzların borçlu şirketin faaliyet alını içinde bulunduğu, tanık beyanları, tebligat adresleri, haciz yapılan yerin ismi dikkate alındığında haciz yapılan malların borçlu şirkete ait olduğu belirtilmesine rağmen, üçüncü kişinin davasının kabulü yönünde karar verilmiş ayrıca hüküm fıkrasında da kendi içinde çelişki oluşturacak şekilde istihkak iddiasının reddine, takibin devamına şeklinde karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında ve hükmün içeriğinde çelişki yaratılmıştır. O halde Mahkemece, hüküm ve gerekçe çelişkisi yaratılmadan, HMK"nin 297. maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366. ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.