Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis ve bedel isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığı, tapu kaydındaki değer ile temlik tarihindeki gerçek değer arasında fahiş farklılık bulunduğu, taşınmazın davalıya satışını haklı gösterir sebeplerin olmadığı, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı vekilinin Küçükçekmece Adliyesinde duruşmasının bulunduğunu belirterek mazeret dilekçesi verdiği, mahkemece davalı vekilinin Küçükçekmece Adliyesindeki duruşmasının saat 9.53"de bittiğinin Uyap çıktısından anlaşıldığı, temyize konu dosyanın duruşmasının ise saat 13.45 olduğu gerekçesiyle mazeret dilekçesinin ara kararla reddedildiği, 6100 sayılı HMK"nin 184 /2ve 186.maddeleri uyarınca işlem yapılmadan aynı tarihli oturumda davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 376. ve 377. maddesi ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 186. maddesinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 184/2. maddesinde açıkça; Mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olaya gelince, mahkemenin sözkonusu ilkeleri dikkate almadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiğini taraflara tefhim etmeden ve son sözlerini sormadan sonuca gitmiş olması doğru değildir. Hal böyle olunca, 6100 Sayılı HMK"nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra aynı kanunun 186. maddesi gereğince taraflara son söz hakkı verilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalı vekilinin belirtilen nedenle temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.