14. Hukuk Dairesi 2014/3388 E. , 2014/8105 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/01/2014
NUMARASI : 2007/83-2014/87
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.09.2005 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesi ve harici satış sözleşmesi ile muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 10.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.06.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. M.. B.. geldi, başka gelen yok. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesi ve harici satış sözleşmesi ile muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 03.10.2006 tarihli bozma ilamında özetle “…dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin 27.10.1971 tarihinde yapıldığı, dosyaya sunulan tapu kayıtlarına göre taşınmazların tespitinin 31.12.1984 tarihinde kesinleştiği, davacıların da dava konusu taşınmazları kadastro tespitinden sonra, ancak kesinleşmelerinden önce 05.08.1975 ve 11.09.1975 tarihli satış vaadi sözleşmelerine dayanarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunduklarından davanın kadastrodan önceki sebeplere değil, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayandığı belirtilmek suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi gereğince on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hüküm bozulmasına….” karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen yargılama sırasında yeniden yapılan inceleme ve araştırmalar sonucu davanın “3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı” şeklindeki aynı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılar A.. ve R.. T..’dan alınarak davacılara verilmesine, 17.06.2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen 02.06.2006 gün, 2005/624 Esas, 2006/56 Karar sayılı hüküm Dairemizin 03.10.2006 tarih, 2006/8242 Esas, 2006/10298 Karar sayılı ilamı ile davacıların dava konusu taşınmazları kadastro tespitlerinden sonra, ancak kesinleşmelerinden önce 05.08.1975 ve 11.09.1975 tarihli satış vaadi sözleşmeleri ile satın aldıklarını ileri sürerek tescil istediklerine ve aynı kanunun 40. maddesi uyarınca kadastro tespitinden önce tapu sicil müdürlüğüne de başvurmadıklarına göre, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanmaktadırlar. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozulmuştur.
Mahkemece 19.06.2007 tarihinde bozma ilamına uyulmuş ve araştırmalar yapılmış ise de neticeden Dairemizin bozma ilamında kadastro tespit tarihi ile tespitin kesinleştiği tarihin ayrı ayrı değerlendirilerek davacıların tespitten sonraki sebeplere dayandıklarını kabul etmek mahkememizce mümkün görülmemiştir, tespit 04.05.1984 tarihinde kesinleşmiş olup davacılar önceki tarihli satış vaadi sözleşmelerine dayandıklarından 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar bu şekli ile eylemli direnmeye ilişkindir. Zira gerekçesi tamamen dairenin bozma ilamındaki gerekçelerin kabul edilmediğine yönelik açıklamalardan ibarettir. Nitekim bozmamızda hak düşürücü sürenin geçmediği belirtildiği halde mahkemece bozmadan önceki gibi hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu nedenle temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.